İmanın Şer´î Mânâsı

İkincisi, imanın ilgilendiği şeyi bırakarak, kendi mahiyeti bakımından da şer´î imanın özelliği bahis konusu olmuştur. İmanın şer´î mânâsı, yalnız bir kalbin fiili midir Yalnız bir dilin fiili midir İkisi birden midir Yoksa bunlarla beraber uzuvların fiili midir Bu noktada bazı mezhep farklarına rastlıyoruz. Şöyle ki: 1. Hâricîler ve Mu´tezile mezhebine mensub olanlara göre şer´î iman, […]

Daha fazla oku
Takva Nasıl Gerçekleşir?

İttikâ, vikâye (korunma)yi kabul etmek, başka bir ifade ile vikâyeye girmektir. Vikâye ise aşırı korumacılık, yani acı ve zarar verecek şeylerden sakınıp kendini iyice korumak demektir. O halde lügat açısından ittikâ veya onun ismi olan takva, kuvvetli bir himayeye girerek korunmak, özetle kendini iyi sakınıp korumak demek olur. Bunun gereği olarak korkmak, kaçınmak, sakınmak ve […]

Daha fazla oku
Gayba İman

اَلَّذينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقيمُونَ الصَّلوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ Bakara / 3. Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. O müttakî (Allah’tan hakkıyle korkan)ler ki Hakk olan gayba inanırlar. Yahut gıyâben (görmeden) de iman ederler. Diğer bir tabirle onlar, gözle değil, kalp ile iman ederler, onlar bütün şüphelerden uzak oldukları gibi, iman etmek […]

Daha fazla oku
Fatiha Suresi 5.Ayette Akit(Sözleşme)

Ancak sana ederiz kulluğu, ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti. (Ya Rab!).(Fatiha,5) İkincisi bu ayette, topluma ve sosyolojiye de büyük bir önem verilmiştir. Çünkü akit (sözleşme) “ibadet ederim, yardım dilerim” gibi birinci şahıs kipi ile yapılmıyor da نَعْبُدُ ، نَسْتَع۪ينُ“ibadet ederiz, yardım dileriz.” diye çoğul yani birinci şahıs çoğul kipi ile yapılıyor. Müfessirler burada, […]

Daha fazla oku
Şeriat Dilinde İbadet

Şeriat dilinde ibadet, niyete bağlı olarak yapılmasında sevap olan ve yüce Allah’a yaklaşmayı ifade eden özel itaattır. İtaat, niyete bağlı olsun olmasın ve kimin için yapıldığı bilinsin bilinmesin, yapılması hayırlı olan ameli yapmaktır. Allah’a yaklaşmak niyete bağlı olmasa bile yapılması hayırlı olan ameli, kime yapıldığını bilerek yani yaklaşmak istediği zatı tanıyarak yapmaktır. Bundan dolayı her […]

Daha fazla oku
Dinin Tarifi

Bilinen manaya gelince: Din, akıl sahiplerini kendi güzel arzuları ile bizzat iyilikleri yapmaya sevk eden ilahi bir nizamdır. Burada biraz duralım. Bu tanımlama, herşeyden önce hak dinin bir tanımlamasıdır. Çünkü bizzat iyiliğe gerçekten sevk etmek ancak hak dindedir. Batıl dinlerde ise bu sevk, hayali olur. Onlar, bizzat iyilik olmayan şeylere, olsa olsa iyilik adına bazı […]

Daha fazla oku
Hayat ve Ubûdiyet

      يَا أَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُواْ رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ [Ey insanlar! O sizi ve sizden evvelkileri yaratmış olan Rabbinize kulluk ve ibâdet ediniz ki korunur müttekilerden olasınız.] (Bakara, 21) Şu âlemde insanlık elem ve cefâdan, ibtilâ ve ızdırabdan başka şey görmese idi, lezzet, saadet, hayır mefhumlarını bilemez, insanlar içinde […]

Daha fazla oku
İslâm kelimesi neyi ifade eder?

* Hazret-i Peygamber’in tebliğ ve talim buyurduğu usûl ve fürû‘-ı dini izah edebilmek için evvel emirde ünvân-ı aslîsi olan “İslâm” kelimesinin delâlet eylediği mânaları tesbit edelim. İslâm, esas-ı lügat-ı Arabda harb ve münazaranın zıddı olan silm ve istislâm kelimeleri gibi müsâlemet, mutâva’at, inkıyâd, ihlâs mânalarını ifade eylediği gibi silme koymak veya girmek, selâm vermek mânalarını […]

Daha fazla oku
Tevbe

* يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا تُوبُٓوا اِلَى اللّٰهِ تَوْبَةً نَصُوحاًۜ عَسٰى رَبُّكُمْ اَنْ يُكَفِّرَ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۙ “Ey ehl-i iman! Cenâb-ı Allah’a öyle bir tevbe ediniz, günahlarınıza öyle bir peşîmân olunuz ki, kalblerinizde tesiri daima görülsün, size büyük bir nasihatçı olsun; belki Rabbiniz fenalıklarınızı keffâretler, örter, mahve­der.” (Tahrîm, 8) Ey […]

Daha fazla oku
Mazhariyet-i İnsâniye

Havâss-ı insâniyeye ait sebk eden icmâlden anlaşılır ki insanlar maddiyâtı cihetiyle ne kadar küçük, ne kadar ehemmiyetsiz bir cism-i nâtuvân ise kuvâ ve evsâf-ı maneviyesi itibariyle de kâinat içinde o kadar âlî, ol kadar şâyân-ı itinâ bir vücûd-ı mukaddestir. Öyle bir vücûd-ı mu­kaddestir ki isti‘dâd-ı mahsûsu süfliyyâta zebûn oldukça ne kadar hârika-i rezalet meydana getirebilirse […]

Daha fazla oku