Cumhuriyet Devrindeki Eğitim

mecburi-egitim-250x250-1 Cumhuriyet Devrindeki EğitimTAHSİN ‘BANGUOĞLU ANLATİYOR

Bozgeyik -Cumhuriyet dönemindeki eğitimimizin bir değerlendirmesini yapar mısınız?

“Banguoğlu: Eğitim, her milletin kültür şartlarına ve kültür varlıklarına göre düzenlenir. Bizde Cumhuriyet eğitiminin baş hatası şu olmuştur: Cumhuriyet, Laiklik diye bir prensip getirdi. Biz, laikliği yanlış anladık. Laik devlet olur, laik millet olmaz. Millet dindardır. Laik insan olmaz. Ama bu yanlış anlayış neticesinde laiklik bir nevî maddecilik gibi bir tesir yaptı cemiyette. Eğitim de ona göre kuruldu. Materyalist bir eğitim kuruldu Türkiye’de. Baş hata budur. Bunun getirdiği hatalar vardır. Laik eğitim prensibiyle medreseler kaldırıldı.

Medresede müsbet ilimler yoktu. Fakat onun yanıbaşında açılan mekteplerde müsbet ilimler vardı. Bu müsbet ilimlerin yanıbaşında, millî kültür bilgileri ve asıl millî eğitim vardı. Bu husus, millî kültür eğitimi zayıf tutulmuştur Cumhuriyet döneminde. İhmal edilmiştir. Millî müesseselerin sağlam tutulması lâzımdı. Düşününüz ki, Din dersleri kaldırılmıştır. Din derslerini tekrar koymak ancak, bakanlık yaptığım iktidar zamanında olmuştur. 1949’da ben Millî Eğitim Bakanı iken. İlâhiyat Fakülteleri, İmam hatip okullarının bir kısmı benim bakanlığım zamanında açıldı. Türk büyüklerinin türbeleri kapatılmıştı. Onlar açıldı. Bu surette bir revizyon başlamıştı. Bu revizyon, millî değerlere doğru yöneliştir. Cumhuriyet döneminde maalesef millî değerler çok ihmal edilmiştir. Bu yeni yöneliş hüküm sürüyor. Ümit ediyoruz ki, bu millî yöneliş gittikçe kuvvetlenecektir. » .

Bozgeyik: ’Son C.H.P. iktidarında millî eğitimdeki, daha önce.tedrisatta olan ders kitaplarını kaldırdılar, imha ettiler… Bu durum için de dersiniz?..

Banguoğlu: «Politikacıların suçları çok büyüktür. En büyük suçları, yetişmekte olan gençliği çıkmaz yollara sokmak, yarı cahil, ezberci yetiştirmektir. Dediğim gibi bunların yanında Laiklik prensibinin yanlış vb kötü anlaşılması olmuştur. Umuyorum Türkiye’de bu gidiş mecrasını bulacaktır. . .»

İnceleyin:  Erol Göka - Yalnızlık ve Umut ''Alıntılar''

Bozgeyik: Efendim Cumhuriyet döneminde tarih ve bilhassa dine karşı bir cephe alışı görüyoruz. Malumunuz bu durum fen kitaplarına kadar sirayet etmiş. Allah’ı inkar fikirleri ilim diye okutulmuş, insanın maymundan geldiği iddia edilmiş. Bütün bunlar için sadece Laikliğin yanlış anlaşılmasından ileri gelmiştir diyebilir miyiz… Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?..

Banguoğlu: «Tarih ve Din olarak ele alalım. Yakm tarihimizin ihmal edilmesi ve lüzümsuz yere kötülenmesi, karalanması siyâsî sebeplerden ileri gelmiştir. Ona karşılık meçhul devirlerde bir millî tarih aranmıştır. Asılsızdır. Bizim en büyük tarihimiz, en şerefli tarihimiz; Anadolu’da kurduğumuz Büyük Selçuklu ve Osmanlı tarihidir.

Yakın tarihe kadar uzanır. Dediğiniz doğru. Tarihi yersiz, lüzumsuz kötülediler.

«Din, sosyal bir müessesedir. Hususiyle İslâm dini. .. Hem itikat yönünden hem akıl yönünden en mükemmel bir dindir. Dinî eğitim biraz evvel konuştuğumuz gibi ihmal edilmiştir. Onun neticesi Ataizme gider. Dinsizliğe gider. Şikayetiz yerindedir. O devirde yetişmiş bir sınıf kaldı maalesef… Laiklik prensibini hâlâ öyle anlıyor. Laiklik inanışı altında din eğitimine, dinî prensiplere karşı bir soğukluk meydana getirmişlerdir…

Din, eğitime bağlı bir müessesedir. Ailede din eğitimi kalmazsa, okullarda din eğitimi kalmazsa yetişen yeni nesiller, dine lakayt olurlar en azından. Dinsiz olmak değil de dinle ilgisiz. İşte kastettikleri laiklik odur. Laik insan!.. Oysa, laik insan olmaz.

Bir safsata daha yaptılar o devirde. “Din ferdî bir müessesedir. Sosyal yönü yoktur.” dediler. Bu bir safsatadır. Din, sosyal bir müesssesedir. Ve en kuvvetli, başta gelen sosyal bir varlıktır. Biz, babalarımız, dedelerimiz müslüman olduğu için mi müslüman olduk?.. Ve dinin ‘ sosyal cepheleri bellidir. Birlikte ibadet, birlikte yaşayış, dinî hayat dediğimiz bir yaşama tarzı vardır. Elbette dinî hayatın da bir kalkınma dönemi gelecektir. Benim görüşüme göre de başlamıştır. Topyekün kalkınma da bunun arkasından gelir. »’

İnceleyin:  Sanayi Devrimi Sonrası Toplumsal Süreçlerin Şekillenmesinde Sosyal Bilimlerin Etkisi

Bozgeyik: Efendim belirttiğiniz gibi bir hata yapıldığı meydanda. Bunu yapanlar bilmeyerek yaptılar denilebilir mi?..

Banguoğlu: Çoğunu bilerek yaptılar.!

Bozgeyik: Bize düşen vazife?

Banguoğlu: Size düşen millî şuur mihveri etrafında toplanmaktır.

Bozgeyik: Millî şuur terimini açar mısın?.. ‘

Banguoğlu: Maalesef yakın zamanlara kadar, Cumhuriyetten bu yana milliyetçilik adı altında milletin esas müesseseleri ihmal ve tahrip edilmiştir. Milletin müesseseleri vardır. Milliyet lafı bir boş kovandır. Bunun içerisi boşaltılmıştır. Nedir onun muhtevası?.. Milliyet kavramının muhtevası, başta din birliği, dil birliği, millî örf ve âdetler (bu Avrupadan alınmaz), millî sanat, güzel sanatlar… Bunlar yerlidir… Biz o kadar basit anladık ki bütün bunların Avrupadan bize geleceğini zannetik. Gelmez!.. Çünkü bunların temeli bizdedir. İşte böyle ruh muhtevası boşaltılmış bir milliyetçilik davası bizi bu kerteye getirmiştir. Sizin yapacağınız, bu muhtevayı yerine koymak, yani milliyetçilik kavramının boş kalmış olan kovanını yeniden doldurmaktır.»

Bozgeyik: O zaman gayret fertlere düşüyor.

Banguoğlu: Fertlere ve nesillere düşüyor..»

Bozgeyik: Bu mevzuda söylemek istedikleriniz?

Banguoğlu: Bu hususta söyleyebileceğim şudur. Cemiyetin bir kanadı, materyalizme, maddeciliğe doğru gitmiştir. Amma cemiyet bütünüyle, biz millet olarak çoğunlukla o yolda değiliz. Aydınların bir kısmı maddeciliğe doğru gitmiştir. Maddeci, her türlü manevî kuruluşu inkar eder. Dünya görüşü budur. Onların hakim olduğu memleketlerde bu dünya görüşü zorlanmaya çalışır. Ama geniş kitle millî değerleri muhafaza eder. Sizin yolunuz o yoldur. Yani millî değerlerin muhafazası yoludur ki, temelde bu değerler zaten mahfuz olduğu ıçin siz kuvvetlisiniz. Materyalistler değil.. Türkiyede, siz milliyetçi ve dindar olan kanat başarıya ulaşacaktır.

Bozgeyik: Teşekkür ederim..

Burhan Bozgeyik – Mülakatlar,syf.23-27

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir