Hz.Ali ile Bir Yahudi’nin Konuşması
Nu’mân b. Sa’d anlatıyor: Kûfe’de vilâyet konağında, Ali b. Ebî Tâlib’in evindeydik. Bulunduğumuz mekâna Nevf b. Abdillah geldi ve “Ey Müminlerin Emiri, kapıda kırk Yahudi adam var” dedi. Ali “Bana getirin” dedi. Huzuruna geldiklerinde ona: “Ey Ali! Semadaki Rabbini bize anlat,kendisi nasıl bir şeydir, nasıl oldu, ne zaman oldu, kendisi şimdi nerededir?”diye sordular.
Ali dik oturdu ve şöyle dedi: “Ey Yahudi milleti! Beni dinleyin, benden başkasına sormayı da düşünmeyin. Benim Rabbim ilktir, bir şeyden çıkmamıştır. Herhangi bir şeyle birleşik değildir. Herhangi bir hali yoktur. Araştırarak bulunmaz. Saklanıp ihata edilemez. Yok iken var olmuş «hadis» dedikleri bir şey değildir. Aksine eşyaların nasıl olacaklarına karar veren celal sahibidir.
Sonu yoktur, zamanlar geçse de, kendisi zail olmaz. Bir halden bir hale girmez. Eşyaya benzemeyen birisi şekille nasıl vasıflandırılsın, fasih dillerle nasıl anlatılsın? Eşyadan olmayan nasıl açık olsun, eşyadan ayrılmayan nasıl kâin olsun? Aksine o keyfiyetten münezzehtir; şah damarından daha yakın, benzetmekte de en uzaktan daha uzaktır. Kullarının bir anlık değişim, konuşulan tek kelime, bir dil hareketi,bile ondan gizlenemez.
Kapkaranlık bir gecenin ortasında ondan habersiz tek bir adım atmak, mehtabın ışığında yürümek mümkün değildir. Her harekete ışık saçan güneşin aydınlatması, vakti gelen gecenin gelmesi,zamanı gelen gündüzün aydınlanması, ancak onun tekvin iradesinin dâhilinde olur. Her yeri bilen odur, her anı ve zamanı, her sonu ve müddeti bilen odur. Mahlûkatın eceli belirlenmiş, sınır başkasına nisbet edilmiştir.
Eşyayı ne baştaki bir asıldan, ne de öncesi olan bir başlangıçtan yaratmıştır.Aksine yaratacağını istediği gibi var edip yaratmıştır. İstediğine istediği şekli en güzel şekilde vermiştir. Yüceliğinde’tek olmuştur. Onun için hiçbir engel yoktur. Yarattığı varlıkların itaatinden de her hangi bir menfaati yoktur.
Kendisine el açanların duasını hemen kabul eder, yeryüzünde ve gökyüzündeki melekler ona itaat eder. Ölüp gidenler hakkındaki bilgisi ile yaşamaya devam edenler hakkındaki bilgisi aynıdır. Yüksek semalarda olup biten hakkındaki bilgisi de aşağıda yeryüzünde olup bitenler hakkındaki bilgisi aynıdır. Her şey hakkındaki ilmi de öyledir. Sesler onu şaşırtmaz,diller onu oyalamaz, hiçbir organa muhtaç olmadan bütün sesleri duyar.Her şeyi yönetir, görür, bilir. Diridir, her şeyi ayakta tutar.
Hiçbir organ ve araca, ses ve dudağa muhtaç olmadan Musa ile bizzat konuşmuştur.Sıfatların şekillendirilmesinden münezzehtir. İlahımızın sınırlı olduğunu iddia eden onu tanımamıştır. Mekânlara sığdığını söyleyen şaşkınlık ve ne dediğini bilmiyor deme’ktir. Bilakis o bütün mekânları ihata eder. Ey bana Rahman’ı soran! Eğer samimiysen Kur’ân’dan ve âyetlerden faydalanmadan bana Cibril’i, Mikail’i ve İsrafil’i anlatabilir misin? Heyhat!
Kendin gibi aciz bir mahlûku bile nitelemekten acizken her şeyin ve her sebebin Yaratıcısı ve Mabudu olanı nasıl anlatacaksın. Hem de ne uyuklaması, ne de uykusu söz konusu değilken? Yerlerde, göklerde ve ikisinin arasında ne varsa ona aittir.
Büyük Arş’ın Rabbi odur.”
Bu hadis, Nu’mân’ın rivayetinde tek kaldığı bir hadistir ibn ishak da ondan mürsel olarak rivayet etmiştir.
Ebu Nuaym,Hilye,cild.1,syf.92-94