Hz. Âdem’in Eşi Hz. Havva
“Sen zevcenle birlikte” buyruğundaki “zevce” kelimesi, Kur’an-ı Kerim’de “zevç” şeklinde kullanılır. Buna dair açıklamalar daha önceden geçmiştiMüslim’in Sahih’inde yer alan bir hadiste ise “zevce” şeklinde geçmektedir. Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka’neb anlattı, dedi ki: Bize Hammad b. Seleme, Sabit el-Bünânî’den, o Enes’ten rivayetle dedi ki: Peygamber (s.a) hanımlarından birisi ile birlikte iken yanından bir adam geçti. Hz. Peygamber, o adamı çağırdı. Yanına gelince şöyle buyurdu: “Ey filan, bu yanımdaki benim filan zevcenidir.” Adam şöyle dedi: Ey Allah’ın Rasulü, ben belki başkası hakkında birşey-ler zannedebilirdim ama senin hakkında asla. Bunun üzerine Rasulullah (s.a) şöyle buyurdu: “Şüphesiz şeytan insanın içinden kanın aktığı gibi akar.”
Âdem (a.s)’ın zevcesi Havva (aleyhesselam)dır. Ona bu ismi ilk veren yine Hz. Âdem’dir. Hz. Havva, Hz. Âdem’in kaburga kemiğinden farkına varmaksızın yaratılmıştır. Eğer bundan dolayı bir acı çekmiş olsaydı, hiçbir erkek hanımına şefkat göstermezdi. Uyandığında: Bu kimdir diye sorulmuş, Hz. Âdem de: Bu bir kadındır, cevabını vermiş. Ona: Adı nedir, diye sorulunca o da: Havva demiş. Niye bir kadındır (imrâe) dedin diye sorulunca o: Çünkü (kişi anlamına gelen) mer’den alınmadır. Bu sefer: Neden peki Havva adını verdin, diye sorulunca Hayy (diri)den yaratılmıştır. Cevabını vermiş.
Rivayet edildiğine göre ona bu sorulan bilgisinin sınırını ölçmek amacıyla melekler sormuşlardır. Yine rivayete göre melekler ona: Ey Âdem, sen bunu seviyor musun deyince o: Evet demiş. Bu sefer melekler Havva’ya: Ey Havva, ya sen bunu seviyor musun diye sorunca Havva ise, Âdem’in kalbindeki sevginin katlarca fazlasını kalbinde taşımakla birlikte: Hayır cevabını vermiş. Derler ki: Eğer bir kadın kocasına olan sevgisini samimi olarak dile getirseydi, şüphesiz ki Havva bunu dile getirirdi. İbn Mes’ud ve İbn Abbas der ki: Hz. Âdem, cennete yerleştirilince, yalnızlıktan sıkıntılı bir halde yürüyüp durdu. Uykuya dalınca Havva, sol tarafından kısa kaburga kemiğinden yaratıldı ki, onunla sükûn bulsun ve onunla yalnızlıktan kurtulsun diye. Hz. Âdem uyanıp da onu görünce sen kimsin, diye sormuş, o da: Ben bir kadınım, benimle sükûn bulasın diye, senin kaburga kemiklerinden yaratıldım, cevabını vermiş. İşte yüce Allah’ın şu buyruğunun anlamı da budur: “Sizi tek bir candan yaratandır O. Bu candan da onunla sükûn bulsun diye eşini yaratmıştır.” (el-A’raf, 7/189)
İlim adamları derler ki: İşte bundan dolayı kadında bir eğrilik vardır. Zira kadın eğri olan kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Müslim’in Sahih’inde Ebû Hureyre’nin şöyle dediği rivayet edilmektedir: Rasulullah (s.a) buyurdu ki: “Kadın, kaburga kemiğinden yaratılmıştır. -Bir rivayette şu da vardır: Kaburga kemiğinin en eğri bölgesi ise, en üst tarafıdır.- O bakımdan kadın sana karşı hiçbir zaman aynı şekilde dosdoğru olamaz. Sen ondan istifade edecek olur isen eğriliği ile birlikte ondan istifade edersin. Onu doğrultmaya kalkışırsan onu kırarsın. Onu kırmak ise onu boşamaktır.” Şair de buna işaretle şöyle demektedir:
“O, eğri olan kaburga kemiğidir, sen onu düzeltemezsin Şunu bil ki kaburga kemiklerini düzeltmek onların kırılması demektir. (Kadın) nasıl olur da yiğide karşı hem zayıf hem de iktidar sahibidir? Aynı anda hem güçlü hem güçsüz olması şaşılacak birşey değil midir?” İşte ilim adamları buradan hareket ederek sakal, meme ve küçük abdestini bozmak bakımından eşit şekilde erkek ve kadın alametlerini kendisinde taşıyan hünsa-i müşkil’in mirasına kaburga kemiklerinin eksikliğini delil gösterirler. Eğer onun kaburga kemiklerinin sayısı kadının kaburga kemiklerinden eksik olursa, ona erkek payı verilir. -Bu aynı zamanda Hz. Ali’den rivayet edilmiştir.-
El-Camiul Ahkam 1.cilt, İmam Kurtubi