Bediüzzaman ve Mustafa Kemal Hiç Karşılaştılar Mı ?

Hür Adam filminin düğüm noktasında Bediüzzaman Said Nursi’nin Mustafa Kemal Paşa ile tartıştığı sahne yer alıyor. Bazılarına göre böyle bir olay hiç yaşanmadı.

Acaba?

Şunu söyleyelim ki, henüz dört başı mamur Atatürk ve Bediüzzaman biyografileri yazılamamıştır. Yazılamayışının sebebi, akademinin soğuk elinin bu iki dünyaya eğilme imkân ve fırsatını bulamamış olmasıdır.

İşin ilginç tarafı, hem Atatürk’ün, hem de Bediüzzamanın sağlıklarında birer hatırat bırakmış olmalarıdır. Belki de bilim adamlarını tedirgin eden husus, Nutuk (1927) ve Tarihçe-i Hayat’ın (1960) lehine veya aleyhine yazmak zorunda kalmaktır.
Peki Mustafa Kemal Paşa ile Bediüzzaman Said Nursi hiç karşılaştılar mı?

İlk olarak 1916’da Kafkas Cephesinde karşılaşmış olabilirler. Zira Bediüzzaman gönüllü milis alayının başında, Mustafa Kemal ise 16. Kolordu komutanı olarak aynı cephede Ruslar ve Ermenilere karşı savaşmışlardı.

Peki 1922-23’te Ankara’da karşılaşıp tartıştılar mı?

Bu konuda resmî kaynaklar gayet ağzı sıkı davranıyor. Bediüzzaman’ın TBMM’ye geldiğini, orada “hoş amedi” (hoş geldin) töreni icra edildiğini ve kürsüye dua etmek üzere davet edildiğini resmî tutanaklardan okuyoruz. 9 Kasım 1922’de geldiği Ankara’dan ayrılış tarihi 17 Nisan 1923 olduğuna göre 5 ay kadar (160 gün) kaldığı da kesin.

Tarihçe’ye göre Mustafa Kemal, “şifreyle” 3 defa davet etmişse de, Bediüzzaman önce gelmek istememiş, fakat dostu, eski Van valisi Tahsin Bey araya girince razı olmuştur. Alkışlarla karşılansa da, Ankara’da umduğunu bulamayan Nursi’nin Hacı Bayram Camii civarında ikamet ettiğini biliyoruz.

Ne var ki, mecliste dine kayıtsızlık ve batılılaşma bahanesi altında İslâmiyet’e karşı bir soğukluk havası gördüğünden milletvekillerine hitaben namaza teşvik edici bir bildiri yayınlar Said Nursi. Bildiriyi Mustafa Kemal’e okuyan kişi ise Kâzım Karabekir Paşadır (Ancak Karabekir Paşa, iki cilt halinde yayınlanan Günlükler bu olaydan söz etmez). Konuşmanın etkisi hemen görülür, namaz kılanlara 60 civarında yeni müdavim eklenir, mevcut mescid dar gelince daha büyük bir odaya taşınılır.

Yine Tarihçede, geçtiği kadarıyla, başkanlık divanında 50- 60 milletvekili içinde Mustafa Kemal ile Bediüzzaman arasında bir “fikir teatisi” (görüş alışverişi) yaşanır. Mustafa Kemal, yüksek fikirlerinden yararlanmak için çağırdıkları halde Nursi’nin gelir gelmez namaza dair bir bildiri yayınlamasını eleştirir, “Aramıza ihtilaf soktunuz” diye ona yüklenir. Nursi ise birkaç makul cevap verdikten sonra, tartışma alevlenince “şiddetle ve hiddetle” iki parmağını ileri uzatarak, “Paşa, Paşa! İslâmiyet’te imandan sonra en yüksek hakikat namazdır. Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduttur (dinden çıkmıştır)” der. Bu- ®un üzerine Mustafa Kemal özür diler, ona “ilişemez.”

Kur’anî inkılap öneriyor:

Tarihçe-i Hayat’ta Bediüzzaman’ın Mustafa Kemal’le konuştuğu ikinci bir sahne daha yer alır. Buna göre Islâm âleminde büyük bir uyanışın işaretlerini görmek umuduyla Ankara’ya gelen Nursi’nin hayal kırıklığı ve dinden uzaklaşma yönündeki gidişatı önlemek için çalıştığından söz edildikten sonra bu defa Meclis Başkanlığı odasında (muhtemelen Büyük Zafer’i tebrik vesilesiyle) Mustafa Kemal’le iki saat kadar konuştukları belirtilir. Burada onun Paşayı daha direkt ifadelerle içine girdiği hatalı yoldan geri çevirmeye çalıştığını görürüz.

Said Nursi “İslâm ve Tıirk düşmanlarının arasmda nam kazanmak için Islâm’ın kurallarını tahrip etmenin bu millet, vatan ve Islâm dünyası için büyük bir zarar doğuracağını” söyler ve eğer illa bir “inkılab” yapılmak isteniyorsa, bunun Kur’anî doğrultuda yapılması uyarısında bulunur.

Mustafa Kemal itiraz eder ama Bediüzzaman’ı da gözden çıkarmak istemediği dikkat çeker. Ona milletvekilliği dahil olmak üzere bazı cazip tekliflerde bulunur. Ne var ki, Nursi, kimi manevi yorumlar ışığında bu çağda siyasete mücadele yolunun kapandığını, gelişmelere “manevi kılıç” hükmündeki “icaz-ı Kuranın nurlarıyla” mukabele edilebileceği kanaatiyle teklifleri reddeder ve kalması yönündeki ricalara rağmen Van a çekilir. (Ankara’dan ayrılacağı günlerin Halk Partisi nin kuruluş dönemine denk gelmesi, ‘siyaset’ vurgusunun sebebini açıklar.)

Diğer ismi 23. Lema olan Tabiat Risalesinin başındaki not, bu bilgileri tamamlayıcı niteliktedir. Büyük Zaferden sonra Ankara’ya gittiğinde “gayet müthiş bir zındıka fikriyle karşılaştığını anlatır burada. Milleti bozmak ve zehirlemek için “dessasâne” çalışanları görünce “Eyvah” der, “bu ejderha imanın erkânına (esaslarına) ilişecek.” Risaleyi bu sürece karşı bir tür panzehir olarak yazdığını söyler.
Karabekir de mi yalan söylüyor?

Bediüzzaman, Mustafa Kemal’le karşılaşma sahnesini böyle anlatıyor. Birazdan göreceğimiz gibi Şebinkarahisar mebusu Ali Süruri’nin ilk kez benim bulduğum hatıratı, öteki’ taraftan olayı doğrulaması bakımından önemlidir. Zaten bu kadar rengin ayrıntıları bir insanın uydurması mümkün müdür?

Üstelik Kâzım Karabekir’in aynı süreç hakkında yazdıkları ortadayken. Bediüzzamanın Ankara’da uyanmakta olan “dinsizlik” ve “İslâm’dan uzaklaşma” eğilimi hakkında yazdıklarını şöyle doğrular Karabekir:

Ankara’da yeni bir hava esmeye başladı. “İslâmlık terakkiye [ilerlemeye] mani imiş.” CHP “lâ-dinî” (din dışı) ve lâ-ahlâkî (ahlak dışı) olmalı imiş! (…) Türkiye İslâm kaldıkça, Avrupa ve hele İngiltere müstemlekelerinin çoğunun halkı İslâm olduğundan, bize düşman olacaklarmış!

Bediüzzaman’ın Ankara’dan ayrılışından 3 ay kadar sonra, 10 Temmuz 1923 günü istasyon binasındaki özel kaleminde Mustafa Kemal Paşa ile görüşen Karabekir Paşa, Gazi nin kendisine “Dini ve namusu olanlar aç kalmaya mahkûmdur. Bunun için önce din ve namus anlayışını değiştirmeliyiz. Dinî ve ahlakî inkılap yapmadan önce hiçbir şey yapmak doğru değildir” dediğini aktarmaktadır.

Said Nursi’nin siyasetten uzaklaşma öyküsünü bu ışık altında yeniden okumakta fayda var. Gayri resmî hatıratlardan parçalar yan yana getirilince bazı soluk hatlar seçilir hale geliyor, öyle değil mi?

Mustafa Armağan-Küller Altından Yakın Tarih

Yusuf Aslan

Tarih talebesi ve ilme pek meraklı.

Son Yazılar

Tecelli Türleri

  Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…

2 ay önce

Allah’ı Bilmenin İmkânı ve Bunun Yöntemi

  Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…

2 ay önce

Varlık Mertebeleri ve Te’vil

  Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…

2 ay önce

Dilin Kabuğu

Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağır­lıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…

2 ay önce

Çözüm Aldatmacası

İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…

2 ay önce

Anda Olmak -Geçmiş ve Gelecek Arasında Bir Yer

İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygu­larımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…

2 ay önce