Her Günah İçin Tevbesiz Af Beklenebilir mi ?
“Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Ama bunun dışındaki günahları dilediği kimse için bağışlar.”(Nisa,48,116)
Bu ayetten anlaşılıyor ki Yüce Rabb’imiz, sadece müşrik olarak ölen kimseleri bağışlamayacaktır. Ama bunun dışındaki kimseleri, dilerse bağışlayacaktır. Ayrıca Allah Teâlâ’nın, büyük günahlardan kaçınan kimselerin küçük günahlarını bağışlayacağına dair söz verdiğini de biliyoruz. Fakat adam öldürmek, zina etmek, anne ve babanın haklarını gözetmemek gibi büyük günahlardan birini ¡işleyen kişi, ne sebeple olursa olsun, tevbe etmeye imkânı olduğu halde tevbe etmeden ölmüşse böylesi bir günahkâr kişinin affedilmesi beklenebilir mi? Bu hususta da ümit devam etmeli midir?.- İşte bu konu, ehl-i sünnetten olan ilim adamları ile mu’tezilî görûş sahip olanlar arasında tartışılmaktadır;
Elbette Allah Teâlâ’nm, dünyada ve ahirette bir kulu için dileyip yapmak istediği bir şeyi engelleyecek hiçbir güç yoktur; O mutlak güç sahibidir… “Allah sana bir iyilik yapmak istediği zaman, onun fazlından yapacağı bu iyiliği engelleyebilecek hiçbir güç yoktur.” (Yunus,107)O halde Allah, bir şeyi murad etmişse, bu olur mu. olmaz mı, şeklinde tartışmak bile abesle iştigaldir… Ama suç ve ceza Allah’ın vaadi ve vaadleri, Allah’ın adaleti gibi temel ilkeler açısından konuya yaklaşıldığında tartışmanın sona ermesi de mümkün değildir. Kullar hayatta olduklan ve yaşama ümit ve imkânları devam ettiği sürece Allah’ın rahmetinden ümitlerini kesmemelidirler. Fakat inkâr etmediği halde büyük günahlardan birini ya da bir kaçını işlemiş, tevbe etmeden ölmüş olan kimseler için de bu ümit devam etmeli mi? Kanaatimizce asıl tartışmaya açık olan husus budur…
Ehl-î sünnetten olan ilim adamlarına göre, inkâr olmadığı sürece büyük ve küçük günah mü’mini dinden çıkarmaz. O sebeple günahkâr olarak ölmüş olan kişi mü’mindir ve Allah’ın onu affetmesi umulur. Mesela İmam Maturidî demiştir ki, “Gerçekte küfür örtmek demektir; günahkâr kişi Rabb’inin nimetlerini örtmemiş ve hakkını inkâr etmemiş ki imanı batıl, kendisi de kâfir olsun Örfte iman, işitmek ve tasdik etmek demektir; günah sahibi hiçbir konuda Allah’ı yalanlamadığına göre, o mü’mindir.”(Maturidi,Tevhid,syf;334) affı da beklenebilir ‘’”Sadece şirk, tevbe ile affedilir, diğerleri ise kişinin nail olacağı faziletlerle bağışlanması caiz olduğu gibi yapacağı iyiliklerle de örtülür.(Maturidi,age,338)
Mutezile mezhebinden olan ilim adamlan ise, bilhassa büyük günahtan dolayı tevbe etmemiş olan bir kimsenin affedilmesini ummayı makul bulmuyorlar. Mesela Zemahşeri, şirkin dışındaki günahlarla ilgili ayette söz konusu edilen bağışlamanın, suçlunun tevbe etmesi şartına bağlı olduğunu savunuyor. O, tevbe etmeden öldüğü takdirde, büyük günah işleyen kimsenin atfedilebileceğini teklemeyi, şaşılacak bir beklenti olarak değerlendirmiş ve şöyle demiştir; “Allah’ın, haksız yere bir mü’mini öldüren kimse ile ilgili Nisa 92. Ve 93.ayetlerdeki hükmünü okuyup duran Resulullahın;’’Allah katında dünyanın tamamen yok olması,bir müminin öldürülmesinden daha hafiftir’’Yarım kelime ile de olsa bir müminin öldürülmesine katkıda bulunan kimse,kıyamet gününde alnında Allah’ın rahmetinden ümidi kesiktir, ibaresi yazılı olarak gelecektir.’ hadislerini işiten ve İbn Abbas’ın da: ‘Tevbe etmedikçe mü’minin katili affedilmez’sözünü bilen bir kimsenin, büyük günah işleyip de tevbe etmeden ölen birinin affedileceğini ummasına şaşmamak mümkün değildir!…”
Allah’ın rahmetinden ümidi kesiktir, ibaresi yazılı olarak gelecektir.’ hadislerini işiten ve İbn Abbas’ın da: ‘Tevbe etmedikçe mü’minin katili affedilmez’sözünü bilen bir kimsenin, büyük günah işleyip de tevbe etmeden ölen birinin affedileceğini ummasına şaşmamak mümkün değildir!…”(M.Ali Sabuni,Ahkam Tefsiri,1/497-498)
Furkan suresinin 70. ayetinden de anlaşılabileceği gibi bu üç büyük günahtan birini ya da hepsini işlemiş olan bir kişi, zamanında ve kabul şartlarına uygun olarak tevbe edip büyük bir pişmanlıkla Allah’tan bağışlanmasını dilemeli, iman etmeli ve geri kalan hayatını salih amel ile geçirmelidir. Tevbe etmeyi ihmal etmiş olsa bile en azından İmam Maturidî’nin dediği gibi kötülüklerini örtebilecek iyilikler, salih ameller ile bir kısım faziletlere nail olmalı, kalan ömrünü sırat-ı müstakim üzere sürdürmelidir. Aksi halde büyük günahlardan sakınmamış, bunlardan birini ya da hepsini işlemiş olup da ömrü boyunca hiç tevbe etmemiş; kendisini ıslah edip Allah’a yönelerek salih amel işlememiş kimselerin, mü’min de olsa bağışlanmalarını beklemek elbette şaşılacak bir şeydir! Kaldı ki Allah Teâlâ’nın “Siz, yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, biz sizin diğer günahlarınızı örter, sizi altından ırmaklar akan cennetlere girdiririz.”(Nisa,31) buyururken, büyük günahlardan kaçınmayı mü’minlere bırakmış olduğu da bilinmektedir!
Özellikle büyük günahlar husususunda geleceği ihtimallere bırakmak, güvenilir bir yol değildir. Çünkü Cenab-ı Hak, ancak dilediği kimsenin şirkin dışındaki günahlarını bağışlayacağını söylemiştir. Bunda, dilerse bağışlamaz anlamı da vardır. Ya bağışlamazsa!
Aynca Allah, büyük günahlar olarak bilinen Allah’tan başkasına dua eden/şirk, haksız yere adam öldüren ve zina eden kimseler hakkında: İsrafa dalmayan ve daima orta yolu takip eden mü’minler, (…) Allah’la birlikte başka bir tanrıya dua etmezler, haksız yere Allah’ın yasakladığı cana kıymazlar ve zina etmezler. Bıılan yapanlar, cezalarını bulurlar. Bunların azabı kıyamet gününde kat kararttırılır ve cehennemde önemsiz kişiler olarak ebedi kalırlar,” (Furkan,68-69)dedikten sonra hemen devam eden ayette de şöyle buyurmuştur:
“Ancak tevbe edip iman eden ve salih amel yapanlar başkadır, Allah onların seyyielerini hasenata çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır ve engin merhamet sahibidir.”(Furkan,70-71)
Görülüyor ki Allah Teâlâ büyük günahların bağışlanmasını tevbe etme, iman etme ve salih işler yapma şartına bağlamıştır. 0 sebeple “Büyük günahlar için mutlaka tevbe şarttır.” görüşü, inanan kimsenin lehine bir görüştür. İhmal edilmeye gelmez!
M.Zeki Duman,5 Surenin Tefsiri