Akaid/Kelami Bahisler
Tekfîr ve İlâhî Rahmetin Genişliği30 Kasım 2024
Muhammed Ali
17:49 - 12 Mayıs 2020
Söylediğimiz gibi kalp kurulmuş bir çadır gibidir ve birtakım kapıları vardır. Her kapısından kendisine durum ve haller gelir ve yine kalbin misâli hedefe benzer. Ona her taraftan oklar atılır veya kalp, dikilmiş bir aynaya benzer. O aynanın üzerinde çeşitli sûretler geçer. Bir sûretten sonra başka bir sûret görünür. O ayna bu geçen sûretlerden boş değildir […]
Muhammed Ali
15:59 - 13 Mayıs 2019
0 Yorumlar
Kul tarafından işlenen günah, kişinin kalbini karartır. Günah, kalın siyah bir duman çıkaran ateşe benzer. O ateş ve o duman bir evde bu şekilde yetmiş sene yanıp tütse, evin içi kararıp karanlığa dönüşmez mi? Günahla kararan kalp de böyledir. Öyle bir kalp ancak tövbeyle temizlenebilir. Kişilikte zaaf, kalpte karalık ve Allah ile kul arasındaki kat […]
Muhammed Ali
20:16 - 19 Kasım 2017
0 Yorumlar
İnsanın içinde iyi veyahud kötü ilham alan ve faaliyete geçen asabî damarlar mevcuddur. Dînî olarak da itikad ve ibadet olmak üzere iki vazife vardır, itikadî ilhamlar kalbe, güzel ahlak ve ibadetlerde çalışmak da bedenin veya dimağın asabî damarlarına bağlanmaktadır. Şeytan kalbe kötü hisleri, bedene de harama karşı istek ve arzu, ibadetlerden tembellik ve gevşeklik verir; […]
Muhammed Ali
23:54 - 9 Kasım 2017
0 Yorumlar
İnsanın ne kadar da çok düşmanı var. Önce, insan kendi kendinin düşmanı. Nefs, ruha zıt bir üslupla dünyaya yönelir, eşyayı kucaklar ve oluşu yorumlarken, her şeyden önce insanın kendi kendine olan zulmünü dile getirmekte, varlık aynasına insan biçiminde bu zulmün gölgesini düşürmektedir. Nefs,insanın enfüsi düşmanı. İçten vuran düşman. Ve insanın bütün öbür düşmanlarıyla elbirliği eden düşman. […]
Muhammed Ali
17:53 - 10 Nisan 2017
0 Yorumlar
Birinci Misal: Bil ki, bedenin tamamı bir ülke gibidir. Göğüs onun kalesi, gönül köşkü, kalb tahtı; ruh hükümdarı, akıl veziri; şehvet o beldeye nimetleri celbeden en büyük görevli, memur; gazab devamlı dövme ve terbiye etmekle meşgul olan seyis; duyu organları ise, onun gözcüleri; diğer kuvvetler ise, hizmetçiler, işçiler ve sanatkârlar gibidirler. Şeytan, işte bu beldenin, […]
Muhammed Ali
17:42 - 13 Temmuz 2015
0 Yorumlar
Bismillahirrahmanirrahim Sual: Şeytanların kâinatta icad cihetinde hiçbir medhalleri olmadığı, hem Cenâb-ı Hak rahmet ve inâyetiyle ehl-i hakka taraftar olduğu, hem hak ve hakikatin cazibedar güzellikleri ve mehâsinleri ehl-i hakka müeyyid ve müşevvik bulunduğu, hem dalâletin müstekreh çirkinlikleri ehl-i dalâleti tenfir ettikleri halde, hizbüşşeytanın çok defa galebe etmesinin hikmeti nedir? Ve ehl-i hak, her vakit şeytanın […]
Muhammed Ali
17:19 - 21 Haziran 2015
0 Yorumlar
Şerîatın ilk makamı, iman getirmektir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “… Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve ahiret gününe iman etmenizdir.” Her kim ki imanın ten üzre olduğunu söylerse hatadır. Eğer can üzredir derse yine hatadır. O halde şöyle bilmek gerekir ki, arifler katında iman akıl üzredir. Ancak marifet gönül üzredir ve Allah’a gönülden şehâdet edip inanmazsa […]
Muhammed Ali
17:15 - 30 Mayıs 2015
2 Yorumlar
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla Tevhidin aslı, buna îman etmenin en doğru yolu şudur: Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, öldükten sonra dirilmeye, kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna, hesap, mizan, cennet ve cehenneme inandım, bunların hepsi de haktır, demek gerekir. Yüce Allah, sayı yönüyle değil, ortağı olmaması yönüyle birdir. O, doğurmamış ve doğurulmamıştır. O’na hiçbir […]
Muhammed Ali
02:15 - 7 Mayıs 2015
0 Yorumlar
Hz.Musa, Allah tarafından halka gönderilmişti. Aynı zamanda Peygamberdi.”Ulu Allah Musa’yı, vahyin en son mertebesi olan “kelâm” ile taltif etti. (Kur’an, Sûre:4, Âyet: 162.) O, bütün bu büyüklüğüne, bilgisine ve Allah’a olan bu kadar aşinalığına rağmen Hızır’a – O’na selâm olsun – talip oldu ve Allah’dan Hızır’la konuşmayı dua ederek diledi. Pek çok yalvarıp yakardıktan sonra […]
Muhammed Ali
14:44 - 23 Mart 2015
0 Yorumlar
Hz.Ademe, bir anlamda kendisini anlamaya, tanımlamaya, kendisini ortaya koymaya çalışmaktadır.Çünkü sınırlarını ortaya koymadan, bir tanımlama yapamayız; dolayısıyla düşünsel-kavramsal bir faaliyet kadar, bir yurtlanma çabasına da girişemeyiz. Bir anlamda Adem’i yurtsuzlaştıran,yani cennet yurdunu yitirerek, dünya yurduna düşünen de,onun bu ‘’sınırı geçme çabası’’ değil midir?Oysa Allah ona öğretmekte,yol göstermekte ve vahyetmektedir.Göklerin ve yerin ışığı,nuru,zaten o değilmidir? Oysa […]
0 Yorumlar