Ehl-i Sünnet İtikadı
Hudâ Rabb’im Nebim hakka Muhammeddir Rasûlullah
Hem İslam dînidir dînim kitâbımdır Kelâmullah
Hudâ Rabb’imdir, Peygamberin Muhammed Rasûlullahtır. (sallallahu aleyhi ve sellem)
Dînim, İslam dînidir. Kitabım Allah’ın kelâmıdır.
Akâid içre Ehli Sünnet oldu mezhebim cem’â
Amelde bu Hanîfe mezhebidir mezhebim vallah
İtikadlar içerisinde gittiğim yol, Ehli Sünnet velCemaat mezhebidir. Doğrusu o haktır.
Amelde ise Ebû Hanîfe rahimehullah’ın görüşleri mezhebimdir. Buna Allah’a andederim.
Dahî zürriyetiyim Hazreti Âdem Nebî’nin hem
Halîlin milletiyim dahi kıblem Ka’be Beytullah
Aynı zamanda Hazreti Âdem aleyhisselam’ın neslindenim.
Ve İbrahim aleyhisselam’ın milletindenim. İbadetlerde yöneleceğim yer, Ka’be Beytullahtır
Bulunmaz Rabb’imin zıddı ve niddi misli alemde
Ve sûretten münezzehtir mukaddestir Teâlallah
Âlemde Rabb’imin zıddı, benzeri, ortağı yoktur.
Rabb’im Teâlallah, sûretten münezzehtir, paktır, yücedir.
Şeriki yok berîdir doğmadan dahi doğurmadan
Ehaddir küfvi yok İhlas içinde zikreder Allah
(Rabb’imiz altı i’tibâriye ve sekiz subûtiye sıfatla vasıflandığı için) Şerîki, ortağı yoktur. Doğmaktan, doğurmaktan münezzehtir.
Bir tek’tir; dengi yoktur. İhlas sûresi içinde Allah Teâlâ sıfatlarını böylece bildirdi.
Ne cismi ne arazdır ve mütehayyiz ne cevherdir
Yemez içmez zaman geçmez berîdir cümleden Allah
Rabbimiz Teâlâ, cisim değil, araz değil; bir mekana ihtiyacı yoktur. Cevher de değildir.
Yemez, içmez, üzerinden zaman geçmez. Hâsılı, madde ve sıfatlarının hepsinden Allah Teâlâ münezzehtir.
Not..
Araz : Süratle varlığını kaybeden ve cevhersiz olmayan, şekil, renk gibi nesneye ;
Cevher : Kendisiyle olup başkasına muhtac olmayan ve taksim kabul etmeyen küçük parçaya denilir.
Tebeddülden teğayyürden dahi elvân u eşkalden
Muhakkak ol müberrâdır budur selb-i Sıfâtullah
(Maddeden enerjiye, enerjiden maddeye) Dönüşmekten, renklerden, sûretlerden,
Gerçekten O berîdir. Allah Teâlâ’nın hakkında düşünülmez selbî sıfatlar bunlardır.
Ne göklerde ne yerlerde ne sağ u sol ne ön ardda
Cihetlerden münezzehtir ki olmaz hiç mekânullah
Gökler, yer; sağ, sol; ön ve arka gibi
Cihetlerden , Rabb’imiz Teâlâ münezzehtir. Zira Allah Teâlâ’nın mekanı asla olmaz
Hudâ vardır varlığına yok evvel u âhir
Yine Ol varlığıdır Kendi’den ğayrı değil Vallah
Allah Teâlâ vardır, lakin varlığına başlangıç ve sonuç yoktur.
O’nun varlığı, Kendi’nden başkası değildir.
Bu âlem yoğiken ol var idi ferd u tek u tenha
Değildir kimseye muhtac ve hep muhtac ğayrullah
Bu âlem yok iken dahi, O hakîkî mevcud var idi. Tek ve yalnız idi.
Artık, Allah Teâlâ gayrına muhtac değildir. Dâimâ ğayrı O’na muhtacdır.
A’na hâdis hulûl etmez ve bir şey vâcib olmaz kim
Her şeyde hikmeti vardır abes fi’l işlemez Allah
O’na hâdis hulûl etmez. Ve hiçbir şey O’na vacib olmaz. Çünkü
Her işte O’nun hikmeti vardır. Elbette Allah Teâlâ başıboş iş işlemez. (Binaenaleyh)
Hulûl etmez O Zat abde ve hiçbir ferde zulmetmez
İbâdın aslahı lazım değil kim halk ede Allah
O Zat bir kula hulûl etmez. Ve hiçbir ferde zulmetmez.
Kendisi’ne kulunun yararına sebebleri yaratmak gerekmez ki, onu yaratsın.
A’na bir kimse cebrile bir iş işledemez asla
Ne kim Kendi murad eyler vücûda gelir Billah
Hiçbir kimse O’na cebren iş yaptıramaz
Kendisi neyi dilerse, o nesne Allah Teâlâ’nın kudretiyle meydana gelir..
A’nın her bir kemâli bîteğayyür hâsıl olmuştur
Ki yoktur muntazır olunacak hiçbir Kemâlullah
Allah Teâlâ’nın Zât-ı Şerîf’inin kemâlatı, Zât’ıyla birlikte ezelîdir; değişmeyi kabul etmez.
Çünkü Allah Teâlâ’nın hakkında sonradan meydana gelecek bir kemal söz konusu değildir.
Sıfât-ı bâkemal ile O daim muttasıfdır kim
Kamu noksan sıfatlardan berîdir Zülcelâlullah
Celal ve Azamet sahibi olan allah Teâlâ, kemal sıfatlarıyla daima vasıflanır.
(Mahluka isnadı mümkün olan) Bütün noksan sıfatlardan beridir.
Sekizdir çün sıfât-ı zâtî İlm ile İrâdetdir
Hayât u Kudret u Halk-ı Basar Sem’u Kelâmullah
Allah Teâlâ’nın Zâtî olan subûtî sıfatları; İlim, irade
Hayat, Kudret, Halk, Basar, Semi’ ve Kelam olmak üzere sekizdir.
Alîm Ol’dur ki erişmez ilmine kimsenin aklı
İhâta eylemişdir cümle bu eşyayı İlmullah
Alîm O’dur ki ilmine kimsenin aklı erişmez.
Allah Teâlâ’nın İlmi her şeyi kuşatmıştır. (Alîm, ” bilici ” demektir ki sıfatı, İlimdir. Böylece)
Mürid Ol’dur Dileyicidir ve her şey üzre kâdirdir.
Ne kim diler olur peydâ alâ vefki Murâdıllah
Müriddir= Dileyicidir. Ve herşey üzere kâdirdir.
Artık kendisi neyi dilerse, O’nun muradına muvafık olarak peyda olur.
Cemîi hayr u şerri Ol diler takdîr u halk eyler
Velî hayrı sever ancak ki sevmez şerleri Allah
Bütün hayrları, şerleri Kendisi diler; tesbit eder; yaratır.
Allah Teâlâ, kulunun ancak hayrlı işlerini sever; şer işlerini sevmez.
Basîr Ol’dur hakîkatde ki hep eşyâya nâzırdır
Velî gözden münezzehtir Basardır min Sıfâtillah
Basîr= Görücü O’dur ki gerçekte her şeyi kontrol altına alıp bakar.
Lâkin göz(gibi alet, edevat)den münezzehtir. Basar yani görmek, Allah’ın sıfatlarındandır.
Semîi’ Ol’dur işidir her avazı sır ile cehri
Münezzehdir kulaktan Ol sıfattır A’nda Sem’ullah
Semîi’=işitici O’dur, ki gizli ve âşikar her avazı işitir.
Kulaktan münezzehtir ancak Semi’=işitmek Allah Teâlâ’nın sıfatıdır.
Mütekellimdir Ol ammâ berîdir dilden ağızdan
Hurûf u lafzı savt ile değil vasf-ı Kelâmullah
Allah Teâlâ, Mütekellim=Konuşucudur. Amma dil ve ağızdan beridir.
Kelâmullah=Allah’ın konuşma sıfatı, ses, harf ve lafızla değildir.
Subutiyye sıfâtı kim ne aynıdır ne ğayrıdır
Kadîm dâim ve Zât’ıyla kâimdir Sıfâtullah
Allah Teâlâ’nın subûtiye sıfatları, ne Kendisi ne de başkasıdır;
Ezelîdir, dâimîdir, Zât’ıyla kâimdir.
Hakk’ın mukrim ibâdıdır melekler yerde göklerde
Avâmından avâm-ı nâsı efdal eylemiş Allah
Yerde ve göklerde melekler, Hakk Teâlâ Hazretleri’nin şerefli kullarıdır.
Allah Teâlâ, insanlardan avam mü’minleri, meleklerin avâmından üstün kılmıştır.
Yemek içmek hem erkeklik dişilik yokdur anlarda
Hakka hiç âsi olmazlar muti’dirler li Emrillah
Meleklerde, yemek, içmek, erkeklik ve dişilik yoktur.
Allah Teâlâ’nın emrlerine tabiî olarak boyun eğerler. Asla Cenâb-ı Hakk’a âsî olmazlar.
Ve Cebrâil u Mikâil u İsrâfil u Azrâilu
Mukarrebdir Peygamberdir bu dördü hep Emînullah
Cebrâil, Mîkâil, İsrâfil ve Azrâil,
Allah’a en yakın elçilerdir. Bu dördü Allah Teâlâ’nın emin kullarıdırlar.
Hakkın yüzdört kitâbı kim nebîler üzre inmiştir.
Kitabdır anların dördü suhuf yüzü Kelâmullah
Allah Teâlâ tarafından nebîler üzerine yüzdört kitab inmiştir.
Dördüne kitab, yüzüne suhuf denilir. Hepsi Allah Teâlâ’nın kelâmıdır.
Zebûr’u verdi Dâvud’a dahi Tevrât’ı Mûsâ’ya
Ve hem İncîl’i İsâ’ya getirmiş Cebrâil Billah
Allah Teâlâ, dört kitabdan Zebûr’u Dâvûd’a, Tevrat’ı Mûsâ’ya,
İncil’i İsa’ya vermiştir. Cebrâil Allah Teâlâ’nın emriyle bunları, onlara getirmiştir.
Habîbullah’a Kur’ân’ı getirdi hâcet oldukça
Yirmiüç yıl içre cümle kati’ oldu o Vahyullah
Cebrâil, yirmiüç yıl, ihtiyac oldukça, Allah Teâlâ’dan vahiyle ayet ayet Kur’an’ı Habîbullâh’a getirmiştir.
Bundan sonra vahiy kesilmiştir.
Dahi ben enbiyâ hakkında bildim ismet u fitnet
Nezâfet hem emânet sıdk ile tebliğ-i Hükmullah
Peygamberlerin, günahtan masum ve mahfuz, üstün akıl ve zeka sahibi,
Pak ve temiz; Allah’ın buyruklarını kullarına tebliğ etmede ve her hususta emîn; özlerinde ve sözlerinde doğru olduklarına ve Allah Teâlâ’nın hükümlerini bildirdiklerine inandım.
Kazerle zenb u humk u kizb u ketmân u hıyânetle
Münezzehdir müberrâdır cemîi Enbiyâullah
Bütün nebîler, kir ve pislikten, ahmaklıktan, yalandan, hakkı, doğruyu gizlemek ve hıyanetten,
münezzehtirler; berîdirler
Nebîler ismini bilmek dediler ba’zılar vâcib
Yirmisekizin bildirdi Kur’an’da bize Allah
Bazı alimler nebîlerin isimlerinin bilinmesi vacibdir dediler;
Kur’an-ı Kerim’de Allah Teâlâ nebilerden yirmisekizinin adını beyan etti; şöyleki…
Biri Âdem biri İdris u Nuh Hûd ile Sâlih
Hem İbrâhîm u İshâk ile İsmâil Zebîhullah
Dahi Ya’kub ile Şuayb u Lût ile Yahyâ
Zekeriyyâ ile Hârun ahi Mûsâ Kelîmullah
Ve Dâvud u Süleyman u dahi İlyâs u Eyyûbdur
Biri de Elyasa’dır dahi İsâ’dır o Rûhullah
Birinin ismi Zülkifl u biri Yûnus nebidir hem
Hitâmı Ol Habîb-i Hakk Muhammed’dir Rasûlullah
Bazı alimler, Kur’an-ı Hakîm’in bildirdiği yirmisekiz enbiyanın isimlerini bilmenin vacib olduğunu söylediler. Bunların isimleri şöyledir: Adem, İdris, Nuh, Hûd, Sâlih, İbrâhim, İshak, Allah yolunda boğazlanmayı cân-ı gönülden kabul eden İsmâil, Ya’kub, Yûsuf, Şuayb, Lût, Yahyâ, Zekeriyyâ, Mûsâ kelimullah ve kardeşi olan Hârun, Dâvud, Süleyman, İlyas, Eyyub, Elyasa’, Ruhullah olan İsa, Zülkifl, Yûnus ve bunların sonuncusu Allah’ın sevmiş olduğu Muhammed Rasûlullah..
Üzeyr, Lokman u Zülkarneyn üçünde ihtilaf oldu
Ki ba’zı enbiyâdır der ve ba’zı der Veliyyullah
Üzeyr, Lokman ve Zülkarneyn’de ihtilaf edildi.
Bazıları bunların enbiyâ olduklarını, diğer bazısı Allah’ın dostları yani velî olduklarını söylediler.
Cemîi enbiyâdan evvelidir Hazreti Adem
Kâmûdan efdal u âhir Muhammed’dir Habîbullah
Bütün enbiyânın ilki Hazreti Adem;
Sonuncusu Habîbullah Muhammed’dir ve hepsinden üstündür.
İkisinin arasında kati çok enbiyâ geldi
Hisâbın kimseler bilmez bilir anı hemen Allah
İkisi arasında, birçok enbiyâ gelmiştir.
Onların hesabını Allah’tan başka kimse bilmez.
Risâlât-ı rusul mevtiyle bâtıl olmaz ol kat’â
Ve efdaldir melekler cümlesinden Enbiyâullah
Rasullerin ölümleriyle, risâletleri asla bâtıl olmaz.
Peygamberler, büyük meleklerden daha büyüktürler.
Bizim Peygamber’in ahkâm-ı şer’î öyle bâkîdir
Ki ehli mahşeri bu şeri’le fasledecek Allah
Bizim Peygamberimiz’in getirmiş olduğu şeriatin hükümleri bâkîdir.
Nitekim mahşerde de Allah Teâlâ bu şeriatle mahluku arasında hükmedecektir.
Ve mi’râc-ı Nebî hakdır Ana şahsıyla muhtasdır
Çıkıb fevk-al-ulâya Hakk’ı görmüştür Habîbullah
Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’in mi’râcı hak ve doğrudur; Onun şahsına hastır.
Habîbullah en yüksek mevkiye çıkmış ve orada Hakk Teâlâ’yı görmüştür.
Cihan cümle sıfâtıyla ve eczâu sıfâtıyla
Hem ef’ali ibâdın hayr u şerri cümle Halkullah
Madde ve mana=mülk ve melekut âleminde ne varsa, tek tek ve toplu olarak;
Aynı zamanda kulların yapageldikleri hayr ve şerlerin hepsini Allah Teâlâ yaratmıştır.
A’nın ilm u murâd u halk u takdîriyle hâdisdir
Ki yoktur hâlık u bârî iki âlemde ğayrullah
(Mahluk) O’nun ilmiyle, iradesiyle, yaratmasıyla, hüküm ve kudretiyle yoktan var olurlar.
Madde ve manada, dünya ve ahirette, Allah Teâlâ’dan başka yaratıcı ve var edici yoktur. ( Şu kadar ki, )
İbâdın ihtiyârı vardır ef’âlinde cüz’îce
Ol ef’âl üzre bulmuşlar sevab hem İkâbullah
Kulda, akıl ve aklı kullanmaktan ibaret yapabilme gücü, cüz’î de olsa vardır.
Bunun için kullar, yaptıklarından dolayı sevab veyahud da azaba müstehak olurlar.
Ol ef’âlin cümeylidir Hakk’ın hubb u rıdâsıyla
Kabîhinde bulunmaz ne mehabbet ne Rıdâullah
Kulun iradesiyle meydana gelen fiilinin güzelinde, Allah Teâlâ’nın sevgi ve rızası vardır.
Çirkininde ise, ne sevgisi ne de rızası vardır.
Sevâb efdalidir Hakk’ın ve adlidir ikab A’nın
Vücûb icabsız Hakk’a bî istihkak abdullah
Allah Teâlâ üzerine hiçbir hak gerekli olmaksızın kuluna sevab vermesi, fazl u keremidir.
Kulu da hiçbir azaba müstehak olmaksızın, Allah Teâlâ’nın onu cezalandırması adaletidir.
Mukârindir bu fi’le istitâat kim o kudretdir
Bulunsa istitâat olunur teklif Şer’ullah
İstitâat=yapabilme gücü, kulun işlediği işle beraberdir.
İstitâat kulda olduğu müddetçe, Allah Teâlâ’nın şeriatini tatbik etmeye mükelleftir.
Ki abdin kendi vus’ında ne kim olmaz anı asla
Ana din içre teklif etmemişdir Ol Halîmullah
Kulun yapabilme veya terkedebilme gücü olmadığı yerlerde,
Allah Teâlâ, hilm sıfatıyla tecelli ederek, ona hükümlerini yüklemez.
Haram erzakdır herkes yer içer kendi rızkın hep
Ve kimse kimsenin rızkın alıb ekil edemez Vallah
insanın boğazından geçen, helal olsun haram olsun, rızktır. Herkes kendi rızkını yer içer.
Hiçbir kimse diğerinin rızkını alıp yiyemez Vallâhi.
Ecel vaktinde meyyittir o maktûl ecel birdir
Ve hâl-i ye’sin îmânı değil makbûl İndallah
Öldürülen, ecelinin vaktinde ölmüştür. Ve ecel birdir.
Ümidsizlik halinde iman etmek, Allah nezdinde makbul değildir.
Heyûlâ yokdur ezhan içre bir cüzü olduğu hakdır
Ki ol vasf-ı tecezzîden birîdir der bu Ehlullah
Heyûlâ ezelî değildir. Ancak, cevherler (elektron, nötron, proton gibi aslî cüzler ) vardır.
Ehli Sünnet velCemaat dediler ki: Kâbil-i taksim olmayan cüzlerden Allah Teâlâ münezzehtir.
Kabirde meyyite Münker Nekir dört şey sual eyler
Ki Rabb’in kim nebin kim nedir dînin ve kıblengah.
Ölene kabirde Nekir ve Münker adlı melekler gelip dört şey sorarlar:
Rabb’in kim, peygamber’in kim, dînin nedir, kıblen neresi?
Cevâbın verenin canı ile cismi zevk eder anda
Şaşıb küffâr u âsiler çeker anda Azâbullah
Cevabını veren, ruh ve cismiyle zevki tadar.
Kafir ve âsîler şaşırırlar ve Allah’ın azabını çekerler
Bu dünyaya gelen gider ki kalmaz canlı hiç kimse
Dahi yevmi kıyâmetde eder emvâti ba’s Allah
Bu dünyaya gelen bütün canlılar, ölürler; canlı kalmaz.
Kıyamette dahi Allah Teâlâ ölenleri, beden ve ruhla haşre gönderecektir.
Verirler defter-i a’mâlini her adamın anda
Kiminin sağ eline kimine soldan maâz Allah
Her adamın, ameli içinde bulunan defterini verirler.
Kimine defteri sağdan, Allah korusun kimisine de soldan..
Kitâbıyla hisâbı var Hudâ’nın rûz-i mahşerde
Sorarlar herkesin ef’âl u akvâlin Biemrillah
Kıyamet gününde Allah Teâlâ’nın hükmü, hesabı vardır.
Melekler, Allah Teâlâ’nın emriyle herkesin işlediği işini, söylediği sözünü sorarlar.
Kebâirle sağâir ehline ol gün şefâatler
Ederler enbiyâ u ehli ilm u Evliyâullah
Kıyamet gününde, büyük ve küçük günah işleyenlere,
Enbiya, ulemâ ve Allah’ın dostları şefaat ederler
Ameller vezn olundukda Sırâtı geçmemiz hakdır
Ve Kevserle sekiz cennet verir mü’minlere Allah
Ameller terazide tartıldıktan sonra, Sırat Köprüsünden geçmemiz haktır.
Allah Teâlâ mü’minlere Havz-ı Kevser ve sekiz cenneti vermiştir.
Girecek cennete mü’minler anda çok bulub ni’met
Görürler şübhesiz anda niteliksiz cemâlullah
Mü’minler cennete girecekler; onda nice nimetler bulacaklar.
Şüphesiz mü’minler Allah Teâlâ’nın Cemâli’ni niteliksiz göreceklerdir.
Ve cennetle cehennem şimdi var ehliyle bâkîdir
Cehennem yedidir ehlin yakar dâim o Nârullah
Cennet ve cehennem şimdi de vardır; ehliyle ebedîdirler.
Cehennem yedi kattır. Allah’ın ateşi onda, cehennemlikleri ebediyen yakar.
Kazâ ile gelir her hayr u şer Tanrı cenâbından
Bulur hayr ehlin dâim olur şer ehline hemrah
Kulun lehinde olan nimet ve hayrlar, aleyhinde olan bela ve şerler, Allah Teâlâ’nın hükmü, takdiriyle gelir.
Vakti geldikçe, hayrlı sebeb hayrlılara, şerli sebeb belaya giriftâr olanlara yoldaş olur.
Ve Peygamber ne kim eşrât-ı sâatden haber vermiş
İnandım cümlesin izhar eder vaktinde hem Allah
Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem, kıyametin alâmetlerinden her ne haber vermişse,
Cümlesine inandım. Vakti geldikçe Allah Teâlâ onları izhar eder.
Çıkar Yer Dâbbesi Deccâl u Ye’cûc ile Me’cûc
Doğar gün mağribden çün iner gökden o Rûhullah
Dâbbet-ul-arz ( Sâlih Peygamberin devesinin yavrusu ), Deccal, Ye’cûc, Me’cûc çıkarlar.
Bir de mağribden güneş doğar; Rûhullah olan İsâ aleyhisselam da gökten iner.
Kebîre mü’mini îmandan ihrâc eylemez dahi
Ne küfre dâhil ve ne tâatin habt ede İndallah
Büyük günahı irtikab, mü’mini imanından çıkarmaz.
Onu küfre sokmaz. Yapmış olduğu taatini Allah nezdinde düşürmez.
O isyan eylemez anı muhalled hem cehennemde
Meğer ki i’tikad ede anı maâz Allah
İşlediği o büyük günah, mü’mini cehennemde ebedî bırakmaz.
Ancak kat’î delille haram olanı, helal saymak; yahud kat’î olan helali haram saymak, Allah korusun, küfre sokar.
Hudâ afveylemez şirki ve illâ andan ednâyı
Dilediği kulundan her günahı afveder Allah
Hudâ Teâlâ, küfür ve şirki afuv etmez, amma ondan aşağı dilediği kulunun günahını afuv eder.
Kebâirden kaçan câiz ikab olmak sağâirle
Ve bîtevbe giden câiz kebâirden geçe Allah
Allah Teâlâ’nın, büyük günahtan kaçan kimseyi küçük günahla cezalandırması,
Aynı zamanda büyük günah işleyip tevbesiz öleni afuv etmesi mümkündür.
Kabul eyler duâyı Hakk Teâlâ Kendi fazlından
Ve hâcet-i ibâdı hem kabul eyler Raûf Allah
Sonsuz esirgeyici merhamet sahibi olan Allah Teâlâ, kulunun yalvarışını fazlıyla kabul eyler.
Kullarının ihtiyacını da fazl u keremiyle giderir.
Dahi îman ile islam ikisi şey’i vâhiddir
Cenâb-ı Hakk’dan ol her ne getirdiyse Rasûlullah
Allah Teâlâ’ya, tasdikle gönül bağlayarak inanmak ve teslim olmak, yani iman ve islam birdir.
Hâsılı Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in Allah’tan bildirdiği din, iman ve islamdır.
Kamûsun dil ile takrîr u tasdîk eyledim bilkalb
Birine yokdur inkârım inandım şüphesiz Vallah
Binaenaleyh cümlesini ikrar ettim; kalbimle tasdik ettim.
Hiçbirine inkarım yoktur. Ve hepsinin gerçekten Allah’tan geldiğine inandım.
Çu din a’mâli îmandan muhakkak başka hâricdir
Pes îman izdiyad nâkıs olmaz hıfzede Allah
Zira din ile amel, imandan haric bir şeydir.
İş böyle olunca iman, zâtı itibariyle ziyade ve eksik olmaz. Allah Teâlâ onu hıfzeder.
Demem ki inşâAllah mü’minim bel mü’minim hakkâ
Bu ma’nâ ile îmanı kesbî u mahlûkdurur Lillah
Bunun için inşâAllah mü’minim demem. Bilakis hakîkaten mü’minim derim.
Bu itibarla iman, kesbî ve Allah Teâlâ’nın mahlukudur.
Ve ammâ Tanrı’nın Kendi kuluna ma’rifet küncin
Hidayet kıldığı ma’nâ ile vehbîdir ol Tallah
Fakat Tanrı Teâlâ’nın, Kendi fazl u kereminden ma’rifet hazinesini hediye ettiğine itibarla iman,
Vehbî ve mücerred ihsan ve tevfîk olur.
Ve îman-ı mukallid hem sahîh olmuşdur ammâ ki
Ol istidlâl aklı terk ile âsim olur Billah
Allah ve O’nun Rasûlü’ne, delilsiz ve başkalarına uyarak inanan kimsenin imanı sahihdir.
Fakat taklidci, aklî delilleri araştırmayı terketmekle, Allah Teâlâ’ya karşı günahkar olur.
Kerâmet-ı velî hakdır nebîsi mu’cizâtîdir
Keser az müddet içre çok mesafe Evliyâullah
Allah Teâlâ’nın sevdiği kulunun kerametleri haktır.
Ve onun kerâmetleri nebîsinin mucizeleridir.
Az bir müddette çok mesafeyi evliyaullah geçer.
Bulurlar vak-i hâcetde taâmı hem libâs anlar
Behâim hem cemâdâtile söylerler Biiznillah
İhtiyac oldukca onlar, yiyecek ve giyecekleri bulurlar
Hayvanlarla, cansız varlıklarla Allah Teâlâ’nın izniyle konuşurlar
Gehi su üzerinde meşî ederler vecd-i hâletle
Havada hem uçarlar hark eder âdâtını Allah
Bazan vecd u hâletle, su üzerinde yürürler.
Havada uçarlar. Allah Teâlâ tabiî kanunları onlara iptal eder.
Erişmez bir velî hiçbir nebînin rütbesine hem
Ana ermez ki andan sâkıt ola emr u Nehyullah
Hiçbir veli, hiçbir nebînin mertebesine ulaşamaz.
Ondan Allah’ın emr ve yasakları düşecek bir mertebeye de ulaşamaz.
Ve efdal evliyâ Sıddîk-ı Ekber ba’dehu Fâruk
Ve Zinnûreyn’den sonra Alî’dir ol Veliyullâh
Ve evliyânın en üstünü, Sıddîk-i Ekber Hazreti Ebû Bekr’dir. Sonra Hazreti Ömer-ul-Fâruk’tur.
Sonra iki nur sahibi Hazreti Osman’dır. Sonra Allah’ın dostu Hazreti Ali’dir.
Bu dördü hem hilâfetde bu tertib üzre kâimdir
Bu çâr-ı yârdan sonra hem efdal Evliyâullah
Dördünün hilâfeti de bu tertib üzeredir.
Bu çâr yâr güzin’den sonra, Evliyâullah’ın üstünleri
Kalan ashabdır ki cümlesinin zikri hayrolsun
Cemîl âl u ashab-ı kirâmı sevmişem Billah
Dördünün hilâfeti de bu tertib üzeredir. Bu çâr-ı yâr-ı güzin’den sonra,
Evliyâullah’ın üstünleri, kalan ashâb-ı kiram’dır. Hepsinin zikri hayr olsun.
Hasıl, bütün ashâb-ı kirâmı Allah için severim.
Aşere-i mübeşşere ve Fâtıma Hasen Hüseyn
Bu ümmetden bulâra cennetile neşhedu Billah
Bu ümmetten cennetle müjdelenen on nefer ve Fâtıma, Hasan, Heseyn Hazerâtına cennet müjdesi verilmiştir.
Biz dahi Allah için bunların cennetlik olduklarına şehadet ederiz.
ve ğayrı kimseye aynıyla cennetlik denilmez ki
O ğayba hükmolur ğaybı ne bilsin kimse ğayrullah
Bunlardan başkasına bitta’yin cennetlik denilmez.
Zira o ğayba hüküm olur. Gaybı Allahtan başka kim bilebilir ki..
Ve ashâb-ı kirâmın cümlesinden sonra ümmetden
Cemîi tâbiîn olmuşdur efdal-i Evliyâullah
Ümmetten evliyânın en üstünleri, ashâb-ı kirâmın hepsinden sonra, tüm tâbiîndir.
İmâm-ı müslimîn sultan müslim hür mükellef hem
Kureyşî zâhir olâlı edib tenfîz-i Hükmullah
Müslümanlara imam olacak sultan; müslim, hür, mükellef
Kureyşî ve açıkta olmalıdır ki, Allah’ın ahkâmını infaz etsin.
Velî Hâşimli hem ma’sum olmak şart değildir kim
O fısk u cevr için hiç mün’azil olmaz Bişer’illah
Lakin Hâşimli ve masum olması şart değildir.
O fısk ve cefa vermekte, Allah’ın şeriatiyle asla azlolunmaz.
Ve berr u fâcire uyub namazım kılarım bile
Hem anların cenazesi namazın kılıram Lillah
Salihe de fâsıka da uyup namazımı kılarım.
Salih olsun fâsık olsun, her müslümanın cenaze namazını Allah için kılarım.
Adîn üzre hazarda hem seferde mesih câizdir
Ve müskir olmayan temr u anab suyu Mübâhullah
Hazarda ve seferde mes üzerine meshetmek caizdir.
Sekir vermeyen hurma ve üzümden çıkan meşrubatlar Allah’ın helal ettiği şeylerdir.
Tasaddukla duâmızdan bulur emvâtimiz ni’met
Ve fazl-ı emkine eşhas u ezmân hakdır ey Vallah
Sadaka ve dualarımızdan ölülerimiz nimet bulurlar.
Bazı yerlerin, şahısların, zamanların üstünlüğü, hak ve gerçektir.
Bilinmez müşrikîn etfâli cennetle mi nârda mı
Ve küffâra kirâmen kâtibeyn vermiş Kerîm Allah
Müşriklerin ergenlik çağına gelmeyen çocukları, cennette mi, ateşte mi bilinmez.
Kerim olan Allah Teâlâ, kafirlere bile amelleri tesbit eden melekleri tayin etmiştir.
Ne ki ma^dûmdurur o şey ve mer’î ad olunmaz ki
Mükevvin kâinata benzemez şeydir Teâlallah
Olmayan bir şey, yoktur ve görülmesi de yoktur.
Kainatı yaratan Allah Teâlâ kainata benzemez bir şey’dir;
Allah Teâlâ, kainatın sıfatından münezzehtir.
İsâbet-i ayn câizdir ve sihir insana vâki’dir
Beşer aklından efdaldir ulûm-i Enbiyâullah
Nazar değmesi mümkündür. İnsana sihir yapmak vâki’dir.
Enbiyâullah’ın ilimleri, tüm beşerin aklından üstündür.
Delîle müctehid evvel bakıb eyler isâbet hak
Ve sonra muhkeme bakıb hatâsın afveder Allah
Müctehidin bir önceki delile bakarak hüküm etmesinden sonra,
Muhkem bir delili görüp yeniden hüküm etmesi halinde Allah Teâlâ önceki hatasını afuv eder..
Ve hak birdir muayyendir ve Kur’an ve hadîs ancak
Ne miktar olsa mümkün zâhirine hamlolur hergah
Ve hak birdir; Allah nezdinde bellidir. Kur’an ve hadis lafızları,
mümkün oldukça zahirine hamlolunur daima
Bu zâhirden ol ehli bâtının da’vası ma’naya
Udûli hem nusûs`i redd u istihfaf-i Şer’ullah
Bâtınîlik iddiasına mebnî, Bâtınîlerin Kur’an ve hadis lafızlarını, bu zâhirî manasından başka bir manaya hamletmeleri,
açık manasını reddetmeleri, Allah Teâlâ’nın şeriatini hafife almaları…
Hem istihlâl-i zenb u rahmet-i Hakk’dan ye’si hem de
Azâbından emîn olmak bu cümle küfürdür Billah
Yahud günah işlemeyi helal inanmak, Allah Teâlâ’nın rahmetinden ümid kesmek, yahud azabından emin olmak..
Bunların hepsi dinden çıkmaktır. Ve Allah Teâlâ’yı inkardır.
Ve lafz-ı küfrî tav’ile ve kâhin sözlerin tasdîk
Küfürdür lakin inkarı yeniden tevbedir Lillah
Böylece ihtiyârî olarak inkara sirayet edecek söz sarfetmek, yahud kahinlerin sözlerini tasdik etmek küfürdür.
Bu küfürden dönüş, Allah’a yeni bir tevbeyledir.
Hudâ otuziki farzı ibâdına buyurmuştur
Kamûsun farz bildim boynuma aldım Bitav’illah
Hudâ Teâlâ, otuziki farzı kullarına yüklemiştir
Hepsinin farz olduğuna inandım; ve Allah Teâlâ’ya boyun eğerek boynuma aldım.
Şurûtu beşdir İslâm’ın ki tevhîd u salât u savm
Zekat u hac ğanîler hakkında bu cümle Farzullah
Allah’ın farzları ki, İslamın beş şartı; kelime-i şehadet, namaz, oruc,
Zenginlere zekat ve hac…
Namazın farzı hâricde olanlar altı farz olmuş
Ve erkânı içinde oldular hem altı Farzullah
Namazın haricinde altı şart, içinde de altı rükün;
Dışındaki taharet setri avret vakti bilmekdir
Ve abdest almak ve niyet hem istikbâl-i Beytullah
Haricindekiler; taharet, setri avret, vakti bilmek,
abdest almak, niyet etmek, Beytullah’a yönelmek;
Namaz içinde tekbîr u kıyam ile kırâatdir
Rükû’ u ka’de-i uhrâ ikişer secdedir Lillah
İçindekiler ise; tekbir kıyam, kıraat,
Rüku’, Allah için iki secde ve son oturuştur.
Vudûnun farzı yüzün ellerin dirseklerile hem
Başa mesheyleyib ayakları gaslet dedi Allah
Abdestin farzları; yüzü, dirseklere kadar yıkamak,
Başı meshetmek, bir de ayakları yıkamak üzere Allah’ın dört emridir.
Ve guslün farzı üçdür mazmaza ile hem istinşak
Üçüncü cümle a’zâsın yumaktır tevbeten Lillah
Guslün farzları, ağzı çalkalamak, burna su çekmek,
Tüm bedeni yıkamak üzere üçtür. Bu Allah’a tevbe için yapılır.
Teyemmüm eylemek vâcibdir abdest ile gusl için
Su bulunmazsa ya kudret yoğisedir bu Şer’ullah
Suyu kullanmaya güç yoksa, yahud su bulunmazsa, abdest ve gusül için teyemmüm vacib olur.
Bu dahi Allah’ın şeriatidir.
Anın rüknü iki urmak şurûtu beş biri niyyet
Saîd u tâhir u mesh biri acz-i İbâdullah
Teyemmümün rüknü, yüzü ve elleri meshetmek üzere iki vuruştur. Beş de şartları vardır:
Niyet, toprak (veya onun cinsi), toprağın da temiz olması, meshetmek, kulların suyu kullanmak da aciz kalmaları…
Ve savmın farzı üç niyetle ekli nîki terk etmek
Fecir doğdukda gün batınca imsak oldu Emrullah
Orucun farzı, fecrin doğuşundan gün batıncaya kadar,
Niyetle, yemek, içmek ve temastan sakınmaktır. Allah Teâlâ’nın emri budur.
Dahi haccın fürûzu üç biri ihrama girmekdir
Biri vakfe cebel üzre ziyâret oldu Beytullah
Haccın farzları, ihrama girmek, Arafat dağında durmak,
Beytullah’ı tavaf etmek üzere üçtür.
Harâmı i’tikad etmek haram andan sakınmakdır
Helâli hem helal bilib bu oldu cümle Farzullah
Haramı haram inanmak ve ondan sakınmak;
Helali de helal inanmak dahi, Allah Teâlâ’nın bize emrettiği farzlardır.
Hep ashâb-ı güzîn u tâbiîn u müctehidînin
Ne ki var Ehli Sünnet velCemâat cümle Ehlullah
Tüm ashâb-ı güzîn, tabiîn, müctehidler,
Hepsi, Ehli Sünnet velCemaattir; Allah’ın dostlarıdırlar.
Kamûnun i’tikadı bu yüzon beyt içre bil Hakkı!.
Budur hak mezheb ancak bunda sâbit eylesin Allah
Ey Hakkı!.. Artık onların itikada dair ölçülerini, yukardaki yüzon beyt içerisinde bil.
Budur hak mezheb. Allah Teâlâ bizi bu itikad üzere sabit eylesin.
Eğer benden küfür amden hatâen sâdır olduysa
Ben ol küfrün cemîinden berî oldum Livechillah
Eğer benden kasden veya hatâen küfür sâdır olmuşsa,
Hepsinden beri oldum; Allah Teâlâ’ya yöneldim.
Dahi şer’a muhalifse eğer akvâl u ef’âlim
Ben anlardan rücu’ etdim ve tubtu kurbeten Lillah
Sözüm, fiilim, şeriate muhalifse, ondan pişmanım; döndüm.
İbadet olarak Allah’a tevbe ederim. (Ve)
Ne ki kılmış Habîbullah bize tebliğ-i ahkâmı
Kabul etdim âmentu Billah ve Hukmillah.
Allah’ın sevgili kulu, Allah Teâlâ’nın ne gibi hükümlerini bize bildirdiyse,
Kabul ettim; ona razı oldum. Allah Teâlâ’ya ve hükümlerine ve Peygamber’in getirdiklerine inandım.
Dilim ikrârımı kalbimle tasdîk eyledim candan
Sen’in hıfzında îmânım emânet olsun ey Allah
Kalbimle candan tasdik ederek, dilimle söylerim.
Allah’ım, bu gönül bağlılığım, tasdik ve itirafım, dönüş ve ibadetlerim, hepsi, Sen’in hıfzında emanet olsun.
Allâhumme salli efdâle salâtin ve sellim ekmele selâmin alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidinâ Muhammedin adede ma’lûmâtike ve midâde kelimâtike kullemâ zekerek-ez-zâkirûne ve ğafele an zikrik-el-ğâfilûn
Her şeyden yüce olan Cenâb-ı Hakk’a envâi hamd ve senâ ederiz. O’nun seçtiği kulu ve Rasûlü’ne salât ve selamlar olsun. Beytlerin Osmanlıca nazmı ve Türkçe tercümesi hitama ermiştir.