Dua silahtır, talimdir

“Dua müminin silahıdır, ibadetin temel direğidir, göklerin ve yerin nurudur”. Duanın silah olması iki anlama gelebilir. Birincisi, dua sayesinde mümin şeytan ve nefis düşmanlarına karşı Allah’tan destek alır ve Allah’ın desteğini alınca artık mağlup olmaz. İkincisi, dua ile kul Allah’ı hatırlar, O’na bağlanır, sırtını adeta Allah’a dayadığı için kendini güçlü hisseder. Tıpkı korkulan bir mekânda […]

Daha fazla oku
Gençler neyi nasıl okumalı?

Okuyabilme meselesi kesinlikle varoluşsal bir meseledir. Bir kimlikle var olacaksanız okumaya alışmak zorundasınız. Şu sözü çok anlamlı bulurum: ‘Her yeni bilgi bir varoluş, her varoluş yeni bir bilgidir‘. “Oku! Seni yaratan rabbinin adıyla’ diye başlayan bir dinin okumayan müntesipleriyiz. O halde biz kurtuluşumuzu bu dinden nasıl bekleyebiliriz? İnsanı okumaktan alıkoyan en az yüz sebep sayılabilir. […]

Daha fazla oku
Entelektüel ve Akademisyenle Nereye Kadar?

Dünyayı ve hayatı anlamak için önümüze sunulan iki figür var: Entelektüel ve akademisyen. İki figür de, hem hakikat’ten nasipsiz, hem de “halk”tan: O yüzden, bu iki figürün, bizi fırlattığı yer, “izm” çukuru: Entelektüalizm ve akademizm kıskacı. Entelektüel/izm ve akademi/zm, dünyayı, eşyayı ve insanı anlama sürecinde bir işe yarıyor elbette; ama çok sınırlı bir yere kadar. […]

Daha fazla oku
Erasmus Değil, ‘Orgasmus’ Projesi!

Çağımızın cins düşünürlerinden Deleuze, postmodern durumun ‘insan coğrafyası’nı çok güzel resmeden bir tanımlamada bulunmuştu: Artık bütün sınırlar ortadan kalktı: Herkes ‘nomad’laştı / göçebeleşti. ONTOLOJİK EVSİZLİK’TEN KÜRESEL YERSİZ’LİĞE Postmodern zamanların en belirgin antropolojisi, bildik antropoloji paradigmasını yerle bir etmeye yetti: İnsan, küreselleşmeyle, dolayısıyla sınırların ortadan kalkmasıyla birlikte, yersizleşti: Yeryüzü, insanlık coğrafyası artık! Sınırların ortadan kalkması, insanın […]

Daha fazla oku
İslâm Dünyasının ‘Püsküllü Bela’sı: Neo-Selefîler

Arap Baharı olarak adlandırılan süreç, ‘devrim’ olarak adlandırılmıştı. Şimdi, Selefilik, sadece İslam dünyasında değil, Balkanlar, Türki Cumhuriyetler, Afrika ve Avrupa’da deyim yerindeyse ‘ışık hızıyla’ yayılıyor. ARAP BAHARI ‘DEVRİM’LERİNDEN, SELEFİ ‘KARŞI-DEVRİM’LERE… ‘Karşı-devrim’ hareketinin önünde, eski ve yeni yerli aktörler, gerisinde ise sömürgeci ülkeler var. Eski aktörler, diktatörlüklerin artığı, ‘her türlü kullanıma elverişli’ tipler: Özellikle de kaos […]

Daha fazla oku
Entelektüelle ve Akademisyenle Nereye Kadar?

Dünyayı ve hayatı anlamak için önümüze sunulan iki figür var: Entelektüel ve akademisyen. İki figür de, hem hakikat’ten nasipsiz, hem de ‘halk’tan: O yüzden, bu iki figürün, bizi fırlattığı yer, ‘izm’ çukuru: Entelektüalizm ve akademizm kıskacı. Entelektüel/izm ve akademi/zm, dünyayı, eşyayı ve insanı anlama sürecinde bir işe yarıyor elbette; ama çok sınırlı bir yere kadar. […]

Daha fazla oku
Osmanlı Bilfiil Çöktü Ama Bilkuvve Yaşıyor!

Önümüzdeki süreçte, öncelikli olarak konuşmak zorunda kalacağımız iki temel sorun olacak: Birincisi, sömürgecilik tarihi ve Batı hâkimiyetinin tüyler ürperten hikâyesi… İkincisi de, Osmanlı’nın dün gördüğü tarihî rolün, yarın da zorunlu olarak yeniden hatırlanmak ve hayata geçirilmek zorunda kalınması… OSMANLI’NIN BİTİRİLEMEMESİ GERÇEĞİ Elbette ki, Osmanlı bilfiil çöktü; ama bilkuvve yaşıyor. Batı uygarlığı, -özellikle de Amerikan tecrübesi […]

Daha fazla oku