Hadîslerin Anlaşılması ve Yorumlanmasında Geçmiş’in İhmali Söz Konusu mudur ?
SORU 24: Hadîslerin anlaşılması ve yorumlanması konusunda geçmişin ihmalinden bahsetmek mümkün müdür?
Hadislerin anlaşılması ve yorumlanması konusunda geçmişin ihmalinden bahsetmek mümkün değildir. Zira muhaddisler bu konuda oldukça fazla çaba göstermiştir. Bazı rivayet eserlerinde bile anlama ve yorumlama çabasında bulunmuşlardır. Bunun yanında ğarîbu’l-hadis, ihtilâfu’l’hadîs gibi müstakil kitaplar yazarak hadîslerin anlaşılmasına katkıda bulunmuşlardır. En önemlisi ise, hadîs şerhlerinde bihakkın hadîslerin anlaşılması ve yorumlanması faaliyetini gerçekleştirmişlerdir. Bu açilardan bakıldığında, hadîs tarihimiz anlam ve yorum zenginliği açısından tartışılmaz olup bunlar hazine değerindedir. Bugün bile aklımıza gelmeyen pek çok yorumu şerhlerde bulmak mümkündür. Bugün belki de bir hadîs anlamaya çalışırken, bir veya birkaç anlam üzerinde dururken, şerhlerimiz çok daha farklı ve zengin açılardan hadîsleri yorumlamaya çalışmıştır. Dolayısıyla şerhlerimiz anlam depoları gibidir.
Şurası muhakkak ki, şârihlerimız hadîsleri anlamaya ve yorumlamaya çalışırken dilden yararlanmışlardır. Dili sarf ve nahiv kaidelerinin toplamı olarak görmek eksik bir anlayıştır. Dil, tüm bir toplumun kültürünün, düşünüş tarzının kodlandığı şifre gibidir. Onu hakkıyla bilmek bir metnin yüzde doksan anlaşılmasını kolaylaştırır. Onun için dilin belâğat yönü oldukça önemlidir. Belâğattan ise sadece metnin sanatsal yönünün anlatılması kastedilmemektedir. Belâğat, hitab-hatib-muhâtab-bağlam (muktezây-ı hâl) durumlarını listematize eden önemli bir dil olgusudur. Bu yönden metin tahlillerinde vazgeçilmezdir. Şârihlerimiz bunların yanında sosyal ve tarihi durumları da nassları anlamak için kullanmışlardır. Şârihler hadisleri anlarken Kur’ân’ı, aklı, olguları dikkate almışlardır. Hadislerin söyleniş sebeplerine, hikmetlerine gerektiği kadar işaret etmişlerdir. Hz. Peygamber’in emir ve yasaklarında bulunan illetlere dikkat çekmişler, hadislerdeki hükmün bağlayıcılık değerini araştırmışlardır. Hadîslerin birbiriyle veya Kur’ân’la ihtilâfı durumunda nasıl bir yol takip edileceğini pratik olarak göstermişlerdir. Hadîsleri bilgi ve medeniyetin kaynağı olarak yorumlamışlardır. Yeri geldiğinde ”Bu hadîste ifade edilen hususun hikmeti nedir?” diye sorarak anlam felsefesi yapmışlardır. Hadîsleri metin tenkidine tâbi tutmuşlar, şerhini yaptıkları eserin müellifini gerektiğinde tenkid edebilmişlerdir.
Bununla birlikte tam olarak izah edemedikleri hadîs yok mudur? Elbette vardır? Yanlış yaptıkları hadîsler yok mudur? Elbette vardır. Ama bu durum tarihte hadîslerin anlaşılması noktasında ihmalin var olduğu anlamına gelmez. Günümüzde şüphesiz değişen durumlara göre yeniden anlamaya çalışacağımız hadîsler vardır. Bazan eski yorumları tamamen terk edeceğiz; bazen eski yorumlara yenisini ilâve edeceğiz. Dolayısıyla hadîsleri anlama ve yorumlama çabası bir süreçtir ve bu süreç devam etmektedir.
Son olarak şunu vurgulamak gerekir ki, hadîsleri anlama faaliyetini muhaddislerin çabalarıyla sınırlamak doğru olmaz. Hadîsler mu- haddislerin tekelinde değildir. Kelamcılar da, fıkıhçılar da, mutasavvıflar da hatta felsefeciler de kendi açılarından hadîsleri anlamaya çalışmıştır. Bu durum hadîsleri anlamada yorum zenginliğini ortaya koyması açısından kayda değerdir. Bir şekilde hadîsleri anlamaya çalışmak, bu noktada küçük de olsa, hatta yanlış da olsa bir katkıda bulunmak onları sorgulayıp hemen reddetmekten daha iyi olsa gerektir.
100 Soruda Hadis Meseleleri – Yavuz Köktaş