İnsan-Toplum Doğasının Benzerliği

  Karakoç, toplumu analiz ederken âdeta bir insanın şahsiyetini irdeler gibidir. Bu yaklaşım, onun toplumu birçok şahsiyetten oluşmuş bir şahsiyet, bir üst kişilik olarak kabul etmesinin so­nucu olarak değerlendirilebilir. Karakoç, insanın varoluş sebebini “kendisinden kendisini çı­karmak” olarak gördüğü gibi, toplum, halk ve hattâ insanlık için de aynı kuralı gündeme getirerek, toplumun ancak kendi malzemesinden kendini […]

Daha fazla oku
İnsan

Karakoç, insan olmayı bir imkân yelpazesi olarak kabul et­mektedir. İnsan, yelpazenin neresinde olacağına kendisi karar verebilen yaratıktır. Yaratılanların en şereflisi veya aşağıların en aşağısı olmak insanın kendi elindedir. Bu bakış açısıyla Ka­rakoç insanı şu şekilde gruplandırır:   a.Tabiata özdeşmiş gibi yapışık duran insan. b.Sürekli tabiattan kaçış halinde olan insan. Bu kaçış, doğa­ya belli noktalarda bilinçli […]

Daha fazla oku
Ebubekir Eroğlu – Çalkantı ve Dalga -Notlarım-

  Her çağrı, kendisine uyma talebiyle birlikte gelir. Bunu destekleyecek doğal eğilimlere sahibizdir. Bizimle ilgili olsun olmasın; yanımızda parlayan bir ışık dalgasına (bakma dan edemeyiz) bakarız. Parıldama, bakılmayı isteyen bir çağrıdır, şiddetli ışık kendisine bakma isteğini uyarır. Bilerek ışığa bakmamışsak, içimizde uyanan, ışığa bakma isteğini atlatmayı tercih etmişiz, demektir. Sessiz bir odada aniden duyulan tıkırtı […]

Daha fazla oku
Jean Baudrillard – Çaresiz Stratejiler ”Notlarım”

  Bir ekran ya da bir kamuoyu araştırmasının tek başına bir anlamı yoktur. Bir sözcüğün bir şeyi, bir imgenin bir gerçekliği, bir yüzün çeşitli duygulan temsil ettiği gibi bir düşünceden yola çıkarak kamuoyu araştırmalarının da bir şeyleri temsil ettiğini düşünmek yanılgıya düşmektir. İletişim araçlarıyla karşılıklı konuşabilmek olanaksızdır. İletişim araçları belki de, kitlelerin konuşmamak için arkasına […]

Daha fazla oku
Sanayi Devrimi Sonrası Toplumsal Süreçlerin Şekillenmesinde Sosyal Bilimlerin Etkisi

  T.S.Ashton, Sanayi Devrimi kavramsallaştırmasının 18. yüzyılın ikinci yarısındaki devrimci hareketlerin ortaya koy­duğu bir kavramsallaştırma olduğunu söylemektedir. Ona göre bu kavramın ortaya çıkışı, İngiliz ekonomistleri veya endüstricileriyle ilgili değildir. Bu kavram Fransız İhtilalci hatipler tarafından ortaya atılmış ve yaygınlaştırılmıştır. Bu yönüyle ön yargılar bütününden oluşan bir slogan haline dö­nüşmüş ve perdeleyici bir kavram olarak işlev […]

Daha fazla oku
Hamdi Yazır’ın Sosyal Felsefesi’ne Giriş.

Tahsin GÖRGÜN “Zira vücudda ruh ile cismin derin bir ihtilafa vardır. Ya bir tezahûr-i cismâni ifade edemeyen ruhaniyetin hiçbir hükmü yoktur. Ruhun en büyük şiarı vahdet olduğu ve aynı zamanda her kalp ü vicdanın ruhanî duygusu sırf kendine ait bulunduğu için cismâni bir tezahürde bir- leşmeyen ruhlar arasında bir rabita-i vahdet tezahür edemez ve bi­naenaleyh […]

Daha fazla oku
Medeniyeti ve Ötekileri Yeniden Düşünmek (Tarihsel Aşamalar ve Toplumsal Sınıflandırmalar)

Lütfi Sunar Medeniyet Tartışması: Medeniyeti Asli Bir Kategori Olarak Tanımlamak Medeniyet kavramı etrafındaki çağdaş tartışmaları çerçeveye otur­tan filozoflardan Arnold Toynbee (1935, s. 455) medeniyetleri “en yüksek nizamın kurumlan, kavranmadan kavrayan kurumlar” olarak tanımlar. Onu takip ederek söyleyecek olursak medeniyet bugün genellikle komplike bir toplum durumu olarak tanımlan­maktadır. Toplumlar kendilerine has bazı aşamalardan geçerek bu duruma […]

Daha fazla oku
Hukuk mu Ahlak mı?

-İSLÂM NOKTA-İ NAZARINDAN DİN-AHLÂK-HUKUK İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA BİR İNCELEME- PROF DR:SAFFET KÖSE Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır Yüreklerden çekilmiş farzedin havf-ı Yezdânın Ne irfanın kalır te’siri kat’iyyen, ne vicdanın Hayat artık behimidir… hayır ondan da alçaktır. M. Âkif ERSOY “Medeniyet ahlâk kaideleri ağırlık kazandığı ölçüde yükselir. Hukuk, ahlak kaidelerine […]

Daha fazla oku
Ahlâkî Önermelerin Kaynağı Olarak Akıl

Hümeyra Özturan Ahlâk felsefesi, 20. yüzyılın ikinci yansından itibaren felsefenin diğer di­siplinlerinde de olduğu üzere analitik felsefe akımının etkisi altında gir­miştir. Wittgenstein’ın, “Dilimin sınırlan dünyamın sınırlandır.” cümle­siyle formüle edilebilecek analitik yaklaşım, felsefenin hakikat iddiasını tamamen yok etmiş, onu bir dil analizinden ibaret saymıştır. Din ve ahlâk gibi meseleler de ancak bir “dil oyunu” sistemi içinde […]

Daha fazla oku
Yusuf Çağlayan – Sosyolojik Savaş ”Alıntılar”

“Bir milletin çocukları kendilerine ait olan dini,milli ve tarih bilgileri,yani kim olduklarını,nasıl bir tarih ve ecdada sahip bulunduklarını öğrenmeden,milli şahsiyetlerini kazanmadan yabancı milletlerin baskısı altına düşerlerse, bu yabancıların yaşantıları ve uygarlıkları gözlerinde büyür. Kendilerini böyle bir tarihten ve milli övünçten yoksun sanarak milli gururları kırılır, izzet-i nefisleri harap olur, kendilerini küçük görürler. Bu durum onları […]

Daha fazla oku