Halka Rağmen Halk Anayasası
Gerek Kanun-ı Esasi, gerekse Teşkilat-ı Esasiye görünüşte halk için yapılmış olmalarına rağmen ne yapılışlarında, ne uygulamalarında ve ne de değiştirilmelerinde halkın rolünden söz etmek mümkün değildir. Nitekim 1923’ten sonra, yani egemenliğin kayıtsız şartsız halka ait olduğu öne sürülen bir dönemde, Teşkilat-ı Esasiye Kanun’u muhtelif değişikliklere uğratılmış (laiklik maddesinin eklenmesi gibi) en sonunda adı da «Anayasa»ya çevrilmiş ama halkın bu konudaki görüşleri merak dahi edilmemiştir.
1960’lara gelindiğinde, bu yüzdendir ki «Anayasa»nın asıl sahibi olan bürokratik kesimler, Anayasa ihlallerini öne sürerek yönetime karşı çıkmışlardır. Halk adına, Anayasa’nın çiğnenmesine tepki gösteren darbeciler, gücü ele geçirdikten sonra ihlal edildiğini öne sürdükleri Anayasa’yı değiştirip bu değişiklikleri halka da onaylatarak yeni bir yol açmışlardır. Bu yeni yol, anayasacılık hareketinin alternatifsiz tasvipçilik dönemidir. Arada 12 Mart yönetiminin değişiklikleri yeterli bulunmamış olmalı ki 12 Eylül’den sonra, yeni bir anayasa hazırlanarak halkın oyuna sunulmuştur. Kahir ekseriyet de burada izahı gereksiz mülahazalarla anayasaya «evet» demiştir.*
Mehmed Doğan