Byung-Chul Han – Şeffaflık Toplumu (İnceleme)
1)olumluluk toplumu
2)teşhircilik toplumu
3)apaçıklık toplumu
4)porno toplumu
5)ivme toplumu
6)teklifsizlik toplumu
7)enformasyon toplumu
8)ifşa toplumu
9)kontrol toplumu olmak üzere 9 bölümden oluşmaktadır.
Byung-chul han günümüz toplumunu, sosyal medyanın insanlar üzerindeki etkilerini, teşhirciliği ve beraberinde getirdiği pornografi algısı gibi birçok güncel ve sosyolojik meseleyi ele alıyor.
“Şeffaflık Toplumu”nun önce ne demek olduğunu açıklayayım;
Tamamen şeffaf olan yalnızca ölü olandır.(syf/18)
Burdaki Cümlede aslında anlatıyor yazarımız,duyarsizlasmak hissizlesmek birçok vasıtayla yasayan ölü olmak demek bir nevi hazza bağlı makinelesmek demektir.Bosluga düşmek..ve arkasından ekliyor ;
“Sadece makineler şeffaftır. Hayatı hayat yapan kendiliğindenlik, olay doluluk ve özgürlük şeffaflığa izin vermez…”
Bununla birlikte Han, şeffaflıkla gerçekliğin özdeş olmadığını da vurgulamaktadır;
“Insanın haz ekonomisinde haz ve şeffaflık bir arada bulunmaz. Şeffaflık libido ekonomisine yabancıdır. Sırrın, peçenin, örtünmenin olumsuzluğu arzuyu kışkırtır ve hazzı yoğunlaştırır”
“Şeffaflık güven yaratır” yerine “şeffaflık güveni ortadan kaldırır” demek gerekir”
“şeffaf bir ilişki her türlü çekicilikten, canlılıktan yoksun ölü bir ilişkidir ”
Diğer yandan bu şeffaflık, gizliliğin sonu olduğundan siyasal sorgulamanın da sonunu beraberinde getirmekte, adeta mevcut sistemin iktidarını güçlendirmek için görev yapmaktadır. Çalışmasında yazar, mevcut sistemin iktidarının nasıl güçlendirildiğini ve bu amaçla ötekinin nasıl dışarıda bırakıldığını aşağıdaki gibi aktarmaktadır;
“Şeffaflık zorlaması mevcut sisteme iktidar kazandırmak açısından oldukça etkilidir. Şeffaflık kendi başına olumludur. Mevcut siyasi-ekonomik sistemi kökten sorgulayabilecek olumsuzluğu içermez. Sistemin dışındakilere kördür. Sadece mevcut olanı onaylar ve optimize eder. Bu nedenle de şeffaflık toplumu siyasal-sonrası ile birlikte varolur. Sadece siyasetten arındırılmış alan tümüyle şeffaftır.”(syf/23)
İçinde bulunduğumuz çağ her şekilde sancılı bir yaşam sunuyor bizlere ama bizlerin de şikâyet ettiklerimizin içinde bir şekilde yer aldığımızı hatırlatıyor Byung-Chul Han moderninin kapitalizmin gerçek yüzünü ortaya çıkarıp , bazen farkında, bazen farkında olmadan, hâttâ özgürlük olduğunu sanrisini aktarıyor.
Kitabın en çok dikkat çeken tarafı yazarın Şeffaflık toplumunu “olumluluk toplumu” olarak anlatması. Böyle bir toplum durumunda olumsuzluk ortadan kalkıyor. Çünkü şeffaflık sistemi hıza dayalı bir sistem ve olumsuzluk üzerine düşünmek, çare bulmayı gerektireceğinden, şeffaflık sistemi için oyalanma yaratacağından, olumsuzluk uzaklaştırılıyor. Kitabın deyimiyle: “Her tür yara kaçınılması gereken bir şey olarak görülüyor.” Oysa Nietzsche’nin de söylediği gibi: “İnsan ruhu derinliğini, büyüklüğünü ve gücünü tam da bu olumsuzlukta oyalanmaya borçludur.” Çünkü her şeyin olumlusuyla karşılaştırılan ve olumsuzu görmezden gelmesi sağlanan toplum gittikçe hakikatin uzağına düşer. Şeffaflık toplumu bir yanılgı yaratır hızlıca ulaşılan bilgi, devamlı görünür olan her şey hakikatmiş gibi algılanır.
Byung-Chul Han’ın da vurguladığı gibi oysa “şeffaflık ile hakikat özdeş değildir.” Şeffaflık bizi bir dizi enformasyon yığını ile buluşturur. Buluştuğumuzun çokluğu bizi her şeyi görmüş olma yanılgısına iter, burada gözden kaçırdığımız şey anlam olur. “Şeffaflık toplumu”nun bizi düşürdüğü en derin tuzak da budur belki de. Görüyor olmak, yani bir şeyin her hâliyle teşhir edilmiş olması onu gördüğümüz anlamına gelebilir ama anladığımız anlamına gelmez çünkü enformasyon bombardımanına maruz kalmak, görüp geçmek demektir ve hızla görülüp geçilen şey üzerine düşünme fırsatı tanımaz.
Ayrıca hakikat “şeffaflık toplumu”nda bize sunulduğu gibi olumluluklarla çevrili değildir tam tersine hakikat içerisinde olumsuzluk barındırır. Kısacası, olumsuzluk yokluğu bize yanılsamalı bir dünya sunar, Byung-Chul Han’ın “şeffaflık toplumu” ve “olumluluk toplumu” arasında kurduğu ilişki de benim fikrimce bize bunu fark ettiriyor.
Han’a göre, olumluluk toplumu içerisinde şeyler, var olabilmek için sergilenmiş olmak durumundadırlar. Bu toplumda meta haline gelmiş olan her şey sergi değeri kazanmak için kült değerini yitirmiştir. Ancak sergilenebilen ve ilgi üretebilen nesneler değer kazanmaktadırlar. Bu perspektiften hareketle Han, olumluluk toplumunun bir özelliğinin de teşhircilik toplumu olmak olduğunu ifade etmekte ve teşhircilik toplumu kavramsallaştırmasını aşağıdaki gibi aktarmaktadır.
“Teşhircilik toplumunda her özne kendi reklam nesnesidir. Her şey sergi değeriyle ölçülür. Teşhircilik toplumu pornografik bir toplumdur. Her şey dışa çevrilmiş, ifşa edilmiş, çıplaklaştırılmış, soyulmuş, ortaya serilmiş durumdadır. Teşhir etmenin aşırılığı her şeyi ‘tüm sınırlardan arınmış olarak derhal tüketilmeye açık’ bir meta haline getirir. (…) Sadece sergilenmeye yarayan sahnelenmedir değer yaratan, şeylerin her türlü kendine özgülüğü feda edilmiştir.” Han, teşhircilik toplumunda, sergi değerinin önem kazanması dolayısıyla, insan bedeni de dahil olmak üzere, her şeyin sergilendiğinden ve bunun müstehcen bir varoluşa yol açtığından bahsetmektedir. Bununla birlikte sergilenen nesnenin değeri de onun güzel görünüşüyle ölçülmektedir. Dolayısıyla sergilenenlerin ne kadar güzel göründüğü, onun sergi değerinin de ne kadar yüksek olduğunun karşılığıdır.
Han’a göre sergi değeri içsel değerleri değil, gerekirse zora başvurarak uyulmaya çalışılan dışsal ölçüleri sunmaktadır. Sergileme zorlaması görünür olanın ve dışsalın mutlaklaştırılmasına yol açar. Görünmez olan, hiçbir sergi değeri, hiçbir ilgi yaratmadığı için, yoktur. Varolma gerekliliğine dönüşen sergi değeri, bir zorlamayı da beraberinde getirmektedir. Çünkü Han’a göre sergilemek, görünür olanın sömürülmesi anlamına gelmekte ve teşhircilik toplumunda her şey görünür olmak durumunda olduğundan, görünür olmayan her şey de şüpheli bulunmaktadır.
Sergi değeriyle donatılmış resimler karmaşıklık içermemekte ve üzerinde tekrar düşünülmeyi gerektirmemektedir. Bu nedenle de, şeffaflaşan toplum anlamı giderek kaybetmektedir. Diğer yandan kaybolan tek şey anlam değildir, mesafe de bir dönüşüm içerisindedir. Şeffaflık toplumu kendi yapısı gereği her türlü mesafeyi dönüştürmüştür. Ancak bu dönüşüm yakınlığa doğru değil, bir mesafesizliğe doğru olmuştur. Mesafesizlik, mekanı yok etmiştir. Han’ın ifadesiyle şeffaflık her şeyi ne yakın ne de uzak olan bir örnek mesafesizliğe doğru uzaklaştırmıştır.
Han’a göre, günümüz dünyası mahremiyetlerin sergilendiği, satıldığı ve tüketildiği bir pazardır. Bu pazar, pornografik bir sergiyi yani teşhiri içermekte, bu da bir teklifsizlik kültürünü beraberinde getirmektedir. Han, tanımladığı bu teklifsizlik kültürünü aşağıdaki gibi açıklamaktadır;
“Teklifsizlik kültürü, mahrem duygu ve yaşantıların nesnesi olmayan nesnelkamusal dünyanın çöküşüyle ortaya çıkar. Teklifsizlik ideolojisine göre toplumsal ilişkiler, bireylerin iç, psişik ihtiyaçlarına ne denli yaklaşırlarsa o denli gerçek, hakiki, güvenilir ve otantik hale gelir. Teklifsizlik şeffaflığın psikolojik formülüdür. Mahrem duygu ve hissiyatlar ortaya konduğunda, ruh çıplaklaştırıldığında ruhun şeffaflığına eriştiği düşünülür.”(syf/54)
Kitap içerisinde Bentham, Benjamin, Foucault gibi düşünürlerin görüşlerini de şeffaf toplum kavramsallaştırması üzerinden yeniden yorumlaması çok doğru olmuş ve çoğuna katıldım.
Kitapta en çok hak verdiğim kısım;Sosyal medya ve narsizm psikolojisini anlattığı beğeni takipçi kasanlarin savaşını verenlerin gerçek kişiliğini ortaya koyması oldu.
Tavsiye edilen ve faydalanılan kaynak;
Şeffaflık Toplumu: Şeffaf Toplumun Eleştirisi Üzerine Bir Okuma
(Derya Gül Ünlü)
Yazara teşekkür eder iyi okumalar dilerim.