Asıl İnkılab
Eski teşhibimiz: Bir asrı aşan bir zamandan beri, türlü sun’î gübreler ve kimyevî yemlerle bir Noel ağacını beslemeye çalışıyoruz. Batılılık dedikleri ağaç… Yemişleri, Noel ağaçlarının dallarındaki takma ve iliştirme eşyadan ibaret… Bu meyveler ağacın Türk milleti olması gereken kökünden doğma ve beslenme değildir.
Dal dal taşıdığı takma ve iliştirme eşya altında bu ağaç tıpkı Noel ağaçlarının bir sarhoşluk gecesi sonundaki kusulmuş haline dönmeye mahkûm… Nitekim hep böyle oldu ve hep böyle olacak… Ya bu dallardaki yemişlere yeni bir kök bulacaksınız, yahut ağacın öz kökünü dallarına hâkim kılacaksınız! Hilkat kanunu bu; başka türlü olamaz!
Bizde bir asır üstüne bir çeyrek asırdan beri dallarımızın nimetini dışarıdan taşıyanlar bu sistemsiz ve temelsiz marifetlerine karşılık sistem ve temele dayalı olarak içeriden kökümüzü kurutmaya baktılar. Halbuki dışarıda ne kadar dal nimeti varsa hepsi mde belli başlı bir kökten gelme. Kökü yabancıda ve yemişi bende bir nakli ve iktibas işine inanabilmek için hayvan olmak bile fazla…
Bizde bir asır üstüne bir çeyrek asırdan beri dallarımızın nimetini dışarıdan taşıyanlar bu sistemsiz ve temelsiz marifetlerine karşılık sistem ve temele dayalı olarak içeriden kökümüzü kurutmaya baktılar. Halbuki dışarıda ne kadar dal nimeti varsa hepsi mde belli başlı bir kökten gelme. Kökü yabancıda ve yemişi bende bir nakli ve iktibas işine inanabilmek için hayvan olmak bile fazla…
Yeni zaman yemişlerini olduracak hamleyi, eğer 4-5 asırdır kendi ağacımızın kökünden geçinerek devşirmedikse bunun sebebini nihayet köksüz yaşamaya razı oluşumuzdaki, ruha nüfuz edememek ve hep sığlarda kalmak sebebiyle birleştirmeli… Dünün her türlü dal nimetine düşman din hikmetleri dışı ham kaba softası neyse bugünün
Noel ağacı simsarı küfür yobazı odur! Birbuçuk asıra yakın bir süredenberi gelen inkılâpcılarımız anlıyamamışlardır ki, âdi at, ıstıfa süzgecinden geçirile «safkan» derecesine ulaştırılabilir; fakat eşekle evlendirilecek olursa meydana katırdan başkası gelmez.
Noel ağacı simsarı küfür yobazı odur! Birbuçuk asıra yakın bir süredenberi gelen inkılâpcılarımız anlıyamamışlardır ki, âdi at, ıstıfa süzgecinden geçirile «safkan» derecesine ulaştırılabilir; fakat eşekle evlendirilecek olursa meydana katırdan başkası gelmez.
Tanzimattan beri gelen, medeniyetler arası muvazaacılığımız, işte böyle atla eşeği evlendirmeye kalkışmaktan öteye geçmemiştir. Zira medeniyetler arası mahsup sırlarına ermiş, bir tefekkür sınıfı yetiştirilmemiştir. En büyük millî zaafımız işte bu tefekkür eksikliğindedir. Cumhuriyet devrinden beri büsbütün kurutulan ve ortaya olanca lûgatçesi birkaç hırıltıdan ibaret, çilesiz, ıstırapsız, meselesiz bir nesil çıkaran ruh ve fikir iklimimiz, eğer dâva bir anda idrak edilip sıhhî imdat ekipleriyle üzerine varılmazsa, bütün rotanın topyekûn kanser illetine tutulmasından daha felâketli olabilir.
Asıl inkılâp, cüce ve yarım oluş devirlerini kapayıp kendimize dönmek ve 4 asırdır kaybettiğimiz kendi kendimiz 21 inci Asrın eşiğinde ve onun icapları önünde yeniden murakabe ve keşfetmek olacaktır.
İdeolocya Örgüsü,Necip Fazıl