Bediüzzaman’ın Kurmaca Şahısları

Bunların başında “Haşir”deki kahraman gelir. Sabit bir kişiliğe sahip olan kurmaca şahısları gibi değildir, o sürekli değişen önü açık bir kişilik sergiler. Bediüzzamanın kahramanları sürekli değişmeye endeksli kişilerdir. Onlar bilgi ve gözlemleri arttıkça gelişir ve geliştikleri oranda eski kişiliklerini terk ettiklerinden memnun olurlar. Onlardaki değişimi izleyelim. Anlatıcı iki şahsa da aynı uzaklıkta durur. İkinci adamı […]

Daha fazla oku
Beka-i Ruh ve Melaike ve Haşre Dairdir

Yirmi Dokuzuncu Söz   اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجٖيمِ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ تَنَزَّلُ الْمَلٰٓئِكَةُ وَالرُّوحُ فٖيهَا بِاِذْنِ رَبِّهِمْ ۞ قُلِ الرُّوحُ مِنْ اَمْرِ رَبّٖى Şu makam, iki maksad-ı esas ile bir mukaddimeden ibarettir. Mukaddime Melaike ve ruhaniyatın vücudu, insan ve hayvanların vücudu kadar kat’îdir, denilebilir. Evet, On Beşinci Söz’ün Birinci Basamak’ında beyan edildiği gibi: […]

Daha fazla oku
Ölüm Dikkati

Ölüme dikkatini yitirmiş bir uygarlık içindeyiz. Ölümün yeter bir vaiz olduğunu unutmuş bir uygarlık. Gerçek uygarlık ateşse, kül olan bir uygarlığı yaşıyoruz. Külü eşeleyip ardındaki ve altındaki ateşe erişmedikçe, kaybettiğimiz, alt üst etmek suretiyle kaybettiğimiz dikkat hiyerarşisi­ni, etkisi yeniden iliklerimize ulaşacak denli oluş­turabileceğimiz şüphelidir.   Evet, çağın dikkati bulanık ve kirlidir. Ölü­me bakışımızı yitirdiğimiz için […]

Daha fazla oku
Kur’ân’ın en mühim bir dersi iman-ı bil’âhirettir

Bismillahirrahmanirrahim   Zeylin Beşinci Parçası   Evet, nass-ı hadisle, nev-i beşerin en mümtaz şahsiyetleri olan yüz yirmi dört bin enbiyanın icmâ ve tevatürle, kısmen şuhuda ve kısmen hakkalyakîne istinaden, müttefikan âhiretin vücudundan ve insanların oraya sevk edileceğinden ve bu kâinat Hâlıkının kat’î vaad ettiği âhireti getireceğinden haber verdikleri gibi;   onların verdikleri haberi keşif ve […]

Daha fazla oku
Şu fânî masnuât fenâ için değil

Bismillahirrahmanirrahim Beşinci esas: Hem, anlarsın ki, şu fânî masnuât fenâ için değil. Bir parça görünüp, mahvolmak için yaratılmamışlar. Belki, vücudda kısa bir zaman toplanıp, matlûb bir vaziyet alıp; tâ sûretleri alınsın, timsâlleri tutulsun, mânâları bilinsin, neticeleri zaptedilsin. Meselâ, ehl-i ebed için dâimî manzaralar nesc edilsin, hem âlem-i bekâda başka gâyelere medâr olsun. Eşya bekâ için […]

Daha fazla oku