Evlendirme Programları
Evlendirme programlarını çok takip eden biri değilim; ama ara ara seyrediyorum. Bu programlar yapılmalı; fakat şu anki hâliyle değil elbette. Şehir hayatı insanları birbirinden uzaklaştırdı. Komşular birbirini tanımıyor, her akraba bir yerde. Görücü usulü neredeyse ortadan kalktı.
Peki, nasıl evlenecek insanlar? Internet’e güvenilmez. Orada burada bulduğuna güvenme. Peki, alternatif ne? Evlilikler azaldı, çok fazla bekâr ve boşanmış olanlar var. Yalnızlara, bekârlara bir teşvik ve yardım gerekli değil mi? Evli olanlar umumiyetle kınıyorlar bu programlara katılanları. Yalnızların hâlinden ancak yalnızlar anlar. Yurdunu yuvasını kurmuş olanlar, evlenmek isteyenleri kınamasınlar.
Yalnız şu an televizyonlarda yapılanlar, hiç yapılmasın daha iyi. Belki üç beş kişiyi evlendiriyorlar; ama halkımıza çok fazla zarar veriyorlar. Bilhassa erkekleri evlenmekten ve kadınlardan tiksindiriyorlar. Neredeyse bütün erkekler kadınların paradan başka hiçbir şey düşünmediklerine inanmaya başlamışlar
Çünkü bu programlarda çok kere şöyle oluyor; Kadın ona talip olan erkeği ilk gördüğünde, yüz ifadesinden, bakışından onu beğendiğini çok belli ediyor. Biz de ekran başından yakıştırıyoruz.
“Tamam, bunlar birbirine çok uygun, muhakkak evlenirler,..” derken erkek maddi imkânlarını açıklamaya başladıkça; işi, kazancı orta hâili ya da biraz düşükse, kadının yüz şekli değişmeye başlıyor. “Olmaz, elektrik alamadım.” deyip çıkıyor. Nasıl elektrik alamadın? Adamı görünce aldığın elektrikle bir mahalle aydınlanır, nasıl inkâr ediyorsun, gözümüze baka baka?
Tam aksi de şöyle oluyor: Kadın erkeği ilk gördüğünde dudağını kıvırıyor, beğenmediğini her hâlinden belli ediyor; adamın malını, mülkünü, kazancını duyunca yüzü değişmeye, ağzı yayılmaya başlıyor: “Olabilir, elektrik aldım.” diyor. Velhasıl artık “Kadınlar erkeklerden elektriği para ile alıyorlar.” kanaati ortaya çıkıyor.
Kaç kişiden duydum şu son zamanlarda, gerçek hayatta, erkekler maddi imkânları iyi olduğu hâlde, eş adayı ile ilk görüştüklerinde kazançlarını, maddi imkânlarını olduğundan daha az söylüyorlarmış. “Beni bu hâlimle beğenirse, bu onun paragöz olmadığım, beni ben olduğum için beğendiğini gösterir.” diyorlarmış. İşte, televizyonun aile kurumuna bir zararı daha… Eskiden erkeklerde kadınlara karşı böyle bir itimatsızlık yoktu.
Elbette bir hanım evleneceği erkeğin evin geçimi sağlayacak, onu ele güne muhtaç bırakmayacak imkanı olsun ister. Bunun ayıplanacak bir tarafı yok. Fakat bu programlardakiler evi olsun, arabası olsun, yüksek kazancı olsun, her şeyi olsun istiyorlar Programa gelen erkeklerin zaten çoğunun evini geçindirecek kadar kazancı var. Fakat kadınlar çok daha fazlasını istiyorlar bu da ülkemizdeki bütün kadınlar öyleymiş gibi bir intiba bırakıyor.
Ben asıl, bu programa gelen erkeklerin cesaretlerini çok takdir ediyorum. “Nasıl oluyor da bu kadınları gördükten sonra hâlâ evlenmeyi istiyorlar?” diye şaşıyorum. Çünkü programa gelen kadınların çoğu kadından çok erkeğe benziyor. Oturmaları, konuşmaları, erkekleri süzmeleri, hâlleri tavırları, çok erkeksi…
Arada bir iki hanımefendi tipler de geliyor; ama kadınların çoğu azman gibi. İşte erkeklere bunun için şaşıyorum. İnsan niye ister ki erkek özentisi kadını? Bu ne cesarettir, bu ne gözü karalıktır! Kadınlar öyle duruyorlar ki adam yanlış adım atsa kadın ordan “Hööööt!” diye bağıracak sanki. Ben erkek olsam, o kadınları trafoya bağlasalar, onlardan gram elektrik alamam.
Velhasıl evlendirme programları yapılmalı ama şu anki formatı ile değil. Edebi ile terbiyesi ile… Dinî kanallar biraz bu meseleye el atsalar, gençleri evlendirseler çok iyi olur. Program bekârlara örnek olsa, katıl anlar birbirinde dinî hassasiyet arasalar…
Erkek çıksa dese ki: “Hanımefendi hâfız, Rabb’imin kelâmını ezberlemiş, kabul ederse onu baş tacı edeceğim.” Kadın çıksa dese ki: “Beyefendinin asgari maaşı bize yeter, şu ölümlü dünyada aç gözlülüğe gerek yok, ben onun yaşlı annesine bakmasını takdir ettim, onun kalbini sevdim, olur bu evlilik.”
O günleri görsek ne güzel olur.
Sema Maraşlı – Sevmek Bu Kadar Güzelken