Günahtan Kaçınmanın Mükâfatı
Yüce Allah’ın: “Ve sizi şerefli bir mekâna koyarız” buyruğunda “mekân” anlamına gelen kelimesini Ebû Amr ve Kulelilerin çoğunluğu “mim” harfini ötreli olarak; diye okumuşlardır. Bunun mastar olma ihtimali vardır. Sizleri şerefli bir girdirişle girdiririz demek olur. Meful de mahzuf olur. Sizleri cennete şerefli bir girdirişle girdiririz, anlamına gelir. Bu kelimenin mekân ismi olması da muhtemeldir. O takdirde bu kelime mefül olur. (Mealde de böyle yapılmıştır).
Medinelîler İse, bu kelimeyi ” harfini üstün olarak okumuşlardır. Bu durumda bunun, mastar olup, takdirî bir fiil ile nasb edilmiş olması da caizdir. Takdirî de şöyledir: Biz sizi girdiririz, siz de şerefli bir girişle girersiniz. Bu takdire ifade delâlet etmektedir. Bu kelimenin ismi mekân olması da mümkündür. O takdirde mefulün bilî olduğu için mansubtur. Yani, biz sizleri şerefli bir yere girdiririz, o da cennettir.
Ebû Said b. el-Ârabî der ki: Ben, Ebû Dâvûd es-Sicistanî’yi şöyle derken dinledim : Ebû Abdullah Ahmed b. Hanbel’i şöyle derken dinledim: Bütün müslümanlar cennette olacaktır. Ona: Nasıl diye sordu, dedi ki: Aziz ve ce-lil olan Allah: “Size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız, (diğer) günahlarınızı mağfiret ederiz ve sizi şerefli bir metana koyarız” diye buyurmaktadır. Bu “şerefli mekândan kasıt, cennettir.
Peygamber (sav) de şöyle buyurmuştur: “Ben şefaatimi, ümmetimden büyük günah sahibi olan kimselere sakladım.” Aziz ve celil olan Allah, büyük günahların dışında olanları mağfiret ettiğine göre, Peygamber (sav) de büyük günahkârlara şefaatçi olacağına göre, geriye müslümanların üzerinde hangi günah kalır ki?
İlim adamlarımız derler ki: Ehli sünnete göre büyük günahlar, önceden de geçtiği üzere -ölümden önce- o günahları işlemekten vazgeçenlere mağfiret olunur. Müslüman olup da o günahları işlemeye devam edenlere de, bu günahlar mağfiret olunabilir.
Nitekim, yüce Allah; “Bunun dışında kalanı da dilediğine bağışlar” diye buyurmaktadır. Bundan maksat ise, o günahları işlemeye devam ederken ölen kimselerdir. Şayet maksat ölümden önce tevbe edenler olsaydı, şirk ile diğer günahlar arasında ayırım gözetmenin bir anlamı olmazdı. Çünkü şirkten dahi (ölümden önce) tevbe eden kimse mağfiret olunur.
İbn Mesud’dan şöyle dediği rivayet edilmektedir: Nisa Sûresl’nde beş âyei-1 kerime vardır ki onlar, benim için bütün dünyadan daha sevimli (ve değerli)’dir. Bunlar da yüce Allah’ın: “Size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız” buyruğu; “Şüphesiz Allah kendisine şirk koşulmasını mağfiret etmez” (en-Nisâ, 4/48) buyruğu; “Kim bir kötülük yapar yahut nefsine zulmeder de…” (en-Nisâ, 4/110) buyruğu; “Şayet (yapılan) bir iyilik olursa onu kat kat artırır” (en-Nisâ, 4/40) buyruğu ile: “Allah’a ve peygamberlerine iman edip…” (en-Nisâ, 4/152) buyruğudur.
îbn Abbas da der ki: Nisa Sûresi’nde sekiz âyet-i kerime var. Bunlar, bu üm-mel için güneşin üzerine doğup battığı herşeyden daha hayırlıdır: “Allah size açıkça bildirmek…ister” (en-Nisâ, 4/26); “Allak tevbelerinizi kabul etmek ister” (en-Nisâ, 4/27); “Allah sizden, hafifletmek ister” (en-Nisâ, 4/28); “Size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız (diğer) günahlarınızı mağfiret ederiz”; “Şüphesiz AHah, kendisine şirk koşulmasını mağfiret etmez…” (.en-Nisâ, 4/48); “Allah şüphesiz zerre ağırlığı kadar dahi zulmetmez” (en-Nisâr 4/40); “Kim bir kötülük yapar yahut nefsine zulmeder de sonra Allah’tan mağfiret dilerse…” (en-Nisâ, 4/110); “Eğer şükredip iman ederseniz, Allah size azabı neylesin?” (en-Nisâ, 4/147) [443]
İmam Kurtubi-El Camiul Ahkamul Kur’an,cilt:5
Buruc Yayınları