Davranış Değiştirme

her-insan-kendi-hayatinin-mimaridir-1-300x238 Davranış Değiştirme

Davranış değiştirme terimi psikolojideki davranışçılık yaklaşımının

mirasıdır. Yirminci yüzyıla damgasını vuran davranışçılık Pavlov, Watson ve Skinner gibi kuramcılarla gelişti. Öyle görünüyor ki kuramcılar kurama fazla geldi; Çünkü Skinner ile davranışçılık zirveye ulaştı ve inişe geçti. Öyle görünüyor ki davranışçılığa Bandura’nın ve Seligman’ın katkıları son katkılar oldu.Bandura da, Seligman da davranışçılıktan yola çıkıp başka kulvarlarda devam ettiler. Bandura bilişsel-davranışçı yaklaşıma yöneldi, Seligman ise pozitif psikolojiyi tercih etti. Sonuçta davranışçılık bitme noktasına geldi. Günümüzde davranışçı denebilecek kuramcı yok denecek kadar azdır. Davranışçılar kendilerinin bilişsel -davranışçı olduklarını söylemektedirler.

Davranışçı yaklaşımı sürdürenler özel eğitimde davranış değiştirme adı altında çalışmaya devam etmektedirler. Sanki davranışçı yaklaşımın son kalesi özel eğitim ve davranış değiştirmedir. Bunun da temel nedeni davranışçılığın ele aldığı şekliyle atomistik görüşün uygulanabilir oldugu tek alanın özel eğitim olmasıdır. Özellikle zihin engellilerin başka faktorlerle “kafaları daha az karıştığı” için davranış analizi daha kolay yapılabilmekte ve uygulanabilmektedir. Ayrıca engellilere yapılacak eğitimin davranışı iyi analız etmesi gerektiğinden davranışçı yaklaşımın kullanımına uygundur.

Davrançılığın tarih boyunca etkili olduğu diğer bir alan da hayvan terbyedir.Zaten davranışçılığa getirilen eleştiriler bu noktada yoğunlaşir: Davranışçılığın insanı hayvan gibi görmesi. Her ne kadar insanın hayvandan temel farkının ne olduğu henüz uzlaşılmamış ve anlaşılmamış ise de insanlar hayvanlarla benzer olmaktan hoşlanmazlar. Bu yüzden davranışçılığa küfür edenler bile vardır.

Davranış değiştirme terimi özel olarak davranışçılığın kullandığı terim ise de, herkesin davranış değiştirmeye ihtiyacı vardır. Buradaki anlamıyla davranış değiştirme davranışçı yaklaşımla sınırlı değildir, gündelik dildeki davranışın değiştirilmesi anlamında kullanılmaktadır. İnsanların davranışları değişir. Değişimin bir kısmı olgunlaşma gibi dogal süreçlerle gerçekleşir bir kısmı da kişinin sahip olduğu (veya edindiği) davranışı amaçlı bir şekilde farklılaştırma şeklinde ortaya çıkar. İnsanın davranışı amaçlı davranıştır (buna Tolman “molar davranış” demişti). Hatta bir hadis “ameller niyetlere göredir” der. Bunun anlamı davranışın amacına göre değerlendirilmesi gerekir demektir. Zaten kişinin davranışının amaçlamadığı bir sonuca yol açması kaza demektir. İyi bir sonuca götürdüğünde o sonuç kazara ulaşılmış bir sonuçtur, kötü bir sonuca götürdüğünde kaza olmuştur. Bunun kaza ve kader ile ilişkisi din bilimcilerinin işidir.

İnsanlar davranışları istedikleri amaca ulaştırmadığında veya istemedikleri sonuçlara yol açtığında davranışlarını değiştirme ihtiyacı duyarlar. Bu anlamıyla davranış değiştirme psikolojinin ve özelde eğitimin konusudur. Hatta eğitim terimi bireyde davranış değişikliği meydana getirme süreci olarak da tanımlanır. Psikoloji içinde psikolojik yardım ilişkileri kişilerin davranışlarını değiştirmelerine yardım süreçlerini ifade eder. Psikolojik yardım ilişkileri bunu bazen davranışı (doğrudan değiştirerek) bazen de davranışın arka planındaki (bilgi, inanç, yeterlik, senaryo gibi) faktörleri değiştirerek gerçekleştirir.

Meşhur fıkradır, adamın biri burnu büyük olduğu için tedirgin ve huzursuzmuş. Arkadaşına bundan dert yanmış. Arkadaşı bir gün ona psikolojik yardım almasını önermiş. Bir süre sonra karşılaştıklarında arkadaşı onu mutlu görmüş. Hem psikolojik yardım alıp almadığını, hem de mutluluğunun nedenini sormuş. Kişi “psikolojik yardım aldım” demiş. “Eeee?” demiş arkadaşı. Kişi de “anladım ki benim burnum büyük değil, yüzüm küçükmüş” diye cevap vermiş, Yani psikolojik danışma olguyu değiştiremediği zaman (ki çoğu zaman bunu yapamaz da) kişinin bakış açısını değiştirerek kişilere yardımcı olur. Eğer sorun kişinin burnu büyük olduğu için huzursuz olması ise bakış açısını değiştirerek huzursuzluğu giderilebilir.

Kişinin davranışını değiştirmek istediği durumlar gündelik hayatın gerçeğidir. Söz gelimi bir öğretmen sınıfındaki öğrencilerin öğrenmelerini artıramadığını veya sınıfa hakim olamadığını (yani sınıfın bütününü istediği yöne yönlendiremediğini) düşündüğünde davranışını değiştirmesi gerekiyor demektir. Ama insanlar davranışlarını bilinçli seçtiklerini ve uzun zamandır kullandıklarını düşündüklerinde dayranışlarını değiştirmeye karar vermeleri ve değiştirmeleri zordur. Bu gibi durumlarda insanlar kendilerinin dışındaki faktörlere topu atmayı daha kolay bulurlar ve tercih ederler. Yukarıdaki öğretmen öğrencilerin “haylaz” veya “anlayışları zayıf” olduğunu veya fiziksel şartların yetersiz olduğunu veya eğitim programlarının (ve sistemin) uygunsuz olduğunu iddia edebilir. Bu kolaydır ve insan kolayı seçer. Bu yüzden öğretmenler ellerinden geleni yaptıklarını söylemeyi tercih ederler. Çünkü değişmek ve davranışını değiştirmek bilinenin (ve alışılmışın) dışında bir şeydir ve alışıldık (ve bilindik) olmayan insanları gerginliğe iter. İnsan bilmediğinden korkar.

İnceleyin:  Bir Evi Yuva Yapan Nedir?

Oysa gene öğretmen örneğimize devam edersek, öğretmenin görevi kişilere bu şartlarda bunu öğretmektir. İdeal şartların ideal öğrencilerin ideal programların bulunup bulunmadığı başka platformların işidir, öğretmenlerin sınıftaki görevi bu değildir. Yani hiçbir öğretmen “bize ideal öğrencilerini, ideal şartlarını ve ideal programı bulup öner, biz de onu sana sağlayalım ve senden verimli olmanı bekleyelim” diye istihdam edilmez. Sonuçta öğretmenin yapması gereken, içinde bulunulan durumda öğretmektir, bunun yolu da davranışını değiştirmektir. Şundan veya bundan şikayet etmek belki öğretmeni geçici olarak rahatlatabilir, ama sorunu çözmez. Yapılması gereken, öğretmenin davranışını değiştirmesidir.

Davranış değiştirmenin dört aşaması vardır (kişinin kendi davranışını değiştirmesi sürecinden söz ediyoruz). Değişimin başlayabilmesi için önce var olan durumun eleştirilmesi gerekir. Eleştiri olumlu ve olumsuz yönlerinin ortaya konması demektir. Genelde toplumumuz eleştiri dendiğinde olumsuz tarafları ön plana çıkarma eğilimindedir. Oysa bu yanlı bir eleştiridir ve işin kötü tarafı olumsuz yana eğilimlidir.

İşin toplumsal tarafından bakılırsa eleştiri yapan da eleştirilen de eleştirinin olumsuz yapılacağını bilir. Bu yüzden de bu toplumda kimse eleştiriyi sevmez. Daha doğrusu eleştirmeyi sever ama eleştirilmeyi sevmez, Eleştirmek başkalarını kötülemek anlamına gelir eleştirilmek ise başkaları tarafından kötülenmek. Bu da kimsenin sevmediği bir durumdur.

Gerçekçi bir değerlendirme ve eleştirme her iki tarafı da dikkate alır.

Genellikle eleştirme aşamasında yapılan hata, durumu eleştirmek şeklindedir (öğretmen örneği). Oysa yapılması gereken, davranışı eleştirmektir ve en zor olan budur: kendini (davranışını) eleştirmek. Durumu eleştirmek şikayetin devam etmesi anlamına gelir. Çünkü durumda her zaman olumsuzluklar bulmak mümkündür.

Davranışı eleştirmek aynı zamanda davranışın nasıl değiştirilebileceği konusunda yol göstericidir. İkinci aşama olan değiştirme aşaması başka (ve daha uygun olan) davranışın seçilmesini içerir. Seçilen davranış uygulanır ve doğru davranış seçilmişse başarıya ulaşılmış olur. Doğru davranış seçilmemişse eleştirme aşamasına yeniden dönmek gerekir. Niye doğru davranış değildir, bu anlaşılmalıdır.

Değiştirilen davranış çoğu zaman “olgun” bir davranış değildir. Davranış konusunda olgunlaşmak onun geliştirilmesi anlamına gelir. Üçüncü aşama olan geliştirme davranışın gerektiğinde çeşitli varyasyonlarının üretilmesini kapsar. Aynı zamanda davranış kolay ve çabuk bir şekilde gerçekleştirilebilmelidir. İnsanın olgunlaşma eğilimi, davranışı geliştirmeye yardımcı olur. Geliştirme bilinçli planlama ile yapılabileceği gibi tekrar yolu ile de gerçekleştirilebilir. Bir davranış konusunda olgunlaşmaya çalışan çocuklar o davranışı (bazen yetişkinleri bıktıracak kadar) tekrar ederler. Bu aynı zamanda davranışa uyum sağlamanın bir yoludur. Yetişkinler için de aynı yöntem kullanışlıdır. Tekrar edilen davranış pekişir ve beceri haline gelir. Tabii ki yetişkinler bu yolun yanı sıra bilinçli geliştirme yolları da bulabilirler. Bunun için kişinin davranışla ilgili bilgilerini artırması gerekir.

Geliştirilen davranış artık yeni bir davranıştır. Bu yeni davranış sayesinde kişi hem davranışı (veya sorunu) hem de kendini aşmış olur. Bu dördüncü aşama “aşma’dır. Artık kişi eski davranışını terk edebilir ve kendini aşabilir. Gerçek gelişme kendini aşmadır. Bu şekilde kendini aşan kişi başta ifade edilen durum ile ilgili kişilerden şikayet etmekten de kurtulmuş olur. Bir anlamda hayatın amacı gelişmektir ve gelişmek de kişinin kendini aşması ile mümkündür.

Öğretmen açısından durumu örneklemek durumun anlaşılmasını kolaylaştıracaktır. Sınıfta bir öğrencinin şık sık ayağa kalkarak sınıfın düzenini bozduğunu düşünelim. Öğretmen de her seferinde bu öğrenciye kızarak sınıf düzenini sağlamaya çalışsın. Bu durumda bir şeylerin yolunda gitmediği açıktır. O zaman ne yapılabilir? En çok yapılan şey öğrenciyi suçlamaktır. Öğrenci sınıfın düzenini bozmak. tadır, sınıfta uygun olmayan davranışta bulunmaktadır. Öğretmen anne babayı çağırıp “çocuklarının hiperaktif olduğunu”, “bir doktora götürmeleri gerektiğini” söyleyebilir (ve ne yazık ki çoğu zaman yapılan budur). Ancak öğretmen topu başkasına atmıştır. Beklemektedir ki bütün çocuklar onun istediği gibi olsun. Belki içinde bulunduğu durumdan “paçayı sıyırmıştır” ama muhtemelen gelecekte benzer durumlarla tekrar karşılaşacaktır. Ve gene muhtemelen gelecekte de anne babaya çocuğu şikayet etme davranışını sürdürecektir. Oysa öğretmenin görevi kendisine verilen öğrencileri değiştirmeye çalışmak değil, onlara öğretmeye çalışmaktır. Başa çıkamadığı öğrencileri sınıftan göndermeye veya anne babanın öğrenciyi öğretmenin istediği şekle sokmasını istemeye normal şartlarda hakkı yoktur. Onun görevi öğretmektir, hangi öğrenci karşısına çıkarsa ona bir şekilde öğretmenin yolunu bulmaktır.

İnceleyin:  İslam Düşüncesinde Tıp Geleneği:Belhi Örneği

Öğretmenler bu gibi durumlarda once kendı davranışını eleştirerek işe başlamalıdırlar. Öğrencinin duzeni bozmasına neden olan davranış nedir? Veya öğrencinin davranışına göstermiş olduğu davranış nedir ve neden başarısız olmakta, ilgili davranışın ortadan kalkmasını sağlamamaktadır? Bu soruların cevabını bulduktan sonra davranışını değiştirmelidir. Söz gelimi böyle bir durumda öğrenci ile pazarlık edebilir. Diğer öğrencilerin de benzer davranışı göstermelerini isteyerek, öğrencinin davranışının görünürlüğünü ortadan kaldırmayı deneyebilir. Diyelim ki bu davranış başarılı oldu, öğrenci ne yapacağını şaşırdı. Davranışını değiştirmiş durumdadır. Bundan sonraki adım bunu geliştirmektir. Geliştirme ek davranışlar edinerek (söz gelimi öğrenciyle sözleşme yaparak) olabileceği gibi, ilgili davranışı geliştirmenin yollarından biri öğrencini bu davranışı göstereceği kestirildiğinde sınıfı ayağa kaldırmak veya başka bir ortak davranışa (sınıfı takım haline getirme) yöneltme şeklinde olabilir. Büyük bir ihtimalle öğrenci şaşıracak ve sınıfa uyacaktır. Öğretmenin yaptığı şey değişen davranışı geliştirmektir. Öğretmen bu stratejiyi daha kolayca kullanabilir hale gelebilir. Bunda başarılı olan öğretmen kendini aşmış, yenilenmiş, geliştirmiş olur. Öğrenciyi anne babasına şikayet etme veya öğrenciyi cezalandırma davranışı yerine bu durumu fırsat olarak kullanan ve sınıfı takıma dönüştüren bir davranış) geliştirmiş olur.

Benzer bir durum ile ailede karşılaşılabilir. Israrla kendi isteğini çocuğuna yaptırmaya çalışan bir anne “çocuğum beni dinlemiyor, benim dediğimi yapmıyor” veya “çocuğum ders çalışmıyor” diye şikayet etmek yerine bu gibi durumlarda (kendisinin) gösterdiği davranışı eleştirebilir, değiştirebilir, geliştirebilir ve böylelikle kendini aşabilir. Genel olarak sorun insanların kendini değiştirmeye ve aşmaya istekli olmayışlarıdır.

Özetle, özellikle başkaları ile ilişkilerinde sorunlar yaşayan ve bu yönde gösterdiği davranışlarda başarısız olan bir kişinin uygulaması gereken iki kural vardır. Bunlardan biri sorun oluşturan kişiyi veya durumu eleştirmek yerine kendi davranışını eleştirerek işe başlamaktır. Unutmamalıdır ki, problem kiminse onu çözecek olan da odur. Öğretmenin sorunu öğrenciyle veya anne babayla, anne babanın sorunu çocuğu ile çözülmez (bu yanlışa okullardakı oğretmenler kadar rehber öğretmenler bile düşmekte, öğrencinin sorununu anne baba ile çözmeye çalışmaktadırlar). Sorun yaşayan kışı once kendi davranışını eleştirmeli, ardından davranışını değiştirerek geliştirmeli ve kendini aşmalıdır.

Unutulmaması gereken bır kural daha vardır: Sağlıklı çözüm yolu ılışkiyi sürdüren çözüm yoludur. İlışkıyı bitirmeye yönelik çözümler çözumsüzlüğün bir işaretidir. Özellikle eşler arazındaki problemlerde bu kural sıklıkla çiğnenir olmuştur. İlişkiyi bitirmek sorun çözmez. Sorunu sağlıklı çözen davranış ilişkiyi devam ettirmenin bir yolunu gösteren davranıştır. Bunun da yolu “eleştir — değiştir – geliştir — aş!” formülünü uygulamaktır. Aslında herkesin bildiği bu yol, insanların gündelik hayatında zor ve erişilmez bir yol gibi görülmektedir. Hatırlamaktan hoşlanılmayacak soz şudur: Aklın yolu birdir.

 

 

Hasan Bacanlı – Yurdun Gölgesinde,syf:62-67

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir