Bir Bedevi Hatırası
Bazıları vardır rağbette olan neyse ona rağbet ederler; bazıları da rağbet edilecek şeyi arar bulur.
Kendimden yola çıkarak şöyle bir gözden geçiriyorum, nelere rağbet etmişim. Ben sanırım rağbet etmeyi bırakmışım. Biçilen bir ömür yegane bir idealle baş başayım.
Ama şayet birşeye rağbet edecek olsaydım o şey dağlar olurdu. Güller olurdu mavi gökyüzü değil bulutlar olurdu sellerle dolup taşa dereler değil çöller olurdu.
Kendimi sahranın kumlarında kaybolmuş bir damar gibi hissediyorum. Bu kumlar ayaklarımı yakmaz benim; hicazda kaçırmışım aklımı.
Bu çöllerde ararım aklımı, bir dağ görsem bilirim ki güzelliğini ve yüceliğini Nur dağından almıştır. Bu dağların yamaçlarında kokan mislerden bilirim ki Muhammed (as) uğramıştır oralara.
Dolup taşan bir dere görsem yolunu şaşmış bir hüsran canlanır aklımda Nuh tufanına benzetirim orayı. Ama bir damla yağmuru da alır rahmet derim kendime. İşte bu rahmet..
Bedenin rahmet..
Bunca nimeti görmezsem eğer sahrada kaybolsun ruhum..
Yarım asırlık ömür biçmiş kader bana; alnıma aşkın nağmelerini yazmış
Sanırım üç beş hece
Yahut ecelden bir gece..
Dedim yazma kader, alnıma aşktan
Ciğerlerimi sıksan sevda akar,
Gögsümü yarsan kanım misk kokar.
Etme eyleme beni cürretkar,
Aşk için gelmişim ben dünyaya..
Ruhum bakır cezvelerde kaynatılmış, erimiş akmış.
Bakmışlar ki bir aydınlık var..
Demişler işte Aşk.
Aşk bende ben aşka gözyaşımdan raptolmuşum.
Ecelin telleri gayrı bizi ayıramazlar
Kopamam alnımdaki yazıdan.
Gel şimdi sen ayır yağmurumu denizden..
İşin sırrı meğer bu imiş..
Ben gögsümün ateşini aşk meşalesi ile yakmışım. Şimdi kim ola ki söndürmeye yeltenir. Hayır hayır biz aşkın çocuklarıyız. Bunu da ancak Âdeme borçluyuz.. şimdi insan aklından şüphe et. Ancak sakın ola aşkından şüphe etme. Sen Rabbinin nurusun, aşkın kaynağı kalbin
Bu bahar çetin geçmeyecekti ama belliydi ki katı bir bahar olacaktı. Nerden bilebilirdik ki bir rüzgarın..
Bir rüzgarın, sevdaların yönünü değiştirebileceğini..
Ama değişti işte; bir rüzgarla, hemde sevdaların yönü..
Şimdi tüm şiirlerin dizeleri silinsin; aşk adına yazılmış tüm masallar hikayeler romanlar utansın..
Yeryüzünden el etek çeksin tüm sevdalar.
Sevdiğim bizim sevgimiz bu dünyada yersiz yetersiz kalır. Biz acılarımızı kirpik diplerimize sığdırmışız ümitlerimizi birer duaya..
Bir rüzgar ile yönü değişenlerden mi olalım, hayır hayır bu sevmek değil. Bu sevda değil.
İçi boşaltılmış bir arzudur adı; biz gidelim de sevdayı soruşturalım. Aşkından çöllere düşenlerimiz de yok bizim,
Gidelim sevdiğim Âli’lere soralım, fatımanın su içtiği kabın sırrını..
Bu acı kirpik diplerimde yangın çıkarabilecek cesaretteydi…
Siyahı sevmiş saçlarımı siyahtan tiksindirecek ve hassas tırnaklarımı parmaklarımdan ayıracak kadar…
Ben de yanıma vicdanımı ve sevgiyi alıp kaçtım…
Nasılsa vicdanım rahat olandı,
Sevgi ise gittiği heryere baharı götüren
Secdeye varmadan rükudan ioğrulduğunda işittiğim bir soruydu; senin kalbin kimindir sorusu.
Ve secdeye varıp semaya yükselirken benim verdiğim cevap;
Senindir Rabbim, olmuştu.
Sen üstüne mutluluk görmedim dünyada
Ne şaşkınlar anlar beni ne mazlumlar
Ne gökteyim ne yerde..
Ne zamanın içindeyim ne zamanın dışında
Bütün şarkılara ve şiirlere kinliyim
İçinde gözyaşı olan herşeye ise küskün
Neden ve niçin soruları çınlar kafamda
Ben artık nasılları istiyorum.
Kayıplar ve bulunmuşlar
Yazılmışlar ve çizilmişler
Silinmişler ve okunmuşlar
Âdil..
Beni bir sen anlarsın, anlatmasamda
Bana bir sen sahipsin ben kölenim.
Bir aciz varki ancak benim
Huzurunda boyun bükmek düşer bana
Bir ben varım ama hiç karşılaşmadığım
İçime koyduğun nurunla aydınlat beni
Aydınlat ki bir tek sana muhtaçlığım
Aydınlat ki bir tek sana hayranlığım
Sana Musa as gibi geliyorum
Hayır gönder.. ben hepsine muhtacım
Yazar:Yasemin ÖZEL