Bize iyi gelen hasletlerimizden bahsetmeye devam edelim dilerseniz. Ruh sağlığımız ve cömertlik arasındaki ilişki hakkında neler söylersiniz?
İnsanın iyilik halini artıran pek çok erdem var: Bağışlayıcılık, minnettarlık, merhamet ya da cömertlik gibi. İyi bir yaşamın ne olduğu konusunda her disiplin kendi içinde sorular sorup kendi yanıtlarını üretmiş. Salman Akhtar psikoloji disiplini kapsamında cömertlik üzerine yapılan çalışmalara gereken ilginin yeterince gösterilmediğini ifade ediyor.[59] Oysa kadim kültür ve dinlerde insanlar her zaman cömert olmaya teşvik edilir. Psikoloji alanında bu konu üzerine hiç çalışma yapılmadığı söylenemez elbette. Bu alanda uzun yıllardır çalışan Kansas Üniversitesi’nden Daniel Batson’ın araştırmaları örnek olarak verilebilir. Batson’ın çalışma sonuçlan bize, cömertlik söz konusu olduğunda içimizde taşıdığımız güçlü bir potansiyel olduğunu söylüyor.[60]
Cömertliğin temel taşı, pek çok insani değerde olduğu gibi empati duygusudur. Empati sayesinde başkalarının acıları ya da sıkıntı- larıyla bağlantı kurar ve içimizin en derinlerinde onlara yardım etme motivasyonunu hissederiz. Bu sayede cömertlik varlığa bürünme fırsatı bulur. Cömert olabilmemiz için empati nasıl gerekliyse empati için de dikkat gereklidir. Sürekli yeni bilgilerin akışına maruz kaldığımız bu hız ve bilgi çağında empati kurabilmek için dikkatimizi vermek kendi başına bir cömertlik eylemi haline gelmiş durumdadır. Simone Weil’in meşhur ifadesiyle “Dikkat, cömertliğin en nadir ve saf formudur.” Dikkatimizi vermek, benim zannımca da cömertliğin en gelişkin hali olabilir zira verdiğiniz şey ne olursa olsun, kime ne vereceğinize karar verip harekete geçebilmenin ön şartıdır.
Benim de sıklıkla referans verdiğim, dikkatin empati kurmak ve yardım etmek konusundaki önemini gösteren bir çalışma var: Da- niel Goleman, Social Intelligence kitabında Princeton Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde öğrencilerle yapılan bu çalışmayı örnek verir. 40 öğrenciye uygulamalı bir vaaz verecekleri söylenmiş ve her birine bir vaaz konusu verilmiş. Öğrenciler iki gruba ayrıldıktan sonra öğrencilerin yarısına, yolun kenarında muhtaç bir yabancıya yardım etmek için duran bir adamla ilgili Incil’den bir vaaz konusu verilmiş. Diğer gruba ise Incil’den rastgele bir vaaz metni verilmiş. Deneye katılanlara metinlerine çalışmaları söylenmiş. Sonrasında teker teker başka bir binaya geçip vaaz vermeleri istenmiş. İlginç olan şudur ki, vaaz verecekleri binaya geçerken aynı kıssadaki gibi muhtaç bir adam binaların arasında onları beklemekteymiş. Peki katılımcılar o muhtaç kişiye yardım etmişler mi dersiniz? Cevap: Hayır. Neden yardım etmedikleri sorulduğunda da vaaz verecekleri için çok acele ettiklerini ve o adama yardım edecek kadar vakitlerinin olmadığını söylemişler.
Goleman, ilahiyat öğrencilerinin muhtaç birine yardım etmemeyi seçmelerinin onların zihnindeki sistemle ilgili olduğunu söylüyor. Zaman baskısı altında olduğumuzda çevremizde olan bitene yönelik dikkatimiz kısıtlanır. Bu da yardımda bulunabilmemiz için gereken empatiyi göstermemize engel olur. Etrafımızdaki insanlara karşı cömert olabilmemiz için tüm dikkatimizi onlara yön- lendirebilmemiz gerekir. Eğer dikkatimiz modern hayatın zaman örgütlenmesinde olduğu gibi görevler, telaşlar ya da başka dikkat dağıtıcılar yüzünden bölünürse yardım etme olasılığımız düşer. Goleman, hızlı bir biçimde akan şehir yaşamında bir tür trans halinde yaşadığımızı ve diğer insanları fark etmekte güçlük çektiğimi vurgular.61 O yüzden vermeye önce dikkatimizle başlamamız iyi bir yol olacaktır.
Cömertliğin çok sayıdaki faydalarından biri, cömertlik sayesinde beynimizin haz ve sosyal bağlantıyla ilişkili bölümlerinin harekete geçmesidir. Bu esnada salgılanan endorfin, ruh ve beden sağlığımıza olumlu katkı sağlar.
Rekabet günümüz kapitalist toplumlarının en önemli düsturlarından birisi. Büyük olan küçüğü, hızlı olan yavaşı yutuyor. İpi önde göğüslemek, vakti nakde çevirebilmek, “sınırsızca büyümek” en önemli başarı ölçütleri arasında sayılıyor. İnsan zamana hükmedemiyor, zaman insanı kovalıyor. İç âlem ile dış âlem arasındaki uçurum büyüyor. Belki sormamız gereken soru şu: Kazanırken neyi kaybettim? Telaş içinde yaşamak hem kendimize gösterdiğimiz şefkati hem de başkalarıyla hemdert olabilme yeteneğimizi törpülüyor. Bencilliğin şaha kalktığı toplumlarda merhamet ve empati birer ilaçtır. Durup kendimize ve dünyaya sükûnetle bakabilmeyi gerektirir. Başarının modern ölçütlerini sorgulamayı, modem uygarlığın “faydasız” saydığı etkinliklere daha fazla zaman ayırmayı gereksinir. Dünya daha güzel bir yer olacaksa kamusal iyiyi bireysel iyinin önüne koyabilen insanlar sayesinde olacaktır.
Cömert olabilmek için önce dikkatimizi vermemiz gerektiğini söylediniz. Sonrasında neler verebiliriz cömert olabilmek için?
Bu sorunun yanıtı, kıymet verdiğimiz her şey olacaktır. Dikkatiniz, zamanınız, paranız, bilginiz, sevginiz. Vermeye nereden başlayacağınız da önemlidir. Yakından başlamak daha iyidir. Hatta en yakınınızla başlamak… Yani vermeye kendinizden başlayın. Kendinize karşı verici olduğunuzda başkalarına verme kapasiteniz de artacaktır. Bilirsiniz, uçak yolculuğunun başında güvenlik için yapılan bilgilendirme anonsları vardır. Herhangi bir riskli durumda oksijen maskeleri devreye girecektir. Böyle kritik bir durumda önce kendi maskenizi takmanız salık verilir. Zira siz kendinizde olmaz, bitkin ya da muhtaç durumda kalırsanız başkasına yardım etme gücünü ve fırsatını hiç bulamazsınız. Başkalarına da yük olursunuz. Elbette bu, oksijen maskesini kendinize takıp tüm oksijeni tek başınıza tüketmek, bencil olmak ya da başkalarına yardım etmemek anlamına gelmez.
Ayrıca kişinin ihtiyaçlarını dile getirmesi ve kırgınlıklarını paylaşması yahut bu konularda destek alması kendine karşı cömert davranmasının bir başka yansımasıdır. Bu söylemesi kolay, uygulaması zor bir tutum. Azim Jamal, bazı insanların almakta güçlük çektiğine işaret ederek her insanın vermeyi öğrenmek kadar almayı da bilmesi gerektiğini vurguluyor.[62] Almak ve vermek madalyonun iki yüzü gibidir. Zira sürekli almak ve hiç vermemek kadar almaktan kaçınarak biteviye vermek de bütünlükten yoksun bir hal. Halil Cibran’ın Ermiş kitabında söylediği gibi: “Cömertlik, yapabileceğinden fazlasını vermek, kibir ise ihtiyaç duyduğundan azını almaktır.”[63]
Kendimize karşı cömert olmayı öğrenmek ya da bu yönümüzü geliştirmek için neler yapabiliriz? Birkaç pratik öneri paylaşabilir misiniz?
Cömert olurken kendi iyilik halimizi gözetebileceğimiz birçok şey yapmak mümkün. Bu yolda adım atmak için hayatınızda zayıf olan ya da daha güçlü olmasını istediğiniz taraflarınızın bir listesini yapmayı deneyebilirsiniz. Belki de olumsuz sonuçlar barındıran güçlü yönleriniz var ve onları biraz değiştirmek istiyorsunuz. Bu liste sayesinde öncelikle sorunlarınızı tanımlamış olursunuz. Böylece varmak istediğiniz hedef için bir yol haritası çizmek mümkün hale gelir.
♦
İkinci adım ise, hedeflerinize ulaşmak için izleyeceğiniz yolda net ve küçük adımlar planlamak. Küçük adımlar hem harekete geçmenizi hem de ilerledikçe kendinizi teşvik edebilmenizi sağlar. Hayatlarınızı iyileştirmek için çabalamanın kendiniz ve çevreniz üzerinde nasıl bir domino etkisi yaratacağını görmek kim bilir ne kadar ilham verici olacak…
En yakınlarımızdan başlayarak, giderek genişleyen dairelerle bir cömertlik iklimi yeşertmeliyiz. Ailemize, sevdiklerimize, çevremize, ülkemize, dünyaya… Eşinize karşı müşfik olun. Şefkat ilişkiyi zenginleştirir, derinleştirir. Onun hikâyesini öğrenin zira bir insanın hikâyesini bilmek onu anlamayı ve ona şefkat göstermeyi kolaylaştıracaktır. Bir kişinin yaptığı her davranış için bir nedeni vardır. Nedenleri bilmek, muhatabınızı anlamanıza ve ona şefkat göstermenize yardım eder. Zaman zaman evli çiftler, çocukları dünyaya geldikten sonra anne baba rollerinin ağırlığı altında, sevmiş oldukları insanı unuturlar. İlişkinizi daha iyi hale getirmek istiyorsanız birbirinize neler verebileceğinize bakın. Öncelikle eşinize zaman ayırın, ona tüm dikkatinizi vermeyi deneyin. Telefon gibi dikkat dağıtıcı uyaranlardan uzak kalacak şekilde birbiriniz için özel zamanlar tayin edin. Bu şekilde konuşmak istediğiniz konuları paylaşmak için de uygun zamanlarınız olur. Aksi halde sorunlar hazırlıksız olduğunuz, yorgun olduğunuz ya da zihninizin meşgul olduğu zamanlarda gayrı ihtiyari bir şekilde patlak verir ve çözüm zorlaşabilir. Eşinize karşı daima açık ve dürüst olun. Dürüst olmak incinme riskini de içinde barındırır, o yüzden kolay değildir. Lâkin dürüstlük olmadan gerçek ve sağlam bir ilişki kurulamaz. Dürüstlük, derin ve otantik bir ilişki geliştirmenin temelinde yer alan bir niteliktir. Aksi halde ilişkilerin ana unsuru olan güven oluşmaz.
Sevginizi her vesile ile cömertçe gösterin. Sevgi pasif değil aktif bir eylemdir, gizli sevgi nekesliktir. Sevgiyi göstermenin bin bir yolu var, muhatabınızın istek ve ihtiyaçlarına göre gösterin sevginizi Bunu sık sık yapmalısınız. “Ne kadar sıklıkla?” diye soruyor olabilirsiniz. Dr. John Gottman’ın -ki kendisi önde gelen ilişki uzmanlarından biridir- buna bir cevabı var.64 Gottman’ın uzun süreli ve mutlu evlilikler üzerine yaptığı çalışmalardan faydalanmak istiyorsanız, işte size ilişkideki dengeyi sağlamak için bir oran: Eşinize söylediğiniz her bir olumsuz şey için beş olumlu şey söyleyin ya da yapın. Böylece tatminkâr ve sağlam bir ilişki yaşayabilirsiniz. Daha da iyisi, olumsuz şeyler söylemek ya da yapmaktan vazgeçmek olacaktır.
Mutlu çiftlerin sırlarını paylaştığı belgeselde çiftler ekip olmanın önemini vurgulamışlardır.[65] Çiftlerden birinin sevgisi azaldığında diğeri devreye girmiş. Ne güzel değil mi? Eşlerden birinin sevgisi ya da enerjisi azaldığında diğeri ilişkiyi sağlığına kavuşturmak için elinden geleni yapıyor. Bu noktada ilişkilerin bir uzlaşma sanatı olduğunu hatırlamak yararlı olacaktır. Başarılı bir ilişkide her iki taraf da uzlaşma taraftarı olmalıdır. Bir taraf sürekli ve fazlaca verirken diğeri çok alır ya da çabalamazsa denge bozulur. Sürekli veren ve tükenen taraf ilişkiyi sona erdirmek isteyebilir. Evliliklerde tükenme, hep veren ama hiç alamayan insanların hazin bir uğrağıdır.
Eşinizle arkadaş olun. Eşlerin birbiriyle arkadaş olması, birlikte zaman geçirmekten keyif alması, beraber eğlenmesi evliliğin ömrünü uzatacaktır. Bu bir rastlantı sonucu ya da şans eseri gerçekleşmez. Nasıl her arkadaşlık enerji, çaba ve özen gerektirirse eşinizle olan ilişkiniz de aynı şekilde özen, çaba ve enerji ister. Uzun süren evliliklerin sırrı, karı kocanın birbiriyle arkadaş olabilmesidir.
Çocuklarımıza karşı nasıl cömertçe davranabilir ve onlara cömert olmayı nasıl öğretebiliriz?
Çocuk hayattaki en kıymetli hediyedir. Anne baba olmaya karar verdiğimiz andan itibaren onları dünyaya biz davet etmiş ve sorumluluklarını da biz üstlenmiş oluruz. Çocuklarımızın yemek, içmek ve barınmak gibi fiziksel ihtiyaçları yanında, duygusal birtakım ihtiyaçları da var. Sağlıklı bir şekilde büyüyüp olgunlaşabilmeleri için çocukların güven, örneklik, bağımsızlık ve keşif gibi duygusal ihtiyaçlarını da dikkate almalıyız.
Onlara vereceğimiz zaman ve dikkat, çocukların sağlıklı gelişebilmeleri için çok önemlidir. Her çocuk aidiyet, ilgi ve şefkat ister. Onlarla geçirdiğiniz anlamlı zamanlar aranızdaki bağı güçlendirir, çocukların kendilerini ailenin değerli bir ferdi olarak hissetmelerine katkı sağlar. Üstelik paylaştığınız her şey onların aidiyet duygularını da güçlendirecektir. Çocuklarınıza karşı cömert olun ve onlara cömert olmayı öğretin. Mesela çocuklarınıza harçlık vermek cömertlik becerilerini güçlendirmek için bir fırsattır. Böyle- ce onları, harçlıklarının belli bir yüzdesini başkalarına vermeleri için teşvik edebilirsiniz. Harçlıklarını farklı yüzdelerde de olsa bölümlere ayırmaları hem dikkatli para harcamayı hem tasarruf etmeyi hem de bağış yapmayı öğrenmelerini sağlar. Böylece para yönetimini de erken bir zamanda sizden en doğru şekilde tecrübe ederek öğrenebilirler.
Çocuklara cömert olmayı öğretmenin başka birçok yolu vardır. Önce siz kendi arkadaşlarınıza ve tanımadığınız insanlara cömertçe yaklaşın ki çocuğunuz sizi olumlu bir örnek olarak model alsın. Sosyal destek programlarına katılın. Bu programlar vesilesiyle çocuklarınızla sosyal sorumluluğun neden önemli olduğunu ve nasıl yapılabileceğini konuşun, tartışın ve yeni öneriler geliştirin. Sık sık onların bu konulardaki görüşlerini sorun. Bu iletişim hali bir sorgulama şeklinde olmamalı, karşılıklı bir sohbet içinde gerçekleşmeli. Sürekli sizin soru sorduğunuz, çocuklarınızın ise yanıt ürettiği bir iletişim ya da onlara ne yapmaları gerektiğini dikte ettiğiniz konuşmalar sağlıklı değildir. İletişimde karşılıklılık esastır. Bir konuşun üç dinleyin. Onların kendilerini cömertçe ifade etmelerine izin verin. Siz de cömertçe dinleyin.
Çocuklarınızı dünyada neler olduğundan, yeryüzünün başka yerlerindeki insanların çetin yaşam koşullarından haberdar edin. Siz ve çocuklarınız muhtemelen dünyanın büyük bir yüzdesinden çok daha iyi şartlara sahipsiniz. Çocuklarınızın bunu fark etmesini sağlayın. Çocuklarınızın değer verdiği alanları öğrenin ve ortak bir paydada buluşmak için onların ilgi alanlarından birinde siz de yer alın. Çocuklarınızın empati ve cömertlik gibi erdemlere sahip olmaları, zorluklarla karşılaştıklarında daha güçlü ve daha sağlıklı bireyler olmalarına yardımcı olacaktır. Bu da bir anne babanın çocukları için yapabileceği en cömert eylemdir. Ebeveyn olarak görevimiz; onların güçlü, bağımsız, sağlıklı bireyler olarak gelişmelerine hizmet etmektir.
Peki cömertçe davranırken nelere dikkat etmeliyiz, mesela ne kadar vermeliyiz ya da nasıl vermeliyiz?
Bu soruyu muazzam bir kadını örnek vererek cevaplamak isterim. Fransız filozof Simone Weil’den bahsediyorum. İhtiyaç sahibi biriyle karşılaştığında o kişinin gereksinimlerine göre ve kendi olanakları elverdiği ölçüde veren bir mistik, bir modem zaman azizesi kendisi. Yoksulluk sınırında yaşıyor ve kazandığını ihtiyacı olanlarla paylaşmak konusunda oldukça cömert davranıyor. Verme eylemini öyle zarif bir şekilde gerçekleştiriyor ki, bu durum başlı başına bir ders niteliğinde. Elindeki paranın kendisine ait olmadığım belirtmek ve alan kişinin de alma konusunda bir tereddüde düşmemesi için şöyle diyor: “Eğer bu parayı sana verirsem onu başkalarına verdiğim hissine kapılmam zira para su gibidir. Ne zaman biraz fazla olsa kendiliğinden akmalıdır.” [66] Tevazünün eşlik ettiği bu yaklaşım, verme eyleminin, alan ve veren arasında yaratabileceği iktidar oyunlarının da önüne geçer. Alan kişi kendisini eksik ya da borçlu hissetmez. Veren ise sadece yapılması gerekeni yapmaktadır.
Cömertlik sadece zamanınızı ya da paranızı vermekle de sınırlı değildir. Niyetinizi vermek de bir cömertlik girişimidir. Örneğin Charles Darwin, bir kitabı okuduğunda ilk olarak o esere sempatiyle yaklaşırmış. İkinci okuması sırasında elindeki metni kritik ederek okurmuş.67 Darwin, bu okuma yaklaşımının kendisine birçok fayda sağladığını teslim edenlerden. Modern çağın şafağında beliren ilginç ruhlardan biri, Nietzsche de aynı şekilde “İyi okumak; yavaşça, derinlemesine, dikkat ve ihtiyatla, ardında yatanı düşünerek, kapılan açık bırakarak, nazik parmak ve gözlerle okumak demektir,” diyerek tanımlıyor derin ve yönelim yüklü okumayı. Birine onu dinlemek için tüm bedeni ve ruhuyla dönmek gibidir bu açık yumuşak ahenkli okuma, birbirimizin düşüne düşmemizi sağlar. Tevazünün eşlik ettiği bu cömert yaklaşım sayesinde, söz konusu olan bir kitaptan, bir çocuktan veya bir hayvandan -ne olduğu hiç fark etmez- her zaman öğrenilecek bir şeyler vardır. Cömert yaklaşımın alameti, bir başkasını ya da bir şeyi değerlendirirken tüm iyi niyetimizi karşılaştığımız varlığa yönlendirmektir. Böylece son okuduğumuz kitap en güzel kitap haline gelir, son konuştuğumuz insan en harika insana dönüşür. Cömertlik, içine girdiği her şeyi bambaşka bir hale getirebilecek güce sahiptir.
İnsanın vermek için çok büyük bir kapasitesi ve cömertçe paylaşabileceği pek çok değeri var ve vermenin de sayısız biçimi. Cömertlik sadece maddi sermayemizle sınırlı değil. Mesela çalışan bir annenin bebeğine bakmasına yardımcı olmak, ihtiyacı olan biriyle bilgi alışverişinde bulunmak, yalnız ya da hasta birini ziyaret etmek, çevremizdeki insanların halini hatırını sormak, zorluk içindeki birini cesaretlendirmek de cömertliğe dahildir. Birçok yolla bizi zenginleştirebilecek zengin bir erdemdir cömertlik.
Verdiğiniz şey ne olursa olsun kayıtsız şartsız vermek de çok önemlidir. Karşılıksız verip vermediğimizi görmek için basit bir deneyden yararlanabiliriz. John Stepper cömertliğin karşılıksız olup olmadığını anlayabilmemiz için bir deney önerir.68 Bu deneyin adı, “Kapı Tutma Deneyi”dir. Bu deneyi uygulamak için bir an durup arkamızdan gelen kişiye kapıyı tutalım, bu davranış karşısında o kişi bize teşekkür etmezse kendimizi nasıl hissederiz?
İnsanların çok kaba olduğuna kanaat getirip bir daha kimseye kapı tutmamaya mı karar veririz yoksa küçük de olsa cömert bir davranış yaptığımız için kendimizi mutlu mu hissederiz? Birini borçlandırmak, onu bu şekilde kontrol etmeye çalışmak ya da birini manipüle etmek için vermek gibi… Sonuç olarak, ne verdiğiniz kadar neden ve nasıl verdiğiniz de önemlidir. İbn Sina’ya isnat edilen şu sözdeki gibi: “İyiliğin şartı beştir: Tez olmalı, gizli olmalı, gözde büyütülmemek, sürekli olmalı ve yerini bulmalı.”
Cömertliğin sosyal faydaları su götürmez ancak etkileyici şekilde cömertlik sayesinde beynimizin haz ve sosyal bağlantıyla ilişkili bölümleri harekete geçiyor, bu esnada salgılanan endorfin ise ruh ve beden sağlığımızı olumlu yönde etkiliyor. İlk karşılığı iyilikten önce alıyoruz.
Yapılan iyiliğin karşılığını beklemek ise bu güzel davranışı cömertlikten başka bir şeye dönüştürebilir. J. J. Rousseau’nun Emilendeki şu satırları oldukça manidardır: “Bize iyilik yapan herkesi severiz; bu, ne kadar da doğal bir duygudur! Nankörlük insanın yüreğinde değildir ama çıkar oradadır, nankör minnettarların sayısı çıkarcı iyilikseverlerin sayısından daha azdır. Eğer armağanlarınızı bana satmak istiyorsanız fiyat konusunda pazarlık yapanın ama bunları bağışlar gibi yapıp da daha sonra saptadığınız fiyat üzerinden satmak isterseniz o zaman hile yapmış olursunuz. Armağanları paha biçilmez yapan, bedelsiz verilmiş olmalarıdır. Yürek yalnızca kendi yasalarına uyar; onu bağımlı kılmak istemekle özgür, özgür kılmakla da bağımlı kılmış olursunuz.” Cömertliğin bizi nasıl ışıltılı bir erdemle ve iyicillikle sarıp sarmaladığını gördükçe insanlar da bu kıymetli haslete sahip olmak isteyeceklerdir, kendimiz için peşinen aldığımız karşılık dışında, belki en değerli armağanı budur.
Dünyada her şey zıddıyla kaim. Cömertlikten bahsedip de cimrilikten bahsetmemek olmaz, cimriliğin de farklı türleri var. “Cimri, servetini batırmak korkusuyla elindekileri vermeyen değil, senin sunduğun karşısında yüzünün ışığını esirgeyendir. Sen tohumlarını attığın zaman güzelleşmeyen toprak cimridir,” diyor
Saint-Exupury. Başkalarına vakit, dikkat ya da çaba harcamamak bunlardan birkaçı. İyiliklerimizi yeryüzünden esirgemek, insanları güler yüzümüzden mahrum etmek veya kendi uygarlığını diğer uygarlıklardan üstün görmek de bir tür cimriliktir. Bunlara dünya kaynaklarının adaletsiz bir şekilde bölüşülmesine bir itirazımızın olmamasını da katabiliriz, bu bile bir tür cimriliktir. Kronik cimrilik dikkate alınması gereken ciddi bir sorundur ve cimrilik sadece finansmanla da sınırlandırılamaz.6*
Cömert yaklaşımın alameti, bir başkasını
ya da bir şeyi değerlendirirken tüm iyi
niyetimizi karşılaştığımız varlığa
yönlendirmektir. Böylece son okuduğumuz
kitap en güzel kitap haline gelir, son
konuştuğumuz insan en harika insana
dönüşür.
Kemal Sayar,RabiaYavuz – Kendi Özünü Bil,syf:183-193
Dipnotlar:
[59] Akhtar, S., Good Stuff: Courage, Resilience, Gratitude, Generosity, Forgiveness, and Sacri- fice, Rowman & Littlefield Publishers, Washington, 2014
[60] Batson C. D., Schoenrade, P. ve Ventis Karry W., Din ve Birey, Sosyal Psikolojik Bir Yakla-şım, Çev. Ali Kuşat, Prof. Dr. Abdulvahap Taştan, Kimlik Yayınlan, İstanbul, 2017
61.Goleman, D., Social Intelligence, Ban tam Press, Londra, 2007
[62] Jamal, A. ve McKinnon, H., The Power of Giving: How Giving Back Enriches Us Ali, Tarc- herperigee, New York, 2009
[63] Cibran, H., Ermiş, Çev: Ayşe Berkıay, İş Kültür Yayınlan, İstanbul, 2014
[64] Jamal, A. ve McKınnon. H., The Povvrr of Giving: How Giving Back Enriches Us Ali, Tarcherperigee, New York City, 2009
[65] A.ge,
[66] Tuan, Y, Human Goodness, Uıüversîty of Wisconsin Press, Wisconsin, 2008
67.Jamal, A. ve McKınnon. H., The Povvrr of Giving: How Giving Back Enriches Us Ali, Tarcherperigee, New York City, 2009
68.Stepper.J.Working Out Loud:The Circle Woorkbook,Page Two, Vancouver,2020
69.Akhtar, S., Good Stuff: Courage, Resilience, Gratitude, Generosity, Forgivcness, and Sacri- fice, Rowman & Littlefield Publishers, Washington, 2014
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…