Harf ınkilabının halkın irade ve isteğine dayandığını söyleyebilirmiyiz;
Ebuzziya: Harf gibi eğitimin, kültürün temeli sayılan şekli kaldırmayı halkın isteği olarak ortaya atmak tamamen uydurma ve iftiradır. Olamaz. 0 kadar ki, insan bir evde senelerce oturunca evin damı akar şu olur bu olur onu bile değiştirmeyi kolay kolay göze alamaz ayrılamazken, harf gibi bizim bin senelik kültürümüzün temelini değiştirmeyi halk hiçbir zaman düşünmemiştir.
Bu doğrudan doğruya Atatürk’ün emrinin neticesidir. İtiraz ufak tefek oldu. Neden daha büyük itirazlar olmadı? Atatürkün karizmasından. Ama maalesef büyük felakettir. Atatürk bunu yaparken o zaman ki memlekette okur yazar adetinin azlığından yola çıkarak bunu çoğaltmak yolunu tutmuştu. Ancak üzerinde durulması gereken çok önemli bir nokta var: 1925’te yapılan istatistikte okur yazar adeti yüzde 10-12 gibi bir rakam gösterilir. Bu tamamen uydurmadır. Neden? Çünkü okur-yazar diye söylüyor. Eski yazımızda okumak başkadır, okumayı yazmayı bilmek başkadır. Kur’anı Kerim’i okumayı bilmeyen Anadolu- da o devirde yok gibidir ama bunlar okumayı bilen insan olarak istatistiklere yazılmamıştır. Hatta harfleri değiştirmede mesnet teşkil etmesi için düşük gösterildiği muhakkaktır. O zaman Anadolu da gazeteler birkaç yerde çıkıyor. İstanbulda 8-10 gazete var. Ve bunların yekünü 300-400 bini rahat bulurdu. Demek ki nüfusunun tamamı 1 milyon olan İstanbul’da gazeteler.400 bin satıyorsa bunun hepsi İstanbul değil Anadoluya da gittiği düşünülür ve bir gazeteyi en az 10 kişinin okuduğu hesap edilirse o devirde okuma bilenlerin sayısının hiç de az olmadığı ortaya çıkar.
Harf inkılabını getirdikleri ve götürdükleri ile değerlendirir misiniz. Bu değişiklikten kültürümüz ne kazanmıştır?
Ebuzziya: Harf inkilabı hiç birşey getirmemiştir sadece götürmüştür. Çünki, harfin, imlanın şekliyle bir memleketin ilerlemesi olmaz. Bir memleketi ilerleten yükselten eğitimin metodudur. Bizde de malesef bu tamamen yanlış anlaşılmış harflerin şeklini değiştirirsek bu iş yürür denmiştir.
Bizim eski yazı dünyanın en kolay yazılan en kolay okunan yazısı idi. Dünyanın en güç yazısı ise Japon yazısıdır. Öyle olduğu halde dünyadaki en kuvvetli memleketlerden biri Japonyadır. Japonya bin senelik kültürünü bozmamak için o yazısını muhafaza etti. Çin, bizden ileridir yazısı aynı derecede güçtür. Kiril yazısı kullanan Rusya daha düne kadar dünyanın en güçlü devleti idi. Yunanistan yine Kiril kullanır, teknik ve kültür bakımından bizden bal gibi ileridir. Demek ki bu harfle değil sistemle ilgilidir.
İstasistiklere dikkat ederseniz bütün okuma yazma seferberliklerine, millet mekteplerine rağmen 1955 lerde okuma yazma adedinin 1925 lere nisbetle ancak yüzde 2-3 arttığını görürsünüz. Dolayısıyla bu inkilap memlekete zarardan başka hiçbir şey vermemiştir. Çünkü o zaman 25 milyon ümmi oldu. (Memlekette harflerimizi değiştirdiğimiz zaman kaç tane latin alfebesini bilen vardı? Galatasaray mezunları, Papaz mektepleri mezunları, bir de ailelerin kendi gayretleri ile çocuklarına latin alfebesini öğretenler, 25 milyonda bu olsa olsa 100 bin kişiyi ya bulur ya bulmazdı. Şimdi burada en büyük zarar Balkan Harbinde, arkasında. Cihan ve İstiklal harblerinde memleketin aydın sınıfı subay olarak cepheye gittikleri için onlardan büyük zaiyat oldu. Harplerin sonunda kim kurtuldu. Harpler sırasında 50-60 yaşında olan hakikaten Osmanlı kültürü ile yetişmiş insanlar bunların da içinden latince bilenlerin sayısı parmakla gösterilecek kadar azdı. Bir anda ümmi oldular.
O zamanki gazetelerin koleksiyonlarını karıştırın, 16 punto ile yazılmış yazılar var. Tefrika kalktı, makale kalktı ve bu aylarca sürdü. 1930-32 yıllarında bir kitap 300 adet basılırsa sevinilirdi. Ben o zaman Ebuzziya Matbaasını idare ederdim 1933’de 500 kitap basıldığında “Aman Allahım 500 kitap basıldı” diye sevinilirdi. Ermeniden dönme Müslüman Semih Lütfî, küçük cep kitapları çıkartmaya başladı ve baskılar 1000’e doğru yükseldi ancak 1933 yılında.
İkincisi 1930 yılında Şikağoda yapılan bir Göz hekimleri Kongresi’ nde bir Alman fevkalade enteresan tebliğ vermiştir. “Niçin gözlük kullanılıyor?” diye yaptığı araştırmasında Latin ve Kiril alfabesiyle yani tek tek yazılan harflerle yazanların arasında gözlük kullananların sayısı 40 yaşından sonra yüzde 85 Arap harfleri kullanan memleketlerde okur yazarların 40 yaşından sonra gözlük kullanma oranı ise yüzde 15. Adam sebebini buluyor. Tek tek harfli alfabe kullanan memleketlerde göz evvela harfleri görüyor yanyana getiriyor ve ondan sonra okuyor. Arap harflerinde klişe olarak okuyor. Arap harfleri en kuvvetli stenoya faiktir. Neden? Çünkü steno Arap harfi kadar çabuk yazılır ama her stenoyu yazan adamın kendisine göre usulü vardır. Bir stenoyu yazan öbür stenoyu okuyamaz. İkincisi o stenoyu yazan adam sonra onlara okunur yazıya çevirmesi lazım. Eski yazıda bu yok herkes yazar herkes de okurdu. Hele yazmayı kaidesine uygun bir şekilde öğrenmiş, hüsnü hat dersi almış ise okunmamasının imkanı yok. Bu kadar kıymetli şeyleri ayağımızla teptik.
Geri dönmekte mümkün değildir. Ama Orta l’den itibaren eski yazımızı mecburi ders olarak koymak elzemdir. Bu bizi bütün eski eserlerimize ulaştıracağı gibi Ortaasya’daki Türkler’le de irtibatımızı sağlamak imkanı verecektir.
….Türkiye’deki harf İnkılabının sadece maarif için yapıldığı söylenebilir mi?
Ebuzziya: Sadece maarif için yapılmıştır.
İstanbul basınını susturmak gibi bir gaye…
Ebuzziya: Zaten Takriri Sükun kanunu vardı. Harf inkılabı öncesindeki gazetelere bakarsanız hiçbir tenkit yoktur, muhalefet imkanı yoktur. Dolayısıyla susturacak gazete kalmamıştır. Takriri Sükun harf inkılabından biraz sonra kaldırılır çünkü inkilap sonrası gazete tirajları 300-500’e inmiştir. Ondan önce umumi yekûn 300 bini aşkındı. Bizim Tevhidi Efkar eski yazıyla en yüksek tirajı yakalamış gazetedir 1925’te 45 bin. Takriri Sükun ile kapatıldı.
Sovyet mahkumu Türkler tek alfebe ile idare edebilirler mi?
Ebuzziya: Fevkalade önemli konu. Çünkü Latin alfabesi telaffuza göre yazılan alfabedir. Türk aleminde imla yüzde 95 bir imladır. Ama telaffuzu fark eder. Mesela vatan kelimesi vay, tı, nun harfaleriyle yazılıyor. Biz burada vatan diye okuyoruz. Ozbekler, vitin diye okuyor. Özbek onu vitin diye yazdığında vatan demek istediğini nerden anlayacağım?.
Şimdi Kiril alfabesini bırakmaları şart. Türkiye ile irtibat için Latin alfabesi de zaruri. Ama benim korkum aradaki kök bağın kopmasıdır. Birbirimizin ne dediğini anlamayacağız. Herkes telaffuzuna göre yazacak. Benim gördüğüm tek çare, bizimle beraber bütün Türk aleminin okullara derhal Eski Türkçe dersi koyarak birliği muhafaza etmesidir. Yoksa Türk birliğinin kaybolması yüzde yüzdür. Büyük hatadır. Çift alfabe bilir hale getirmek zaruridir.
Türkiye’de lisan konusunda mutabakat sağlanamaması Türk dünyasına yansıması nasıl olacaktır?
Ebuzziya: Rahmetli Suat Hayri Ürgüplü den dinlemiştim, hatıratım yazıyordu bu kısmını koydu mu bilmiyorum. Suat Hayri Ürgüplü, Başvekil sıfatıyla Rusya’ya ziyarete gitmişti. Politbüro’da Aliyes isminde bir görevli bir fırsatım bulup Suat Hayri’ye ‘Allah aşkına bu yaptığınız çılğınlık nedir” diyor ve devam ederek “Atatürk Türklüğe en büyük zararı verdi Harfleri değiştirerek ara mızdaki irtibatı, kopardı. Şimdi siz Türkçeye acayip acayip uydurma kelimeler sokuyorsunuz,radyonuzu köşe bucak sakınarak dinlemeye çalışıyoruz. Türkiyeden haber alalım diye hiçbir şey anlamıyoruz nedir bu yaptığınız?” Nitekim bu uydurukcacıların ekserisi Rusya’nın tesirinde kalan ve bazısı ajan olarak çalışan kişilerdir. Gaye Türk birliğini dağıtmaktır.
Nurullah Ataç, Ulus’ta uydurukça dolu yazılarını yazarken gazetenin tirajı 3-4 bin kadardır. Nurullah Ataç’ı okuyan 300 kişi ya var ya yoktu. Ulus’un Nihat Erim idaresinde DP zamanında yayınlanırken şöyle bir ilanı vardı: Yeni bir tefrika ilanı ‘’Merak etmeyin bu herkesin anladığı Türkçe ile.” O zaman herkes gülüp geçiyordu bu uydurukcuya ama TV çıkınca tekrar ede ede kullanılır hale getiriliyor. Bu Türkler’e karşı bir sabotajdır. Hepsi ajan demiyorum katiyyen ama tesir altında kalıp sonda da adi bir taassupla devam ediyorlar.
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…