Batı Ve Rasyonel Akıl

Batı’nın dünyaya hâkim olurken savunduğu inançların ikincisi evrimin yani bir evreden başka bir evreye geçişin tek çizgi üzerinde olduğudur. Bu anlayışa göre insanlık tarihi tek ve düz bir çizginin devamından başka bir şey değildir. Marksistler buna tarihin akışı adını verdiler ve bu gidişin motorunun sınıf mücadelesi olduğunu ileri sürdüler. Geçen yüzyılda Batı kültürel ve sosyal gelişme bakımından sürekli hamleler yaptığına, genç, diri ve yüce değerler yarattığına inanıyordu. Görülen bütün aksaklıklar arızi sayılıyor, bir sonraki safhada her şeyin daha iyi olacağı kabul ediliyordu. Bütün bu Batı hesabına iyimser görüşler iki dünya savaşını yaşayan sıradan halkın ve Batı medeniyetinin hedeflerini sigaya çeken aydınların katında değerden düştü. Ama bata medeniyetini savunmak siyasîlerin ve stratejıstlerin vazgeçemediği bir tez olageldi bugüne dek. Gerçek tabanı itibarıyla ticaretin silah zoruyla korunması demek olan Batı medeniyetinin kendi vatanında bile itibardan düşmesinde aşılacak bir şey yok. Asıl şaşılacak şey,nasıl  olup da itibar sahibi durumunu elde edişidir.

Bati medeniyetini muteber kılan ve dünya ya kolayca yayılmatasını temin eden inanç insanoğlunun rasyonel yani aklı bir varlık olduğuna dâir inanç idi. Toplum aklı başında kararlar alabilen, en doğru kararları alabilecek yeterlikte olan ferdlerden oluştuğuna göre bu ferdler insanlık için en iyi olanı seçebilirlerdi, Nitekim bu ferdler bilim gibi bir gerçek bulmuşlardı ve toplumun yararına bilgileri biriktiriyorlardı. Buna karşılık ela menkıbeleri, efsaneleri geçersiz kılıyor, bâtıl itıkadları geride bırakıyorlardı.

Müslümanların yaşadıkları ülkelere Batı medeniyeti iki koldan hâkim oldu. Bir kısım insan Batı’yı laik, bilimci, hürriyetçi esaslarıyla doğrudan doğruya benimsedi ve büyük insan kalabalığına karşı müdafaa etti. Diğer bir kısım insan da Batı’ya güç kazandıran değerlerin İslâm’da bulunduğunu veya Batı’nın ulaştığı hedeflere İslâm içinde kalınarak varılabileceğini ilen sürdü. Böylece Müslümanların yaşadıkları ülkelerde Avrupa ülkelerindekine hiç benzemeyen (ama boşuna bir gayretle hep benzemeye çalışan) bir sağ ve sol ayrımı doğdu. İslâm’ı bu iki yaklaşım dışında ve asli karakteriyle benimseyen Müslümanlar seslerini daha yeni duyurmaya başladılar.

İnceleyin:  Türkiye Düşünce Dünyası'nın Sönüklüğü

Kaynak:

İsmet Özel-Taşları Yemek Yasak

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir