Kızıl Pençe, Kazım Karabekir’den Alıntı.

10 Temmuz Salı günü Ankara îstasyonu’ndaki özel kalem binasında Parti tüzüğünü müzakere ettikten sonra Gazi ile baş başa hasbıhal ettik. Kendisinden hiç beklemediğim bir cümle sarf etti. Dedi ki: “Dini ve namusu olanlar aç kalmaya mahkûmdurlar.”1 Daha düne kadar kendisini Hilafet ve Saltanat makamına lâyık gören ve bu hususlarda girişimlerde bulunan, din ve namus lehine […]

Daha fazla oku
Sultan II.Abdülhamid Korkakmıydı?

Namık Kemal’in oğlu Ali Ekrem Bey’in dediği gibi “Abdülhamid’in korkak olduğunu sananlar yanılırlar. Korkak olmak şöyle dursun, tam tersine cesurdu.” Dolmabahçe Sarayı’ndaki bir bayramlaşma sırasında deprem olmuş ve tavana asılı 1,5 tonluk bir avize yere düşmüştü. O kargaşalıkta salonda kılı kıpırdamayan tek kişi, Abdülhamid’di. Keza yanı başında bomba patlarken bile metanetini yitirmemiş, öğleden sonra elçilerle mutad […]

Daha fazla oku
Sultan II.Abdülhamid’in Kurdurduğu Hamidiye Alayları Gereksizmiydi?

Hamidiye Alayları şunlara yaramıştı: 1. Askerlik yapmayan Kürtlerle kolluk kuvveti eksikliği giderildi. 2. Rus istilasına karşı caydırıcı oldu. 3. Kürtler ve konar göçerlerin dış güçlerce kullanılmasına engel oldu. 4. Aşiretlerin yerleşik hayata geçmelerini hızlandırdı. 5. Çocuklar İstanbul’daki Aşiret Mektebi’nde eğitilerek Osmanlılık bilinci edindiler. 6. Aşiret kavgalarının önüne geçildi. 7. Sükûnet sağlanınca Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun […]

Daha fazla oku
31 Mart olayını Sultan II.Abdülhamid mi tertipledi?

31 Mart isyanında en ufak bir katkısının olmadığı kesin olarak ortaya çıktığı halde asırlık İttihatçı propagandanın etkisi hâlâ sürüyor. İsyanı araştırma komisyonu başkanı Yusuf Kemal [Tengirşenk], 31 Mart’ın Abdülhamid’in eseri olmayıp İttihatçılara karşı yabancı casus şebekeleri ile mürtecilerin teşebbüsleri olduğunu yazmıştır. Rıza Tevfik ise mahkemede şunları söylemiştir: 31 Mart uydurma ihtilali hazırlandığı zaman ben Talat […]

Daha fazla oku
Sultan II.Abdülhamid Despotmuydu?

‘İstibdad’ kelimesini ‘despotizm’ diye çevirmek yanlıştır. Hele totalitarizm hiç değil. Kaldı ki, İslam siyaset düşüncesinde “istibdâd” meşru yönetim şekillerindendi. Mesela İbn Haldun ‘istibdâd’ı tek adam yönetimi, yani otokrasi anlamında kullanır ve meşru yönetim şekillerinden biri kabul eder. Kaldı ki, önüne gelen idam cezalarını sürekli affeden birinin istibdâdın yetkilerini hangi yönde kullandığını da pekala görmüş oluyoruz. […]

Daha fazla oku
Sultan II.Abdülhamid’in kurduğu ‘hafiye teşkilatı’ zararlımıydı?

Hafiye teşkilatının topluma nefes aldırmadığını iddia edenler, aksi halde ne yapılması gerektiğini de söylemelidirler. Meydanı İngiliz, Rus, Fransız ajanlarına mı bırakmalıydı? Hafiyesiz, ajansız, casussuz bir devlet olur mu? Unutmayalım ki, Fransa’nın İstanbul büyükelçisi, Abdülhamid’in tahta geçtiği yıl sokaklarda Fransız Kralı’nın posterlerinin Ermeni hamalları tarafından satıldığını yazıyordu. Devlet Londra, Paris ve Petersburg’dan yönetiliyor, “Hasta Adam”ın kimin […]

Daha fazla oku
Sultan II.Abdülhamid Keyfî Sansür mü Uyguladı?

Sansürün elbette savunulacak tarafı yok. Ancak PKK ile mücadele döneminde basının nasıl ağır bir sansür altında çalıştığını unutmadık. Sansür vardı, evet. Fakat siyasi konulara girilmemesi aynı zamanda edebiyatımızın görkemli eserlerinin ortaya çıkması gibi hayırlı bir sonuç da vermemiş midir? Hem Takrir-i Sükûn döneminde uygulanan “cellat sansürü”yle hiç mi hiç kıyaslanamaz Abdülhamid’inki. Mustafa Armağan

Daha fazla oku
Sultan II.Abdülhamid Denizciliğe Düşmanmıydı?

Abdülaziz döneminde dünyanın 3. büyük deniz gücü olmuştuk ama bu donanmanın sadece yıllık boya parası bile Denizcilik Bakanlığı’nın bütçesini aşıyordu! Abdülhamid “karacı” idi, kabul. Ama Atatürk de, İnönü de karacı idi. Demek ki, Türkiye’nin etrafı denizlerle çevrili bile olsa böylesine büyük bir deniz gücünü besleyebilecek ekonomik altyapısı mevcut değildi. Savaş gemisi alıp yeniden dışarıya bağımlı […]

Daha fazla oku
Sultan II.Abdülhamid Milleti Cahil mi Bıraktı?

Bilinenin aksine, Osmanlı tarihinin en canlı eğitim hamlesi, Abdülhamid dönemine rastlar. Sevan Nişanyan’ın hesaplamalarına göre Türkiye, Abdülhamid dönemiyle kıyaslanabilecek bir okullaşma düzeyine yeniden ancak 1950’li yıllarda ulaşabilmiştir. Mesela 1895’te TC sınırlarına tekabül eden bölgede bine yakın (835) ortaokul ve lise bulunuyorken 1923’te bu sayı 95’e düşmüştür. 1895’teki yüz bine yakın öğrenci sayısı (97.837), 1950-51 sezonunda aşağı […]

Daha fazla oku
Sultan II.Abdülhamid Meşrutiyet Düşmanımıydı?

  93 Harbi’nde Osmanlı topraklarının üçte biri kaybedilmişti. Bu çapta bir toprak kaybı karşısında meclisteki farklı milliyetlere mensup üyeler paniğe kapılmış, her biri kendi milletinin topraklarını kurtarma telaşına düşmüştü. Birleştirici olacağı ümidiyle kurulan meclis, tam tersine bölücü bir meclis olmuştu. İki seçenek vardı: Ya parçalanmaya seyirci kalmak ama meşrutiyetten taviz vermemek ya da meşrutiyeti askıya […]

Daha fazla oku