Ellerin Üzerindeki Elleri Tutmak
Dergahların katılmaya çağırdığı, “Sonsuzluk Kervanrnın başında, Son Peygamber sevgisinde ve Son Peygambere bağlanmada, kimsenin kendilerine yetişemediği, Birinci ve Dördüncü Halife vardır. Bilginin ve bilgeliğin kaynağından yararlananların, herkesin yardımma koçanların, Allah dışında kimseden yardım istemeyenlerin oluşturduğu gizemli kervan, sınavlarla dolu çileli yoluna, çevresini dönüştüre dönüştüre devam etmektedir. Onları izleyenler yüzyılların içinde, çoğala ço- ğala bütün insanlara, yön gösteren kutup yıldızı olmaktadırlar.
Dergah kültürüyle yoğurulanlar, Allah adildir adaleti sever diyerek, dünyanın her yerinde, her zaman adil olanlarla birlikte olmuşlardır. Onlar nerede olurlarsa olsunlar, kimseye haksızlık yapmadıkları gibi, bütün haksızlıklara karşı çıkmışlardır. Onların düşünce ve eylem dünyalarında, can malın yongası değil, Anadolu’da denildiği gibi: “Mal canın yongasıdır.” Geçmişten geleceğe yeni zenginlikler, kazana kazana devam eden Dergah kültüründe, kerametten önce istikamet önemli olmuştur. Nak- şilik, Kadirilik, Mevlevilik gibi, değişik yolların katkılarıyla, sürekli yeni açılımlar kazanmıştır.
İç dünyayı zenginleştirme yolunda ilerlemek için, veren el olmaya ve paylaşmaya çok büyük yer verilmiştir. Dergah kültürünü oluşturan, bütün yolları buluşturan ana yol, paylaşma yoludur. Paylaşmasını bilen insanların, en büyük, en güçlü, en etkili sermayeleri, hayatın bütün alanlarında, veren el olmayı bilmeleridir, Onlar bütün insanların yükleri taşımak için, birbirleriyle yarışırken, ağaçlar gibi kökleriyle alırlar dallarıyla verirler. Onların yolunda yüzlere gülmek, uzatılan elleri tutmak, el açılanlardan olmak, veren el olmanın amentüsüdür.
Ruhlar yaratıldıklarında, Allah’ın “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusunu, gelmiş ve gelecek bütün ruhlar, hep birlikte “Evet Sen bizim Rabbimizsin”, diye cevaplamışlardır. İnsanlar “Kalu Belada” Allah’ı Rableri olarak, güneşiyle, dünyasıyla, ayıyla ve yıldızlarıyla bütün evrenin Yaratıcısı olduğunu kabul etmişlerdir. Onu yücelterek gönülden bağlılıklarını bildirmişlerdir. Bir gönül mimarının elini tutarak, Allah’a verilen sözü hatırlamak ve Son Peygamberine bağlanmak, çok önce yapılan sözleşmenin, yeni tanıkların önünde yenilenmesidir.
Gönül dünyasındaki öncülerinin uzattıkları elleri tutanlar, aydınlık yüzlerine bakanlar, ellerin üzerindeki elleri görenler, bütün ruhlar yaratıldığında, Allaha verdikleri sözlerini hiçbir zaman unutmazlar. Onlar verdikleri sözleri yerine getirmek için, birbirlerinden önce kendileriyle, sonu hiçbir zaman gelmeyecek, bir iyilik yapma yarışma girerler. İnsanlar için iyilik yapma yarışı, her gün yeniden başlayan, ömür boyu devam eden bir süreçtir. Bu yüzden dünyayı dönüştürerek, yaşanır kılmada iç dünyalarda verilen savaşlar, dış dünyalarda verilen savaşlardan çok daha önemlidir.
İnsanlar iç dünyalarında savaş içinde olurlarsa, dış dünyalarında barış içinde olamazlar. Bunun için el tutmak, uzatılan ellerin, uzanan ellerin üstünde, bilinmeyenleri bilen, görülmeyenleri gören, duyulmayanları duyan, ufukların ufuklarının ufuklarında, ağaçlar kalem denizler mürekkep olsa, bilgileri ve bilgelikleri anlatılamayacak olan Allah’ın elini görmek, Allah’ın sevgisini kazanmak, insanların en büyük güç ve eylem kaynağı olur. Allah’ın sevgisini kazananların karşısında, bütün güçler güçlerini yitirirler Gönül mimarlarına söz verenler, Akabe’de Son Peygambere söz verenler gibi, aynı zamanda Allaha söz vermiş olurlar.
Fetih suresinde; “Sana biat edenler, gerçekte Allah’a biat etmektedirler, Allah’ın eli onların elleri üzerindedir. Kim sözünden vazgeçerse, kendisine kötülük yapmış olur. Kim Allaha verdiği sözü tutarsa, o Allah tarafından en büyük ödülle sevindirilecek- tir” denilmektedir. Dergah dünyasında insanlar, elleri dizlerinin üzerinde ve gözleri yumulu olarak, her namaz sırasında olduğu kadar, öncesinde ve sonrasında iç dünyalarında, Son Peygamberin Miraç yolculuğunu örnek alan, uzun yolculuklara çıkarlar.
Onlar düşünceleriyle, eylemleriyle her dönemde çığır açarlar.
Ahlakı Kur’an ahlakı olan Son Peygamberin ahlakıyla ahlak- lananlar, kin, öfke ve öç duygularından sıyrılarak, gönüllerini ve akıllarım dünyanın bütün kötülüklerinden arıtırlar. Onların güçleri her zaman, “Kendisinden başka hiçbir varlık olmayan, Hay ve Kayyum, yeryüzünün ve gökyüzünün yaratıcısı Allah’tan, kusurlarımın bağışlanmasını dilerim, işlediğim bütün kusurların, pişmanlığıyla Allaha tövbe ederim. Çünkü can veren, öldüren ve öldükten sonra diriltecek olan yalnızca Allah’tır”, demesini bilmelerinden kaynaklanır.
Kur anın yolundan gitmeye, Son Peygamberin geleneğini izlemeye, büyük özen gösteren gönül dünyasmm zirvelerinin önünde, insanlar iyilikleri özendirme ve kötülükleri önleme yolunda, birbirleriyle yarışacaklarına söz vererek, eşsiz bir düşünce ve eylem gücü kazanırlar. Bunun için gönül dünyasmm öncüleriyle, yüzyılların içinden süzüle süzüle, gelen Dergah kültürü, tarihin her döneminde düşünceyi hayata, hayatı düşünceye yansıtmama, en etkili yolu olmuştur. Onların oluşturduğu düşünce ve eylem dünyasında, Kıyamet kopuyor olsa bile eldeki fidan dikilir.
Kandan elbiselerin giyildiği, akan gözyaşlarının sellere dönüştüğü savaş dünyası, düşünülmeyenleri düşünenlerle, görülmeyenleri görenlerle, bilinmeyenleri bilenlerle barış dünyasına dönüşür, İnsanlara bir insana yardım etmenin, bütün insanlığa yardım etmek, bir insanın hayatını kolaylaştırmanın, bütün insanların hayatını kolaylaştırmak olduğunu, gönül dünyasmm öncüleri anlatırlar, Dünyada ölümsüzlüğe erenlerden, defterleri kapanmayanlardan olanlar, yeryüzünden hiç eksik olmazlar.
Onların dostluk halkalarında zenginleşen, bilgi ve bilgelik birikimleri, kuşaktan kuşağa aktarda aktarda zenginleşir.
Paylaşma kültürüyle düşünceleri anlamsızlaştıran, eylemleri değersizleştiren savaş yılları, düşüncelere anlam, eylemlere değer kazandıran, barış yıllarına dönüşür. Verdikleri sözleri unutmayanlar, yerine getirmek için yorulma bilmez gayrete girenler, çağa ve zamana karşı güçlerini sürekli yenüemenin yollarını bulurlar. “İslam’ın ölçü ve değerleri içinde, tutkuları kar gibi eriyenlerin” ellerinde, düşünceler yeni zenginlikler, eylemler yeni derinlikler kazanırlar. Onların eylemlerinde iki dünya birbirini, bulutların yağmuru içlerinde taşıdıkları gibi taşır.
Allahın gücünün üzerinde güç yoktur, Allah’ın verdiğini kimse alamaz, Allahın vermediğini kimse veremez. Allah’ı unutmayanlar unutulmazlar, Allah’ı sevenler sevilirler. Yüzyıllar içinde sürekli yenilenerek, yeni zenginlikler kazanan Dergah kültüründe, ana kaynaklarda tekrar tekrar vurgulandığı gibi, Allah’ın yardımından kuşku duyulmaz, ümit kesilmez. Ölümsüz dünyanın güzelliklerini, ölümlü dünyaya taşıyanlar, ölmeden önce ölümsüzleşirler Onlar dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, avuç- ladıkları topraklan altına dönüştürürler. Onların ellerinde bakırlar altınlara dönüşürler.
Ersin Nazif Gürdoğan – Görünmeyen Üniversite,syf:77-80