Filozoflardan Sözler:Eflatun

hikmetli-sozler-300x156 Filozoflardan Sözler:Eflatun

Sizi temin ederim ki elde etmek için birbirinizle yarıştığınız bu dünya malının ne kötü bir şey olduğunu bilseydiniz rağbet ettiğiniz şeye esasında hiçbir ihtiyacınız olmadığını fark ederdiniz. (Nefsin) arzularını yok edin, çünkü onlar (doğru) düşünmeyi engeller, ihtiyacınız olmayan şeyin talip­lisi olmayın. İşinizi yoluna koyacak şeylere bakın. Altın ve gümüşün fıtrata  faydası nedir ki! Altın ve gümüşün işe yarar özelliği nedir ki sevdalılarınız onları yere göğe sığdıramıyorlar. Allah sizi koruyacak şeyleri sizin için ha­zırlamıştır. Bunlar hikmet ve takvadır.Ey insanlar! Takva başarının başı, erdemlerin anahtarıdır.

———————

Eflâtun şöyle derdi: “Aklın anlamı ve İşlevi, varlıkların farkına varıp onları ayırt etmektir. Doğruluğun anlam ve işlevi, varlıkları bulunması gereken yere koymaktır. Cehaletin anlamı ve işlevi, varlıkları birbirine karıştırmaktır, yalanın anlam ve işlevi ise varlıkları bulunması gereken yerden başka yere koymaktır.”

———————

“İnsanların en cahilce davrananı kimdir?” diye sorulunca Eflâtun: “En çok kendi görüşünü beğenen, başkasının görüşüne hiç aldırmayıp sade­ce kendi görüşüyle yetinen ve hep iyi taraftan bakarak işlere düşünme­den dalandır.” diye cevap vermiştir.

———————

Eflâtuna: “Her türlü çirkin ve yerilmeyi gerektiren davranıştan uzak olan kimdir?” diye sorulunca: “Aklını emanetçi, sakınmayı vezir, öğüt­leri yular, sabrı kılavuz, her türlü konuda ihtiyatlı olmayı destekçi, Al­lah korkusunu sohbet arkadaşı, ölümü anmayı da yakın arkadaş olarak belleyen kişi.” diye cevap vermiştir.

———————

Ağzının tadı hiç bozulmasın istiyorsan tattığın şeyi tüketme. Birazını sonraya bırak ki ağız tadın devam etsin

———————

Akıl ile duyunun arasını bulmadıkça dünyadaki hiçbir şeyi tatma ki bu ikisinden biri diğerini bozmasın. Ancak bu ikisinin arasını bulabilenler, güzeli güzel, çirkini çirkin olarak görürler.

———————

Bir şeyin cahili olduğunu bildiğinde bilmediğini biliyor olman sana o şeyin bilgisini elde etme imkânı verir.

———————

Küçük bir şey büyümeye elverişli ise onu hafife alma, öfkeli olan kişiyle tartışma, çünkü üzerine gitmekle onu iyice gerginleştirirsin ve asla doğruya döndüremezsin. Evinde birbirini alt etmek için didişip duran iki nefis bulundurma. Başkasının düşüşüne sevinme; çünkü zaman senin başına ne getirecek bilemezsin. Zafer elde edince böbürlenme. Çünkü zamanla ne olacağını bilemezsin. Başkasının hatası ile dalga geç­me; çünkü düşüncene sahip olamaz (ve gün gelir sen de aynı» hataya düşersin). Başkalarının hatalarını kendi doğruların gibi kabul et. Evine cimrilik tohumları ekme. Aklı sağına, hakkı soluna al.O  zaman bir ömür boyu esenlik bulur ve özgür kalırsın,

———————

Bir işi çabucak yapmayı değil, iyi bir şekilde yapmayı amaç edin.Çünkü, insanlar bir işi ne kadar zamanda bitirdiğine değil, işini hangi nitelikte yaptığına bakarlar.

———————

Alim,cahille karşı üstünlük taslamamalı ve Allahın kendisini ondan yüksek kıldığı nispette alttan almaya çalışmalıdır.Ayrıca kendisinin ondan daha iyi bildiği şey vasıtasıyla cahilin nefsine karışan şeyin yok olması için uğraşmalıdır.Böylelikle onu şekten yakine taşıyabilir.Çünkü cahille didişmek iş bilmezliktir.Ona katlanmak ve rehberlik etmek ise yöneticiliğin göstergesidir.

———————

İstediğin şey sana verilmediğinde “neden vermedi ki” diye verene kıza­cağına “neden istedim ki” diye kendine kız. İşlerin sonunda insanlara karşı aşırı duygusal davranma. Çünkü bu, kalpleri senden uzaklaştırır ve sana doğrunun yollarını unutturur.

———————

Nefsin yaşaması ve ayakta kalması, musibetlerden koruyan davranışlarıyla mümkün olur. Böyle yapmalıdır ki hiçbir şey nefse yaklaşıp do­kunma ve dolayısıyla onu öldürme imkânı bulamasın. Bu, onu öldür­mezse hiç kimsenin onu öldürmeye gücü yetmez. Çünkü nefis, latif (beş duyu ile algılanamayan) bir varlığa sahip olduğu için bedene bas­kındır, ondan yukarıdadır; bedeni gözetleyen ölüm onu gözetleyemez. ölüm onu göremez ama o, latif varlığından dolayı ölümü görebilir.

———————

İnsanlardan biri, sahip olduğun bir erdemden dolayı seni kıskanır da kötülüğün için çalışır veya söylemediğin bir şeyi (söyledi) diyerek sana iftira atarsa ona onun gibi karşılık verme ki yaptığı kötülükte kendini mazur görmesin, aksi hâlde amacına ulaşması için ona zemin hazırlamış olursun. Bunun yerine onu kıskandıran erdemini daha da artırmaya bak. Hiç kuşkusuz sen, şartların aleyhine dönmesine meydan vermeden de ona kötülük edebilirsin.

———————

Bir kişinin fıtratını öğrenmek istersen bazı konularda ona akıl danış.Akıl danışınca onun zulmünü-adaletini, hayrını-şerrini öğrenirsin.

———————

Özgür insan, elinden geldiğince verilen nimete şükreder. Bayağı insan ise şükretmek için nimetin çokluğuna bakar.

———————

İnsanların, senin iyi yanların hakkındaki konuşmaları hoşuna giderse kötü yanlarına bak. Senin kendin hakkındaki bilgin, insanlann senin hakkındaki övgülerinden çok daha isabetlidir.

———————

Cimrilerin en güçlüsü yüzü gülen ve tahammüllü olandır. Çünkü o, bunu yapacağı yardımın yerine koyar ve aklı başında insanlardan onun bu özelliğini sevecek kimseler bulur. Çünkü yoksun bırakılsa bile kişi­nin güzel karşılanmış olması, istediği şeyin asık bir suratla verilmesin­den daha tercihe şayandır.

———————

Mümküne göre hareket edenin doğru yolu bulma ihtimali azdır ve ka­fası rahat değildir. İmkânsızı isteyenin basireti bağlı ve temyiz yetene­ği eksiktir. Vaciple birlikte yürüyenin ise yolu güvenli, arkası güçlü ve kalbi rahattır. Bu kişi yolda yürürken karşısına zarar verecek hiçbir şey çıkmaz ve hesaba katmadığı hiçbir sıkıntı ile karşılaşmaz.

———————

İnsanda hayâsızlık, başına gelebilecek birçok şeyi tasavvura engel olan bir düşünce körlüğüdür. Bu yüzden o her şeyi hafife alarak yapar. Çün­kü değerini (ya da neye yol açacağını) düşünmez. Bu konuda o, gündüz ya da gece körüne benzer. Başkasının gördüğü, ama kendisinin göre­mediği küçük şeylere takılır. Hayâ ise düşüncenin bu sûreti görmesini sağlar ve nefsin onun üzerine basıp geçmesine imkân vermez

———————

Arkadaşların en mutlusu ve üstün tutulmayı en çok hak edeni, alışkan­lıklarının boyunduruğundan sıyrılan, öfkesine boyun eğmekten kurtu­lan, sahip olduğu makama bakılmaksızın insanların gönüllerinde taht kuran, gelirleriyle oyalanıp giderlerinden bihaber olmayandır.

———————

Bir şeye duyduğun sevgi, seninle onun kötülükleri arasında bir perde­dir. Bir şeye duyduğun nefret ise seninle onun güzellikleri arasında bir perdedir.

———————

Akıllı olan kendini gözetmeli, hatasını büyük, doğrusunu küçük görmeli ve ona hiç ehemmiyet vermemelidir. Çünkü doğruluk, onun insanlığının bir parçasıdır

———————

Amacın, bir bilgiyi öğrenciye yaklaştırmak ve hiç yorulmadan onu elde etmesini sağlamak olmasın. Çünkü bu, onun ezber yeteneğini geliştirir, çıkarım yapma yeteneğini ise yok eder. Bunun yerine ona ışık tut ve dü­şünerek bulması için imkân tanı. Ona doğru yolu göster (rehberlik et). Bir şeyi bilmediğini fark ettiğinde (bilgiyi hazır olarak sunmak yerine) önünü aç.

———————

Zulüm sebeplerinden biri, kişinin kendi lehine ve aleyhine olan şeyleri tam olarak bilemeyip kendini hak etmedği bir yere koyması ve kendisi için gereken şeylerle yetinmeyip elinin uzandığı son noktaya kadar ulaşmak istemesidir.

———————

Bir şeyde adalet tek bir şekilde tezahür eder, zulmün ise tezahür şekilleri çoktur. Bundan dolayı zulüm kolay; adaleti bulmak ise zordur. Zulüm ve adalet, hedefi tutturmak ve hedeften şaşma bakımından ok atmaya benzerler. Hedefi tutturmak için çok çalışmak gerekir. Hedeften şaş mak içinse özel bir çabaya gerek yoktur.

İnceleyin:  Kınalızade Ahmed Efendi:Ahlak-ı Ala'i -1

———————

İhtiyaçları elde etme isteği konusunda iyilerle kötüler arasındaki fark şudur: iyiler ihtiyaç duydukları bir şeyi İstedikleri zaman ona güzel bir karşılık vermeyi de isterler.Onlara göre ihtiyacı gidermek,bir bedel karşılığında satın alınan bir eşya gibidir. Bu yüzden onlar, kendilerini onun bedelini ödemek zorunda hissederler. Bir şeyi satın alacak paraları bulunmayıp satın almak istedikleri şeyin sahibi onu kendilerine vermediğinde kızıp üzülmedikleri gibi, ihtiyaçlarını birinden isteyip istekleri karşılanmadığında da üzülmezler. Kötüler ise bir ihtiyaçtan görüldüğünde kendilerini ona bir karşılık vermekle yükümlü bilmez­ler. İhtiyaçlarını dile getirip de ihtiyaçtan karşılanmadığında da hemen dil uzatarak vermeyeni yererler. Çünkü kendilerine hiçbir sorumluluk yüklemeyen bir nasibi kaçırmışlardır.

———————

Akıl ve hazzın arasını bulmadıkça hiçbir şey yapma; çünkü akıl seni korur; haz ise helake götürür:

———————

Bil ki,sende bulunmayan bir nitelikle öven kişi,senden başkasına hitap ediyor demektir,dolayısıyla ona cevap da mükâfat da vermen gerekmez.

———————

Hıyanet edenin ‘’Dalgınlığıma geldi.” ve yalan söyleyenin “öyle san­dım da söyledim’’ diye özür dileyip kendini savunması, bu iki suçu kasten yapmış olmasından daha ağırdır. Çünkü suçu kasıtlı işleyen kişinin suçundan güzellikle vazgeçmesi umulur, suçunu kabul etmekten âciz olan kişinin güzellikle dönmesi ise pek beklenmez.

———————

Sırrını kalbinden başka yere saklama; olur ki senden çıkan sır değişir ama senin durumunda hiçbir değişiklik olmaz.

———————

‘Sana yaklaşmaya çalışan kişinin bunu neden yaptığını bilmeden kendi­ni salıverme. Sende bulunan kalıcı bir özellikten dolayı böyle yapıyorsa sana olan ilgisinde sebat edeceğini umabilirsin. Meyli, geçici bir özel­liğinden dolayı ise buna aldırış etme; çünkü bu ilgi, o özelliğin sende kalmasına bağlıdır, özellik gidince onun ilgisi de yok olup gider.

———————

Eflâtuna: “Bedenimiz güçsüz olmasına rağmen ona nefis verilmiş ve bedenin her parçası nefsin arzularına maruz iken biz nefsin arzuların­dan nasıl korunacağız?” diye sordular. Şu cevabı verdi: “Nefsin arzusu, düşünmekten kaynaklanır; her düşüncenin beraberinde ibret; nefsin arzularının beraberinde de caydırıcı bir unsur vardır. Her kim nefsinin arzusuna ibreti bitiştirir ve nefsini vazgeçme düşüncesi ile kuşatırsa nef­sinin saldırganlık bağı çözülür ve sabrı nefsinin arzusuna tercih etmek suretiyle ona geri adım attırır.”

———————

Nail olduğu bir nimetten dolayı kendisine gıpta edilen niceleri var ki  musibeti o nimetin ta kendisidir; bulunduğu durumdan dolayı kendi­sine haset edilen niceleri var ki derdi, içinde bulunduğu o durumun ta kendisidir.

———————

İyilik yapan kimseye iyiliğinin karşılığını vermeyi amaçla; buna gücün yetmezse düşünceni ifade etmekle yetinirsin. Ama ona karşı iyilik ya­pabilecek durumda iken sadece söylemekle yetinme. Küçük dahi olsa kinini kazandığın birinin senden intikam alacağını düşün ve barışmak ya da seni yok etmek süretiyle kinini söndürmediği sürece ona karşı asla gafil olma. Şunu da bil ki barışmak, senin için daha iyidir.

———————

Aklı olan kişi kendini denetlemeli ve yanlışını büyük, doğrusunu küçük görmelidir; çünkü doğru zaten onun insanlığının bir gereğidir. Yanlış ise insanların nefislerine iyice yerleştiği için küçüktür.

———————

Münazarada hasmın münazara adabının dışına çıktığının bazı göster­geleri şunlardır:

a) Açıklamayı gerektirmeyecek kadar açık olsa dahi senin söylediğin her şey hakkında soru sorması

b) Senin söylediğin ha­ricinde bir anlama gelme ihtimali bulunan müşterek bir isimle sana karşı çıkması

c) Her ikinizin de bildiği bir şeyin tanımını yapmanı istemesi

d) Kendisi kabul etmediği hâlde insanların genelinin kabul ettiği yaygın görüşe başvurması

e) Senin sözünü kanunun onaylama­dığı bir anlama çekmesi

f) Senin delilin hakkında insanların alışkan­lıklarını benimsemiş gözükerek seni yalanlaması

g) Tartışırken mecâzi ifadeleri tartışmaya tanık olanların anlayışına yakın bir dile çekmesi.Senin sözlerinin dilcilerin İfadesiyle çeliştiğini iddia etmesi

ı) Senin konuşmanda geçen inanmadığı noktaları yadırgayıcı bir tutum takı­narak dinleyicilere senin argümanlarının karşısında şaşırmış izlemini vermesi.

———————

Bir delikanlıyı azarlarken çok sert bir dil kullanma; çünkü o, kabulden ziyade karşı çıkmaya meyyaldir. Gençleri azarlamakta çok sert bir dil kullanan kişi, güçlü bir ateşi söndüreyim derken üfleyerek daha da tu­tuşturan ve üflemenin ancak zayıf ateşleri söndürebileceğini bilmeyen kişiye benzer.

———————

İnsanlar arasındaki yerini öğrenmek istiyorsan sebepsiz yere sevdiğin şeylerin ne olduğuna bir bak.

Kaynak:İbn Fatik,Muhtarul Hikem(Hikmetli Sözler)

———————

Eflâtun insanlara şöyle nasihat etmiştir. “Ey insanlar! Sözümü dinleyin ve size olan nimetlerinden dolayı Allah’a şükredin. Bilin ki Allah nimetlerin verilmesi konusunda mahlûkatı arasında fark gözetmemiş ve onların hepsine nimetlerden vermiştir. İsterseniz sağlık nimeti açısından bu düşünce üzerinde bir değerlendirme yapınız.

Allah nimetlerini bütün insanlara bol bol ihsan etmiştir. İnsanlar sağlığı hiyerarşilerine göre elde etmemişlerdir. Toplumun zayıf kesimleri zayıflıkları yüzünden ondan mahrum kalmaz. Bu öyle bir nimettir ki varlıklıların iftihar ettiği her şeyden daha üstündür. Duyu organları da böyle olup bunlar da bütün insanlar için eşittir.
Bu nimetleri ihsan etmesinin ve musibetlerin başınıza gelmesini engellemesinin karşılığı olarak gecenizde gündüzünüzde yüce ve ulu Allah’a şükretmeniz üzerinize vâciptir. O halde aklınızı fikrinizi, kendisine ihtiyaç duymadığınız şeyler konusunda birbirinizle  didişmekten uzak tutun. Bilin ki fıtratta olan şey doğal kanundur ve onda sizin için türlü menfaatler ve zenginlikler vardır. Doğa, dünyanızda ve ahiretinizde işinizi ıslah edecek her şeyi sizin için hazırlamıştır. Şu hâlde aranızda düşmanlık ve kin doğuran şeyler hakkında toplanmaya ve kendinizi tüketmeye iten sebep nedir?
Bütün samimiyetimle söylüyorum ki kendisi için birbirinizle rekabet ettiğiniz şeyin ne olduğunu bilseydiniz rağbet ettiğiniz şeyden elinizi eteğinizi çekmeniz gerektiğini fark ederdiniz. Arzuları defedip kurtulun, çünkü onlar düşüncenin zıddıdır. Kendisine ihtiyacınız olmayan şeyi talep etmeyin. İhtiyacınız olan şeylere girişin. Fıtrat  için altın ve gümüş bir zenginlik midir? Özellikleri nedir ki sevenlerionları övüp duruyorlar! Kuşkusuz sizi koruyacak şeyleri Allah sizin için hazırlamıştır. Bunlar hikmet ve takvadır.

Ey insanlar! Takva başarının başı ve erdemlerin anahtarıdır. Zulümden uzak durun; çünkü o, mahvolmaya sebeptir, belanın parçasıdır. İffetsizliği reddedin, çünkü bunun yaygınlaşması ümmeti helake sürükler. İffetsizlik düşük canlıların özelliğidir. İstekleriniz hakkında kendi delillerinizin farkında olarak karar verin: zenginlik mi, yoksa fakirlik mi? Eğer zenginlik istiyorsanız bilin ki delil sizin aleyhinize! Ama fakirlik istiyorsanız o zaman söylediğimi tutun.İhtiyacı olan her şeye sahip olan ve sahip olduğu şeye kanaat etmeyen kişinin başka şeyleri de talep ettiği için hep bitkin olduğunu inkâr edebilir misiniz? Tabiatın sizin için ihtiyaç duyacağınız her şeyi hazırladığını doğru kabul ettiğimize göre boynunuzun borcu; yüce Allah’ın size verdiği bunca nimete sımsıkı yapışmanızdır.
Ey akın ve gümüş taliplileri! Bunları kendiniz için mi biriktirmek istiyorsunuz yoksa sırf kendileri için mi? Bunları yığdığınızda eğer sarf alan ve gümüş oldukları için bunlara rağbet ediyorsanız, o zaman bunlarla değersiz şeyleri satın almaya sizi sevk eden şey nedir? Düşünmüyor musunuz ve bilmiyor musunuz ki bunlara sırf kendileri İçki rağbet edilmez. Siz altım ve gümüşü onları biriktiren ve onlarla bedbaht olanlara bırakın. Ancak hikmeti elden bırakmayın; çünkü hikmet nefsin ışığıdır. Nefsin bütün faziletleri ve ahlâki özellikleri onunla ortaya çıkar. İlme sarılın; çünkü ilim, yaratılışın başlangıcı olan suretin özelliklerinden biridir. Yeme-içmede israfa kaçmayın; çünkü bunlar suretten daha düşük olan madde tütündendir. Madde ise suretin fiilleriyle tamamlanır. O halde siz surete benzeyin. Çünkü suret, yüce yaratıcının kendisinde var ettiği güçle hareket ettiren şeydir. Maddeye meyletmeyin. Çünkü Allah maddeyi var etmiş, ardından sûret vererek onu tamamlamış ve suretin gücünün hareketiyle onu harekete geçirmiştir.
Gerçekten size diyorum ki şair Homeros, “Heyula kadın gibidir, sûret ise erkek gibidir” derken hikmetli ve doğru söylemiştir. Siz kendinizi ıslah edin ki kardeşleriniz de sizin için ıslah edilsinler. Sözümü tutarsanız doğru yolu bulursunuz. Söylediklerimden gafil olursanız kendinizden başkasına zararınız olmaz, bunun zararı sizden başkasına ulaşmaz. Geçmişlerinizin yoluna sanlın. Arzularıyla yaralanmadan dünyadan uzaklaşın. Hikmeti rağbet edilen herşeylerin en önüne geçirin. Beden sağlınıza itina gösterin; çünkü beden nefsin âletidir. Ruhun erdemlerini talep edin ki güçleriniz düzelsin. Yergiye değer şeyi övmeyin, övgüye değer şeyi de yermeyin, iyilikte yardımlaşın. Aranızdan kini kaldırın. Sizi terk edecek şeylerle ünsiyet kurmayın; pek yakında kaybedeceğiniz şeylere rağbet etmeyin. Bütün insanların rağbet edilmesi gerektiği hususunda anlaştıkları erdemleri talep edin ve bütün insanların tiksinmesi nedeniyle yerilen şeyleri terk edin. Sizden önce gelip geçmiş iyilerinizden ve krallarınızdan ibret alın ve varmak istedikleri gayeye tutunun. Hak apaçıktır, doğru nettir, takva maruftur, onur zahirdir, mürüvvetin perdesi kalkmıştır. Adalet övülen bir erdemdir. Yerilen davranışların damgası ne kadar da ayan beyandır ve ayıp görülenler ne kadar da açıktır!

İnceleyin:  Adalette Ayrımcılığın Pozitifi Olamaz

———————

“Davranışları bakımından insanların en cahil olanı kimdir?” diye sorulunca “Kendi görüşünü en çok beğenen, başkasıyla istişare etmeksizin ve kendi işine ters olmasına aldırmaksızın sadece kendi görüşüyle yetinen ve hüsn-i zannıyla işlere düşünmeksizin atılandır, diye cevap verdi.

———————

“Bir şeyi değerinden daha fazla övme; çünkü kısa süre sonra hem onun gerçek zatı hem de senin cahilliğin ortaya çıkar, o zaman bu o şey için bir methiye olmaz, bilakis senin için eksiltmek olur.”

———————

Eflatun Aristoteles’e yazdırdığı bir yazıda şöyle demiştir: “Allah’ı ve hakkını bil. Her gün aldığın gıdana gösterdiğin ihtimamdan daha çoğunu salih ilme göster. Allah’tan faydası senin için sürekli olmayan şeyleri isteme. Çünkü bütün bağışlar onun katındandır. Aksine Allahtan seninle ebedi kalacak olan nimeti iste. Daima uyanık ol. Zira kötülüklerin nedenleri çoktur. Sana yakışmayacak şeyi arzulama. Sadece iyi bir hayat arzu etmen yaraşmaz, güzel bir ölüm de istemelisin. Kendileriyle bir şey kazanmadığın hayatı da ölümü de iyi sayma. Şu üç haslet konusunda muhasebe yapmadan uyuma: Bugün bir hata yaptın mı? Bugün iyilik olarak ne yaptın? Bugün iyilik olarak yapman gereken ne vardı da onu yapmadın? Düşün ki ne idin ve gidişin nereye doğru? Bedbaht, daima sonunun ne olacağını düşünmeyen ve düşünmediği için de belasından ricat etmeyendir, özünün dışından olan kazanımlarını, aslın yerine geçirme. Hak edene hakkını vermek için sana ulaşıp istemeye mecbur bırakma,aksine bunu başlangıçta yap. Bu dünyadan herhangi bir şeyle ferahlık duyan veya başına gelen bir musibetten dolayı üzülen ve kederlenen kimse tam bir bilge değildir. Daima ölümü hatırla ve ölümden ibret al. Kişinin aklının kıtlığı, kendini ilgilendirmeyen konuda gevezelik  etmesi ve kendisine sorulmayan ve kendinden istenmeyen şeyleri haber vermesi ile anlaşılır. Tekrar tekrar düşün, sonra konuş ve yap. Zira varlıklar değişir. Çabuk öfkelenme aksi takdirde âdet haline gelerek sana baskın çıkar. Muhtaç olana vermeyi yarına bırakma. Çünkü sen yarın ne olacağını bilemezsin. Musibete uğrayana destek  ol, tabi kendi yaptığı bir kötülüğü değilse. Güzel olsa da kazancı sevme ki Allah’ın sevgisinden uzaklaşmak zorunda kalmayasın. Sadece lafla değil, amelinle de bilge ol. Çünkü uygulanan bir bilgelik ancak sana ebedi âlemde fayda verir. Allah katında şeref, lafla bilgelik değildir; onun katında şeref, salih amellerle bilgeliktir. Sen iyilik 30 için yorulsan da yorgunluk gider; iyilik sana kalır. Günahtan haz alsan da haz gider; günah sana kalır. Öyle bir günü unutma ki sana seslenilir ama sen duyamazsın; o gün keskin dil susar, düşünmek geçersiz olur, gözler kararır, suları toprağa akar; canın bedeninden ayrılır, kendi bedeninin iğrenç kokusunu bile duyamazsın; algın iptal olur öyle ki bedenindeki cerahati emen kurtları hissedemezsin.

Ne arkadaşını, ne de düşmanını tanıyamayacağın bir mekana; efendiyi kölenin eşit olduğu bir yere gitmekte olduğunu unutma. Adil terbiyi de hatırla. Eğitimle edep biriktir. Çünkü sen yolculuk ne zaman bilemezsin. Bil ki Allah’ın bağışladığı nimetler arasında hikmetten daha hayırlısı yoktur. İyilikle karşılık ver, kötülüğü bağışla. Her zaman kendini muhafaza et. Tefekkür et, durumunu anla ve düşün. Gelip geçici ve değişken şu âlemin hiçbir işine güvenme. Hiçbir iyiliğe aleyhtar olma ve hiçbir kötülüğe özenme. Helal kazanç sebebiyle ondan daha üstün olanı terk etmen yakışık almaz. Gelip geçici zamanın sevinci için ebedi sevinci terk etmen de yakışık almaz. Hikmeti sev, âlimleri dikkatle dinle ve sultana itaat et. Hiçbir zaman güzel ahlâktan kaçınma. Asla hiçbir şeyi zamanı gelmeden yapma. Zamanında yaptığında ise anlayarak yap. Asla faydalanmadığın hiçbir sözü söyleme. Faydalı bir söz söylediğinde çekinceli ve dikkatli ol. Zengin olduğunda böbürlenmen gerekmez; bir musibete düştüğünde de hemen hacet dilenmen. Kimseye karşı sefih olma, bütün insanlarla ilişkin tevazu ile olsun. Kimseyi alçakgönüllülüğü sebebiyle küçümseme, insanlara seni günaha sokmayacak ve iyiliğinden eksiltmeyecek hususlarda yardımcı ol. Yaptığında kendini mazur gördüğün bir şeyin dengini yaptığında arkadaşını kınama. Münakaşadan uzak dur ve teenniye sarıl. Sende olmayan bir şeyden dolayı övülmeyi kabul etmemelisin. Yaptığında kınandığın şeyi asla yapma. Yapmadığın bir şey için üzülme, iyiliğin her çeşidi için yorgunluğa katlan. Sana yaraşan, yapman gerekeni hiç kimsenin dürtmesi olmadan yapmak ve yapmaman gerekenden de başkaları seni engellemeden uzak durmaktır.”

 

———————

Öfke, şehvet ve nefsin diğer bütün huylarının; bunlara sahip olan kişinin denge içinde olduğu bir miktarı vardır. Bu dengeyi bozan bir ilave olursa sahibini kötülüğe çıkarır. Çünkü öfke yemeklere atılan tuza benzer. Yeteri kadar atılınca yemeği uygun hale getirir, aksi takdirde yemeği bozar. Nefsin diğer güçleri de böyledir.”

———————

“Faydasız şeyleri kazanmak isteyen birini gördüğünde onu Allah’tan korkanlardan sayma.”

———————

“Söz, konuşanın niyetiyle örtüşürse dinleyenin düşüncesini harekete geçirir. Eğer niyetine muhalif olursa muhatapta hoş bir tesiri olmaz.”

———————
“Nefsi güçlendiğinde insan görüşe, zayıfladığında araştırmaya yönelir.”

———————

“Davranışları bakımından insanların en cahil olanı kimdir?” diye sorulunca “Kendi görüşünü en çok beğenen, başkasıyla istişare etmeksizin ve kendi işine ters olmasına aldırmaksızın sadece kendi görüşüyle yetinen ve hüsn-i zannıyla işlere düşünmeksizin atılandır, diye cevap verdi.

 

 

Kaynak:Şemseddin Şehrezuri – Nüzhetü-l Ervah

T.C Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı

 

 

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir