İlim ilim bilmektir,
İlim, kendin bilmektir.
Sen kendin bilmezsen,
Bu nice okumaktır ?”
-Yûnus Emre
“Eğitimde verimlilik” konusu, daha derinliğine bir biçimde analize tabi tutulduğunda karşımıza “gerçek öğrenme” kavramı çıkmaktadır,
Eğitimden matlub ve maksud, gerçek öğrenmedir. Çünkü gerçek öğrenme, bir liyakat göstergesidir; o göstergenin ibreleri alınan diplomalar, verilen sertifikalar, duvarlara resmedilen başarı belgeleri, giydirilen cübbeler, omuzlara dikilen apoletler değildir.
Gerçek Öğrenme, bilgi edinme kavramından çok farklıdır. Bilgi edinme, yüzeyseldir; onda derinlik yoktur, detaylara girilmez; bilgiler sistematik değildir, yığın halinde ve karmaşıktır; idrakte tam bir netlik oluşmaz. Bilgi edinmede, olay ve kavramlara hâkimiyet yoktur.
Gerçek öğrenme, bilgiyi hafızada depo etmek de değildir. Gerçek öğrenme, tuti kuşu gibi metni ezberlemek; karabatak kuşu gibi nehrin bir uçundan girip diğer ucundan çıkmak da değildir.
Peki, nedir o zaman gerçek öğrenme?
Kanaatimize göre, gerçek öğrenme aşağıda sıraladığımız hususlara mazhariyetle ortaya çıkan bir muhassaladır; bir hulasa, bir birikimdir. Bu hususiyetlere makes olma iktidar ve açılımı ne ölçüde gerçekleşebilirse, o nisbette gerçek öğrenmenin merhalelerinde yol kat edilmiş olur.
•Gerçek öğrenme, Allah’ı unutmayan bir gönül semasıdır.
• Gerçek öğrenme, gerçeği görmek ve gerçek ile yüzleşmektir. Kışırdan lübbe, suretten hakikate geçmektir.
• Gerçek öğrenme, hakikat noktasında bin bir esma-i ilahiyenin envar, esrar ve hakaikinden beslenmek ve sürekli derinleşmektir.
•Gerçek öğrenme, derin bilgidir. Derin bilgi, insanı değiştiren bilgidir.Derin bilgi, fikirden fiil ve eyleme yükselen bilgidir.(1) Derin bilgi, bilginin uygulamaya adaptasyonu ile hayatın kalitesine kuvvet veren, idrak ile iradeyi kenetleyen, insanı zevklendiren, neşelendiren bilgidir.
• Gerçek öğrenme, kendini bilmek, kendini tanımaktır.
•Gerçek öğrenme, eserden müessire, fiilden faile, sanattan sanatkâra ulaşmaktır.
• Gerçek öğrenme, mana-ı harfî ile kâinatı okumaktır. “Ne güzeldir!” yerine ”Ne güzel yapılmıştır!” demek, kâinat kitabının mütalaasında derinleşmektir.
•Gerçek öğrenme, Allah’ın sanatına, efaline, kelamına, temsilâtına, üsluplarına; nur-u imanla Allah’ın canibinden bakmaktır.
• Gerçek öğrenme, Cenab-ı Hakk’m haşmet ve azametini, kibriya ve celalini, rahmet ve inayetini, lütuf ve merhamet tecellilerini mütefekkirane temaşa ederek, saltanat-ı Rububiyetin hadsiz tecellilerine karşı, secde-i hayret ve aşk-ı muhabbetle mukabele edebilecek bir derinliğe ulaşmaktır.
• Gerçek öğrenme, acz ve fakr içinde naks ve kusurunu görmek, istiğfar ve iltica ile dergâh-ı İzzet’e teveccüh edip “(ulûhiyetin kölesi, risaletin esiri, rububiyetin hayretkârı ” olmaktır.
•Gerçek öğrenme, ilmin sılâ-yı rahimine ulaşmaktır. İlmin sılâ-yı rahimi ameldir. Amelin sılâ-yı rahimi ihlastır.
•Gerçek öğrenme, ihlâslı ameldir, ilmin istikametidir. Halkın değil, Hakk’ın rızasını esas yapmaktır.
•Gerçek öğrenme, ilmin izzetini muhafaza etmektir. İlmin izzetini muhafaza etmek de haramdan gözlerini korumak, iffet ve istikametle ittika dairesinde yaşamaktır.
• Gerçek öğrenme, dinin izzetini muhafaza etmektir. İlmi, vasıta-i cer yapmamaktır, iktisat ve kanatla yaşamak, ecir ve ücretini yalnız ve yalnız Cenab-ı Hak’tan istemektir. Hasbi ve müstağni bir dünyayı temsil etmektir.
•Gerçek öğrenme, enaniyet buzullarını, gurur ve kibir uçurumlarını, ucb ve riya dehlizlerini aşmaktır. Humuslu topraklara, münbit iklimlere ulaşmaktır.
•Gerçek öğrenme, maneviyatın aklını bulandıran şöhret ve alkış hislerinden şiddetle kaçmaktır.
•Gerçek öğrenme, kâinat kitabını, mevcudat sahifelerini arz ve sema yapraklarını hikmetle, ibretle, fikretle okumak; ünsiyetle temaşa, tetkik ve tefekkür etmektir.
•Gerçek öğrenme, kalb ile aklın mutabakatıdır.
• Gerçek öğrenme, olayları, zuhura gelen hadisatı “ism-i Hakîm”in gözlüğü ile okuyabilme rusuhiyetine yükselmektir.
• Gerçek öğrenme, üretici bir öğrenmedir. Her şeyi önem derecesine göre tasnif etmek ve âleminde kodlamaktır.
• Gerçek öğrenme, huzurî ve şuhudî bir mazhariyete çıkmaktır. Zat-ı Akdes’i unutmamaktır. “Esas olan, esas olanı unutmamaktır; daima esas olanı.” sırrını yakalamaktır.
•Gerçek öğrenme, fikir ve iradede iktidardır. Yapamadıklarını yapabilmeye muktedir hale gelebilmektir. Fikirde derinleşme, iradeyi keskinleştirme becerisidir.
•Gerçek öğrenme, iç dünya ile dış çevrenin yeniden keşfedilmesidir. İnsanın kendini yeniden konumlandırması, kendini yeniden yeniye keşfetmesidir.
•Gerçek öğrenme, fikirlerin idrakte kristalleşmesi, fikirlerin zihinde netleşmesidir.
•Gerçek öğrenme, “Müminin ferasetinden sakınınız. sırrına mebni iman gözlüğü ile imanın nuru ile bakıştır. Berrak bir görüştür.
•Gerçek öğrenme, fikirlerin rafine edilmesi, süzülmesi ve damıtılmasıdır.
•Gerçek öğrenme, bütünü görebilme sanatıdır. Derinliklere inmek, görülmeyenleri görebilme becerisidir.
• Gerçek öğrenme, olaylara farklı pencerelerden bakabilme dirayeti, doğru algılama kabiliyeti, sağlıklı yorumlama ve ince süzme maharetidir.
• Gerçek öğrenme, problemlerle yüzleşmektir, problemlere hakimane çözümler üretebilmektir.
• Gerçek öğrenme, kendi kendinin muallimi, müderrisi olmaktır.
• Gerçek öğrenme, düşünme kabiliyetini geliştiren her şeyi bir eğitim olarak algılamaktır.
•Gerçek öğrenme, hangi mektebi bitirdiğin, hangi medreseden ders aldığın, hangi müderrisin dizinin dibine çöktüğün, hangi diplomayı aldığın, hangi kaftanı giydiğin değil; belki zihnini ne kadar geliştirdiğin dimağ harmanını ne kadar büyüttüğün, kalb iklimini ne kadar tatlılaştırdığın, ahlakını ne kadar güzelleştirdiğin, vicdanını ne kadar murakıp kıldığın, davranış kalıplarını ne ölçüde mükemmelleştirdiğindir.
• Gerçek öğrenme, duygusal filtrelerinle zihnî süzgeçlerini birlikte kullanabilme maharetine yükselebilmektir.
• Gerçek öğrenme, afakî, lüzumsuz, fayda sağlamayan malumat yığınları ile meşgul olmak değil; belki, hakikat sahralarından geçmek, marifet dağlarında esma-i İlahiyye’nin dürbünü ile şu kâinat kitabını ve ahvai-i âlemi seyr ve temaşa etmektir.
•Gerçek öğrenme, bildiğin, gördüğün, bakıp geçtiğin değil, sergilediğin, tefekkür, tezekkür ile amele yansıttığın ve hayatında yaşattığındır.
•Gerçek öğrenme, öğrenme ve anlamayı, kavrama ve yaşamayı mühimsemektir, gündeminin ilk sırasına yerleştirmektir.
•Gerçek öğrenme, ameldir, eylemdir, kuvveden fiile çıkmaktır, tohumdan gövdeye, gövdeden semereye yükselmektir.
•Gerçek öğrenme, kendini yenilemek, sürekli geliştirmek, mevcutla yetinmemektir.
•Gerçek öğrenme, bir yaşam felsefesidir.
•Gerçek öğrenme, bir iklimdir. İdrakte, hislerde, duygu ve düşüncelerde ve eylemde keskinliğe yükselmektir.
•Gerçek öğrenme, idealist dünyanın semalarına yükseliştir.
•Gerçek öğrenme, insaniyete ve insanın kendi şahsiyetine saygı duymaktır.
• Gerçek öğrenme, yanlışları azaltmak, hata payını sıfıra yaklaştırmaya çalışmaktır.
• Gerçek öğrenme, arınmak, safileşmek, durulmaktır.
•Gerçek öğrenme, bir nefis terbiyesidir.
•Gerçek öğrenme, bir kalb tedavisidir.
• Gerçek öğrenme, bir ruh inbisatıdır.
•Gerçek öğrenme, bir vicdan arınmasıdır.
•Gerçek öğrenme, akılda talim, kalbte terbiye, ruhta teshir, vicdanda tathir, his ve duygularda tasaffidir.
•Gerçek öğrenme, “hayat mektebi”nde pişmektir, esma-i İlahiyye’nin mektebinde talim görmek; kıvama yükselmektir.
• Gerçek öğrenme, gözlem ve algılamayla, ilim ve kitabede elde edilmiş bilgileri analiz etmek; yeni fikirler üretmek, fıtrata mutabakat sırrı ile hareket etmektir.
•Gerçek öğrenme, kalbi mamur ederek, sıdk-ı lisana yükselmek ve ilim nuru ve istikamet ciddiyeti ile bütün insaniyet âlemine faydalı olmaktır.
• Gerçek öğrenme, Hz. Ûstad’ın ilim seyrini ‘Kırk sene ömrümde, otuz sene tahsilimde dört kelime ile dört kelam öğrendim.’cümlesiyle ifade buyurduğu mazhariyetin sır ve hakikatlerine yetişmeye çalışmaktır.
•Ve nihayet gerçek öğrenme, görünmek değil, olmaktır.
Cenab-ı Hak, insanları küfür ve dalaletten, fısk ve fücurdan, cehalet ve bağnazlıktan kurtarmak için peygamberleri görevlendirmiştir. Peygamberler yüklendikleri görevleri en güzel bir biçimde tebliğ ve temsil etmiş, hak dininin gü- zelliklerini hayatlarında bizzat en kemal manada teşhir etmişlerdir.
Dipnot:
1-Derin bilgiye, yani insanı değiştiren bilgiye güzel bir misal. Yirmi üçüncü Söz’de geçen şu cümlelerdir: “Birden o han kapısında bana nasihat eden zatın sesini işittim.” dedi. “Aklın başına geldi mi?” dedim.“Evet geldi. Fakat kuvvet kalmadı; çare yok…” dedi. “Tövbe et, tevekkül et.” dedim. “Ettim!” Ayıldım. Eski Said kaybolmuş. Yeni Said olarak kendimi gördüm.
Prof.Dr.Şener Dilek – Risale-i Nurda Derinleşme,syf;163-170
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…