Duygu ve Düşüncelerimiz Nelere Kadir ?

Duygularımız ve düşüncelerimiz beden ve ruh sağlığımız üzerinde ne kadar etkilidir?

Ortalama bir insanın zihninden günde yaklaşık 60 bin düşünce geçtiği ileri sürülüyor. Bunların dörtte üçünün olumsuz ya da kaygılı olması dikkate değer. Üstelik insanlar negatif bir olaydan, pozitif olana oranla daha fazla etkileni­yor. Acılı şarkıların, türkülerin daha derin iz bırakması bu yüzden olmalı. Peki, duygularımız ve düşüncelerimiz bizi nasıl etkiliyor? Duygularımız, düşüncelerimiz bizi bedensel olarak hasta edebilir mi?

Şiddetli baş ağrısı, gastrit, ülser, hipertansiyon, kalp çar­pıntısı, görme ve işitme bozukluklarının, ciltteki kızarma­ların, pullanmaların bir kısmı, psikolojimiz bozulduğu için bedenimizde meydana gelen hastalıklardır.

Öyleyse hakikaten duygularımız ve düşüncelerimiz bizi hasta edebilir. Bunlara psikosomatik ya da psikofizyolojik hastalıklar adı verilir.

Dahası da var!

  • Diyelim ki çiçeğe alerjiniz var.
  • Bir arkadaşınız size eşek şakası yapıyor.
  • Plastik bir çiçek koklatıyor.
  • Astım krizine girer misiniz?
  • Kesinlikle evet.

Peki, bunun tersi mümkün mü? Yani duygularımız, dü­şüncelerimiz bizi iyileştirebilir mi?

Artroz denilen dejeneratif bir eklem hastalığı vardır, ağ­rıya neden olur. Dizdeki eklemlerin aşınmasından ve buna bağlı sürtünmeden kaynaklanıyor.

Dr. Bruce Moseley, Amerikan Basketbol Milli Takımı’nın hekimi. Bir deney çerçevesinde ameliyat edilmesi gereken hastaların yarısına gerçek, yarısına sanal ameliyat uyguluyor.

Sonuç nedir dersiniz? Sanal ameliyata tabi tutulanlar ile gerçek ameliyata tabi tutulanlar arasında iyileşme oranı eşit!

Baylor Üniversitesi cerrahlarından Bruce Moseley (üstte, solda öndeki, NG, Mart 2005)

Demek ki duygularımız, düşüncelerimiz bizi iyileştirebilir de.

Psikolog Martin Seligman’a göre düşündüğünüz şeyler davranışlarınızı belirler. Bu bağlamda iki temel eğilimden söz edilebilir; gerçekçi iyimserlik ve karamsarlık.

Karamsarlar:

Genellikle başarısızlıktan davranışlarını değil de bizzat

Ne yaparsam yapayım ben hep başarısızım diye düşünürler.

İnceleyin:  Tanrı’sız Bir Hayat -Ateizm Nasıl Bir Hayat Sunar?

kalıcı görürler ve ne yaparlarsa yapsınlar de¬ğişmeyeceğini düşünürler.

Çare geliştirmek için yeni bir hamle yapmayı saçma görürler.

 

Gerçekçi iyimserler:

Gerçekçi iyimserler genellikle başarısızlığı belli davranış-larıyla ya da koşullarla açıklarlar.

Bir işi başarmanın mutlaka bir yolunun olduğuna inanırlar.

Yaşanan başarısızlığı geçici bir durum olarak görürler.

Problem karşısında çare geliştirmek için hamle üzerine hamle yapma arzusu taşırlar.

Gerçekçi iyimserliği, “pembe gözlük aldatmacası” ile karıştırmamak gerek. Bunun için zaten iyimserliğin başına gerçekçi kaydını koyduk.

Bizde egemen olan eğitim tarzı çocuklara daha çok karamsarlığı aşılamaktadır. Çocuklarımızın ve gençlerimizin ve de tabi yetişkinlerimizin “kendine güven” konusundaki sorunları önemli ölçüde bu karamsarlık aşısından ileri geldiği söylenebilir.

Gerçekçi iyimserlik ve karamsarlık bir tercihtir. Kendi kendini gerçekleştiren kehanetler vardır; iyimserlik ve ka­ramsarlık bir açıdan kehanettir ve kendi kendisini gerçek­leştirebilir. Öyleyse hayatta başarılı olmanın yolu öncelikle gerçekçi iyimserliğe dayalı zihinsel kurgudan geçiyor.

Hikmetli Geleneğimiz de her daim ümitvar olmamızı ön­görür. Mevlana Cclaleddin’in ifadesiyle;

Peygamberler dediler ki: Ümitsizliğe düşmek kötüdür. Allah’ın ihsan ve rahmetlerine son yoktur./ Böyle bir ihsan sa­hihinden ümit kesmek hiç de yaraşmaz. Bu rahmete el atın, yapışın!/ Nice işler vardır ki ilk önce güç görünür de sonra­dan kolaylaşır, o güçlük geçer gider. Ümitsizlikten sonra nice ümitler var… karanlığın ardında nice güneşler var!

Ünıit kesilirse hayat biter.

/

Ebedi hayat istiyorsan “La-takne bağlan Madem ki, ümit birbirini kovaltyan arzudur,

Ümitsizlik hayatı zehirler.

Ümitsizlik seni mezar gibi sıkar.

Elvendi dağıysan bile seni ayağa düşürür.

Gam ile ümitsizliğin bir çadırda yaşar.

Keder, hayat damarına vurulan bir neşterdir.

Ey gam zindanında olan esir. “La-tahzen” öğüdüne sarıl.

Muhammet! İkbal (Çağın Mevlanası ö. 1938)

İnceleyin:  Mevlana’nın Yöneticilerle İlişkileri Ve Moğol Casusluğu İddiaları II

 

Ali Rza Bayzan-Terapistin Sufi Olursa

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir