Şüphe

Şüphe, mahiyeti gereği teselsül eder. Şüphe, vehmin türevidir. Dolayısıyla şeytanî bir olgudur. Şüphe,tefrit içinde sürekli olarak alternatifler getirir, bu yüzden, şüphe ile olumlu bir yola koyulmak mümkün değildir. Duracak gibi olduğu, kendine bir son verecek gibi göründügü her merhalede, o, kendine yeni (fakat gerçekle muhal) sorular yöneltecektir. Şüphe, bu yüzden tevekküle karşıdır. Tevekkül, akıl çerçevesinde […]

Daha fazla oku
İslam ve Amel

Eğer dine (İslâm) hayatımızın her şeyi diye bakmıyorsak, onu kendisiyle amel edeceğimiz bir hükümler bütünü olarak görmüyorsak, dini bir zihin fantezisi olarak kabul ediyoruz demektir. Din, bir kez, bir zihin fantezisi olarak kabul edilince, bu fanteziye yüklenmek istenen değer ne kadar yüce ve yüksek olursa olsun, o artık kendisiyle amel edilen bir hükümler bütünü olmaktan […]

Daha fazla oku
İnsan’ın Sorumluluğu

Her nesil,sırtında bütün bir geçmişin yükünü de taşımıştır. Bunun bilincinde ve sorumluluğunda olaydı,bu yük , ona tarihin bir şeref nişanı gibi takılmış arması olacaktı. Ama her zaman böyle olmamıştır. Bunalımlar, karışıklıklar, desiseler, entrikalar, bu yükü dayanılmaz bir ağırlık haline getirmiştir onun sırtında.Tarihin,mutlak çizgi üzerinde yürümesine karşı çıkmak isteyenler, bu yükü, insanın sırtına, âdeta bir zillet damgası olarak […]

Daha fazla oku
Korku ve kaygı içinde ‘İman’

Korku ve kaygı içinde yaşayan bu iman, başvurduğu hiçbir çarede huzur bulamıyor. O, dünya nimetinin peşindedir, sırf dünya nimeti olmasından dolayı ve sırf dünya nimeti olduğu için. Dünya nimetinin peşinde olmak, ancak bir “rıza”yı elde etmeye matuf olunca kutlu bir amaç ve kutlu bir çaba sayılabilir. Yoksa dünya nimeti sırf kendi hatırı için arandığında rüzgârı […]

Daha fazla oku
Peyami Safa ve Kemal Tahir

Bir bakışta, bu, birbiriyle ilgisizmiş gibi, hatta çok yerde birbirine zıt gibi duran bu iki ismi bir araya getiren ortak nokta, onların ileri sürdükleri ve savundukları fikirlerin mahiyetinden doğmuyor; bu fikirlere yaklaşırken kullandıkları yöntemden ileri geliyor. Değindiğimiz incelik gözden kaçırılırsa, meselâ Peyami Safa gibi komünist düşmanı olarak tanınmış bir ismin Kemal Tabir gibi bir komünistle […]

Daha fazla oku
Kapitalizm ve Haya

Halihazır toplum düzenlerinde bozukluk diye gördüğümüz olguların çoğu aslında basit bir etkene dayanıyor.İnsanların ar ve haya duygularının kaybettirilmesi. Kapitalistik toplum yapısı ile insanların ar ve hâya duygularının kaybettirilmesi anısında ilişki bulunduğu kanısındayım. Kadınların iş hayatına girmeleri, onlardaki bu duyguların büyük ölçüde törpülenmesi ile ilişkilidir. İtiraz etmekte aceleci davranmayın. Kendinizi 19. yüzyılda, yüzlerce erkek işçinin çalıştığı […]

Daha fazla oku
Türkiye’ye Laikliğin İthali

Tanzimat sonrası Türk siyasi düzeninde bütün hukuki kurumlar tepeden inme getirilmiştir. Laiklik kurumunun getirilmesi de, öteki kurumlar da aynı yolu izlemiştir. Laiklik kavramının, İslâmın toplum ve siyaset yapısında yer alması esasen söz konusu değildi. Bu kurum, Batı toplumu gibi dinin ayrı bir sulta (kilise), siyasal gücün ayrı bir sulta (devlet) halinde birbirinden ayrı, hatta birbirine […]

Daha fazla oku
Bilim Adı Altında Yapılan İşler

‘Yıllarca önce Türkiye’de boyalı basının öncülerinden olan gazetede ekmek yemenin insanları gerizekalı yaptığını ileri süren bir habere rastlamıştım. Haberde haliyle “gıda uzmanlarına” konuyla ilgili görüşlerine de yer veriliyordu, Türkiye ekmeğin çok yendiği bir ülkedir malûm. Ama böyle bir haberin arkasında Saklı olan niyet ne olabilirdi? Acaba bizlere daha az ekmek yedirmekle buğdaydan edilecek tasarrufu bir […]

Daha fazla oku
Rasim Özdenören-Müslümanca Yaşamak Adlı Kitabından Alıntılar

Müslüman tek boyutlu, yalınkat bir hayat ortamında yaşamıyor bugün: kendine silah çekmiş bir düşmanla karşı karşıya bulunaydı, işi kolaydı. O takdirde, hedefini açıkça seçebilirdi. Oysa bu gün yeryüzünde yaşayan Müslümanların çoğu henüz nasıl bir konumda yaşadığının bile bilincinde görünmüyor. O genel olarak içinde yaşadığı İslamdışı düzene uyum sağlama çabası içinde bulunuyor. Bir bakıma farkında olmaksızın […]

Daha fazla oku
Fetih

Bu, Plutarhos’un rivayeti: Bir gün, Pyrrhus yer­yüzünü almak için düşler kuruyordu: “Önce Yunanistan’a baş eğdireceğiz” diyordu. -Ya sonra? Diye Cineas sordu. -Sonra Afrika’ya el atacağız. -Afrika’dan sonra? -Asya’ya geçeceğiz. Anadolu’yu, Arabistan’ı alacağız. -Sonra? -Hindistan’a kadar gideceğiz. -Peki, ondan sonra? -Ah, dedi Pyrrhus, ondan sonra dinleneceğim! -Niçin? Diye sordu Cineas. Niçin şimdiden dinlen­miyorsun? (S. de Beauvoir, […]

Daha fazla oku