Barış Söylemi

Üstelik, barış söylemini sosyal çatışmaya ve onun önlenme­sine tevdi etmek, müşterek ve toplumsal barışın olmazsa olmazı olan bireyi ihmal etme riskini taşır. İslam’da sosyal müşterekçiliğe karşı “manevi bireyciliğin” sahneye girdiği yer burasıdır: Bireyin, barış halini sadece kamusal alanda değil aynı zamanda kendi şahsi (private) alanında da sürekli hale getiren niteliklerle donanması gerekir. Hem kendisi ile […]

Daha fazla oku
İslâm`da Hiçbir Eşitlik Yok!

Bu karmaşaya modern zamanlara ait kavramlar ya da modern zamanların yeniden şekillendirdiği kavramlar mı sebep oluyor? E.sifil:Modernitenin kendini yaşanabilir kıldığı zeminler, çok önemli ölçüde kavramlarla vücut buluyor. Kendisini önce evrensel ilan ediyor. Bu kavramlara hiçbir dinin hiçbir ideolojinin itiraz etmemesi gerektiğini söylüyor. Bu kavramlar algılarımıza da yerleşince dinimizi, kendi kimliğimi, kimlik unsurlarımızı bu kavramlar zemininde […]

Daha fazla oku
Nefret

Nefret adaletsizliği tetikler, adaletsizlik de şiddeti. Nefret sözcüğü ağzınızdan çıktığında, düşma­nı ortadan kaldırılası bir varlık ola­rak tanımlamış olursunuz. Bugün Türkiye’de aklı başında gibi görünen pek çok insan, demok­ratik bir ülkede nefret suçu’ sayılabilecek söylemlerde bulu­nuyor, nefret konuşmasını çoğaltıyor. Sokaktaki vatandaşın ‘karadonlu/kıllı’ veya ‘göbeğini kaşıyan adam’ olarak aşağı­landığı, hikâyesinin ve dolayısıyla yapağı seçimin önemsizleştirildiği ayrımcı yaklaşımlar, gazete […]

Daha fazla oku
İnsanın İçyüzünün Dört Esası

1-Kuvve-i Ilm 2-Kuvve-i Gazap 3-Kuvve-i Şehvet 4-Kuvve-i Adl   1-İlim Kuvveti Bu dört kuvvenin ilki olan ilim kuvveti övülmüş/ beğenilmiş bir kuvvedir ki, sözlerde olan doğru ve yalan, itikâttaki sevap ve hata, işlerde olan iyilik ve fenalık bu kuvvenin güzelliği ve salâhı [iyiliği, faziletli olması] ile bilinir. Eğer bu kuvve sâlih [iyi, iyi işler sahibi] olur ise […]

Daha fazla oku
Bâb-ı Hikmet ve Adalet olup İsm-i Hakîm ve Âdilin Cilvesidir

  Hiç mümkün müdür ki, zerrelerden güneşlere kadar cereyan eden hikmet ve intizam, adalet ve mizanla Rububiyetin saltanatını gösteren Zât-ı Zülcelâl, Rububiyetin cenah-ı himayesine iltica eden ve o hikmet ve adalete iman ve ubûdiyetle tevfik-i hareket eden mü’minleri taltif etmesin? Ve o hikmet ve adalete küfür ve tuğyan ile isyan eden edepsizleri te’dip etmesin? Halbuki […]

Daha fazla oku
Allah’ın Adl İsminin Kainatta ki Cilveleri

  وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ عِنْدَنَا خَزَاۤئِنُهُ وَمَا نُنَزِّلُهُ اِلاَّ بِقَدَرٍ مَعْلُومٍ âyetinin bir nüktesi ve bir İsm-i Âzam veyahut İsm-i Âzamın altı nurundan bir nuru olan Adl isminin bir cilvesi, Birinci Nükte gibi, Eskişehir Hapishanesinde uzaktan uzağa göründü. Onu yakınlaştırmak için yine temsil yoluyla deriz:   Şu kâinat öyle bir saraydır ki, o sarayda […]

Daha fazla oku
Nizam-i Âlem “İnsan” demektir

Hiç bir işaret, simge olarak bizatihi kendisini göstermez; belirli bir duruma, eyleme işaret eder. Her bir kavram da delalet ettiği nesneyi ortaya çıkarırken diğer tüm nesneleri örter. Tüm bunların nedeni ise işaret ve kavramlarla iş gören insanın nutkiyetidir [düşünen/konuşan bir canlı olmasıdır]. Bu gerekçeyle öncelikle kadim kültürümüzde kullanılan ve hala kullanılmaya devam eden ‘nizam-i âlem’ […]

Daha fazla oku
Şecaat,İffet ve Adalet

Şecaat Şecâat itidal üzere olursa atılganlık ve çekingenlik yerli yerinde meydana gelir. İşte Övülen ve güzel ahlâk budur. “Kafirlere karşı şiddetli, birbirine karşı merhametlidirler.’’âyetiyle anlatılmak is­tenilen bu hakikattir. Şiddet ve merhamet her yerde ve her zaman iyi değildir. Bilakis iyi ve güzel olan, aklın ve şeriatın ölçülerine uygun olandır. Bir kişi kendini kritik ettiğinde kendisinin […]

Daha fazla oku
Türklerin İl (Devlet) Telâkkisi ‘Devletiebedmüddet’

Yüce Görev (Misyon) Uğruna Yaşananlarla Ülküsel Hayat İnşâa olunur: ‘Devletiebedmüddet’   (1)Ta Hsiung-nu varsayılı atalarından, demekki M.Ö. Dördüncü yüzyıldan beri Avrasya anakarasının bütün bellibaşlı inanç câmialarına -Kamlık, Göktanrı itikadı, Taoculuk, Burkancılık, Mazdaklık, Manicilik, Yahudilik ile Hıristiyanlığın kollarından Nasturîlik, Katoliklik ile Ortodoksluk- girip çıkmış Türklüğün,(130) hayata ve insana karşı vazgeçilmez ülküsü, yâni tarihî ödevi, îslâmın yüce […]

Daha fazla oku
Adalet

Hukukun gayesi,adalettir. Adalet, herkese lâyık olduğunu vermektir. Adalet, ilk bakışta düşüncede eşitlik fikrini doğurur ve bir terazinin kefelerinin denge halinde olması şeklinde tasarlanır. Lâkin her zaman adalet, eşitlikle beraber bulunmaz. Çünkü her­kes aynı şeylere lâyık değildir. Her ferdin lâyık olduğunu ölçen, kendi yetileri ve çalışmasıdır, bu yetilerini kullanmasıdır; yaptığı işin değeri ve çalışması oranında çok […]

Daha fazla oku