Hâris el-Muhâsibî ye sehânın (cömertlik) mânası suâl edildiğinde o şöyle demiştir: “Cömertlik birkaç şekilde olur: Dünyada cömertlik, dinde (ahirette)cömertlik.
Dünyada cömertlik, vermek, harcamak, îsar (başkasını kendine tercih etmek), insanin kendisinin iyilik ve kolaylılık sahibi olmasıdır. Allah Teâlâ buyuruyor ki: Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtulup erenlerdir.”
“Dünyadaki cömertliğin alâmetleri nelerdir?” diye sorulduğunda o şöyle demiştir “(Malları) Depolamayı terk etmek, malların toplanmasına buğz etmek ve bir şey istediğinde ihvana vermeyi taahhüt etmektir.” “Kardeşin isteme anında cömertliğin alâmeti nasıl olur?” denildiğinde O: “Kalbi sevinçle beraber, hızlı ve süratli şekilde cömert olmaktır, (isteyene istediğini hemen vermesidir) Bununla o kimse; isteyenin istemesinin vermekten daha faziletli olduğunu anlar. Nitekim Mutarrıf b. Abdi İlah eş-Şıhhîr bir şiirinde şöyle der;
Ölçüp tarttığın birşeyi vermek ile istemek söz konusu olduğunda,
Vermenin her türlüsü hafif kalır, istemek ağır basar
Var gücünle imtihan edilirsen istemeye
Sarf et bütün çabanı, cömert ve Kerîm olandan istemeye
Çünkü bu durumda istemeden verirsin ve isteyeni isteme sıkıntısından kurtarırsın.2
Yine bir hikmet sahibinin söylediği gibi:
Yiğit (fetâ) malından hali olur da
Murûetten (erdemden) hâlî olmaz.
Mutarrif(b. Şıhhır) dostlarına: Sizden birisi benden ihtiyacı için bir şey isteyeceği zaman onu bir kâğıda yazıp bana ulaştırsın, çünkü ben onun yüzünde isteme zilletini görmekten hoşlanmam” demiştir.
‘‘Dinde olan cömertliğe gelince: Din uğruna telef etmek süretiyle nefsine cömert davranman, Allah için canını fedâ etmek ve kanını akıtmak suretiyle kalbine cömert davranman gibi. Sevaba ihtiyacı olsa da, böyle yapmakla dünya ve ahret için sevap elde etmek kastedilmez. Çünkü böyle kimsenin kalbinde galip olan, ihtiyarı Allah’a bırakması sebebiyle kâmil cömertliğin güzelliğidir. Böylece nefsin için ihtiyar ettiğin şey güzel olmasa da, bunu sana yönelerek yapmış olur.
Nitekim âbidlerin birinden rivayet edilir ki: Seferlerinin birinde ashabıyla birlikte otururken Hayyân b. Hilal’le karşılaşılır ve denir ki: “Aranızda Hayyân var mı ona bir mesele sorayım?” Oradakiler ona Hayyân ı işaret ederek “İstediğini sor.” derler. Kadın: “Sana göre cömertlik ne demektir?* diye sorar, Hayyân da: “İsteyerek vermek ve başkasını kendine tercih etmektir.” diye cevap verir. Tekrar o kişi: “Dinde cömertlik nedir?” der, Hayyân: “Zorlama olmadan nefisinin cömertlik hâliyle Allah’a ibadet etmendir.” Cevabını verir. “Bunun karşılığında ecir istiyor musunuz?” dediğinde orada bulunanlar şöyle derler: “Evet. Çünkü Allah Teâlâ bir iyiliğe karşılık on mislini vaat etmiştir.” O kişi şöyle demiştir: “Bir tane verdiniz, on tane aldınız hangi şeyle cömertlik yapmış oldunuz?’’ Bunun üzerine orada bulunanlar o kişiye şöyle dediler: “Sana göre cömertlik nedir?” O kişi şöyle dedi: “Bana göre cömertlik, karşılığında hiçbir ecir istemeden, zorlama olmadan, tâatıyla lezzetlenmiş ve nimetlerinden nimetlerim iş olarak Allah’a ibadet etmenizdir. Allah Teâlâ’nın kalplerinize vakıf olmasından hayâ etmez misiniz? Böyle yapmakla bir şeye karşılık bir şey istendiği bilinir. Bu ise dinde çirkin bir şeydir ”
Bir kadın âbidden nakledildiğine göre, onların bazısı diğer ibadet edenlerin bir kısmıyla ilgili: “Cömertliğin sadece dinar ve dirhemle olacağını mı zannediyorsunuz? Sana göre cömertlik nedir?” dediğinde o kişi şöyle demiştir. “Cömertlik, Allah için nefislerin feda edilmesidir.”
Bir grup cûd ile sehâ arasını ayırmış ve şöyle demişlerdir: Allah Teâlâ cevâd (cömert, nimet ve ihsânı bol olan) diye vasıflanır, fakat sahi (cömert) diye vasıflanamaz.
Bazıları da der ki: Allah sahi diye vasıflanamaz çünkü bu kelime verimli, yumuşak toprak mânasına gelen bir kelimeden alınmıştır.
Ebû Bekir İbnFurekde şöyle der (müellif): “Allah Teâlâ sahi (cömert) diye vasıflanamaz, görüşü bize göre hatadır. Çünkü tevkîfîlik (Allah’ın bildirmesiyle olan durum) bu isim hakkında vârid olmamıştır. Allah’ın isimleri sadece tevkifi olarak alınır, bilinir.”
’ Zünnûn el-Mısrî’den rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir: “Cömertliğin başlangıcı ve nihayeti vardır. Başlangıcı, elinde olan her şeyi isteyerek vermede nefsinin cömert olmasıdır. Nihayeti ise, insanların elindekiler hususunda nefsinin cömert olmasıdır. Bu, bir sözünde başkasına cömertliği, ‘Dünyanın yenmesine aldırmamaktır’ diyen kimsenin sözünün mânasıdır. Sehânın aslı cömertliktir, insana gelen şeyin temiz olarak gelmesidir. Vermek ona zor gelip ve onu çok görmediği zaman, bazen (malını) veren cimri, cimri olan cömert olabilir. Bu sebeple ashabımız şöyle demiştir; “ Verme fiili gerçekleşmese bile Allah Teâlâ her zaman cömerttir (cevâddır). Zira verme bir fiildir. Allah Teâlâyı cömert (cevâd) olması sebebiyle böyle vasfetmesinin mânası ise, vermenin O’na zor gelmemesindendir.”
İbn Furek – Tasavvuf Istılahları
(Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı)
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…