Hadisleri inkar edenlerin Tuzağı

Hadis inkarcıları, el-Hatib el-Bağdâdî’nin eserine aldığı Ebu Hureyre ve Ebu Said El-Hudri’ye aid aşağıdaki rivayetleri sürekli gündeme getirerek Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) Efendimizin güya Hadis-i Şerif’leri yasakladığını ve bu nedenle hadislerin dinde delil olamayacağını iddia ediyorlar.

Inkarcıların delil getirdikleri sözkonusu iki Hadis şöyledir:

“Biz hadis yazarken Hz. Peygamber yanımıza geldi ve yazdığınız şey nedir? dedi. Senden işittiğimiz hadisler (sözler) dedik. Hz. Peygamber Allah’ın kitabından başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler Allah’ın kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için yoldan çıktılar.” (El Hatib, Takyid, sayfa 33)

Ebu Said el-Hudri’den rivayet edilen bir haberden öğrenildiğine göre, bu sahabi “hadis yazmak için Hazreti Peygamberden izin istemiş, fakat o, bu izni vermekten çekinmiştir.” (El Hatib, Takyid, sayfa 32)

Halbuki El Hatib eserinde bu konuyla ilgili olarak sahabe ve tabi’undan gelen katipliğin leh ve aleyhindeki haberleri sıraladıktan sonra, hadis “yazmanın” yasaklanmasına, Arapların çoğunun fakih olmamalarını, Kur’an ayetleriyle diğer sözleri birbirinden ayırt edememelerini, Kur’ana dahil edilecek her hangi bir sözü Allah kelâmı zannetmek tehlikesine maruz bulunmalarını belli başlı sebepler olarak ileri sürüyor.[1]

El-Hatib’in bu görüşü, genellikle üzerinde ittifak edilen bir görüş olarak tezahür eder.

Kaldı ki, burada hadis rivayetinin yasak olduğundan bahsedilmiyor… Yukarıda zikredilen sebeplerden ötürü sadece “yazımının” yasaklandığı bildiriliyor.

Nitekim El Hatib aynı eserinde, yukarıdaki hadisi rivayet eden Ebu Said El-Hudri’nin, hıfzından şikayet eden ve kendisi için hadis “yazmasını” isteyen Ebu Nazra’ya, “yazmam ve mushaf yapmam; Allah’ın Resûlü bize söylüyor, biz ezberliyorduk. Siz de bizden bizim Peygamberden ezberlediğimiz gibi ezberleyin”[2]diyerek onun isteğini reddettiğini aktarmaktadır.

Yani Hadis inkarcılarının delil getirdikleri hadisi rivayet eden Ebu Said El-Hudri’nin, hadis “rivayet etmenin”değil, hadis “yazmanın” yasaklandığını gösteren sözleri, hadis inkarcılarının kaynak verdikleri el-Hatib el-Bağdâdî’nin eserinde yazmaktadır.

Yine aynı eserde ve yine Ebu Said El-Hudri’nin rivayet ettiği bir hadiste Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Benden (bir şey) yazmayınız. Kim benden Kur’ândan başka bir şey yazdı ise onu imha etsin. Bendenrivayet ediniz, bir beis yoktur. Kim benim üzerime kasden yalan söylerse cehennemdeki yerine hazırlansın.”[3]

Ancak bu inkarcılar, eserlerden cımbızlayarak insanları kandırmaya çalışıyorlar. Üstelik hadis inkarcılarının hadislerden delil getirmeleri ne derece tutarlıdır onu da sizin takdirinize bırakıyorum.

Hadis “yazımının” evvelce yasak olduğu bir gerçek, fakat kabir ziyareti de önceleri yasak olmasına rağmen sonradan buna müsaade edilmiştir. Aynı bu şekilde, hadis yazımına da daha sonra izin verilmiştir.

Hadislerin tarihini inceleyen Prof. Dr. Talat Koçyiğit bu konuda şöyle demektedir:

“Islâmiyetin Araplar arasında günden güne kuvvet kazanması, Islam ülkesinin Mekke ve Medine hudutlarını aşıp geniş bir sahayı kaplaması, buna parelel olarak müslümanlar arasında yazı bilenlerin çoğalması ve yazının inkişafı, çok kısa bir zamanda, bu günün insanlarını bile hayrete düşürecek bir şekilde süratlenmişti. Kur’ândan nazil olan ayetler, vahiy Katipleri tarafından muntazaman kaydediliyor, bununla da iktifa olunmıyarak hafızlar tarafından hıfzediliyordu. Artık Kur’ânın kaybolma tehlikesi, yazılması ve hıfzedilmesiyle ortadan kalkıyordu. Böyle bir durumda hadislerin de yazılmasında bir mahzur kalmıyordu. Islâmiyetin intişariyle birlikte daha geniş bir düşünce sahasına kavuşan sahabe, her gün biraz daha geçmiş günlerin cehaletinden kendisini kurtarıyor, ayet ve hadisi birbirinden ayırt edebilecek bir kültüre doğru süratle ilerliyordu. İşte biz, bundan sonradır ki Hazreti Peygamberin hadis yazanlara mani olmadığını, yazmak isteyenlere izin verdiğini, hadisleri hıfzedemiyenlerin şikayetleri karşısında yazmalarını tavsiye ettiğini görüyoruz. Kaynaklarda bu konuyle ilgili pek çok haber bulmak mümkindir.”[4]

————————————-

KAYNAKLAR:

[1] Hatib Bağdâdi, Takyidu’l-ilm, Dımaşk 1949, sayfa 57.

[2] Hatib Bağdâdi, Takyidu’l-ilm, Dımaşk 1949, sayfa 36.

Ayrıca bakınız;

Herevi Ebu İsmail Abdullah İbn Muhammed, Zemmu’l-kelâm, I. 115a. (yazma, Ilahiyat Fakültesi Ktb.)

[3] Hatib Bağdâdi, Takyidu’l-ilm, Dımaşk 1949, sayfa 29.

[4] Prof. Dr. Talat Koçyiğit, Hadis Tarihi, Ankara Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara Üniversitesi Basımevi 1977, sayfa 30.

 

**********

Kadir Çandarlıoğlu

**********

“BelgelerleGerçekTarih.com adlı siteden alıntılanmıştır

Muhammed Ali

Son Yazılar

Tecelli Türleri

  Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…

2 ay önce

Allah’ı Bilmenin İmkânı ve Bunun Yöntemi

  Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…

2 ay önce

Varlık Mertebeleri ve Te’vil

  Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…

2 ay önce

Dilin Kabuğu

Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağır­lıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…

2 ay önce

Çözüm Aldatmacası

İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…

2 ay önce

Anda Olmak -Geçmiş ve Gelecek Arasında Bir Yer

İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygu­larımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…

2 ay önce