Yetmiş İkinci Fasıl
Bil ki, söz arasında beliren bu fasıllarının faydası çoktur. Fakat burulan çok az kimse yararlanır. İlmi ve aklıyla gurur duyan kimse çoğu kez bundan ne etkilenir ne de yararlanır. Bunlar arızî olarak belirtilince bana yakışan şey belirtildiği ölçüde özetlemek ve şunu söylemektir: Belli olmuştur ki, “Âlem zaman itibarıyla kadîmdir.” diyen kimsenin sözü sırf kafa karışıklığı olup, sözün böyle tertip edilmesi de son derece bozuktur.
Bunu duyan birisi şöyle itiraz edecektir: “Diyelim ki, ben, yer ve gökler hakkında bunu doğru kabul ettim. Bu takdirde senin yaratılan ilk mevcut hakkındaki görüşün ne olacaktır? O Yüce Yaratıcı’nın varlığına varlıkça eşzamanlı mıdır? Şâyet “Evet” dersen, onunla birlikte kadîm bir varlık tespit etmiş olursun. “Hayır” dersen bu takdirde şu ihtimalleri varsayarız: şâyet o yokken var olmuşsa kemâl sebebi mevcut iken bundan önce niçin var olmamıştır? Var olduğu sırada bir sebep mi zuhur etti yoksa sebepsiz mi oldu? Eğer “Sebepsiz oldu.” dersen bu muhâldir. Zira bu cevap, hâdisin sebepsiz ortaya çıkışını gerektirir.
Şâyet “evet” diyecek olursan bu takdirde sebebi zuhur etmiş demektir. Yoklukta aynı hâl üzere devam eden ma‘dûm bir sebebin açığa çıkması ve sonra ilk mevcudun var olması muhâldir. Zira onun vacibin zâtında ortaya çıkması muhâldir. Şöyle ki, vâcibden başkası yoktur ki, bu sebep ilk varlığın şartı olsun. Nitekim yokken var olan bir mevcut hakkında söylediklerin de böyleydi.
Bil ki, once ve sonra zaman var olduktan sonra mevcut olmuştur. O vakit sadece zât ve şeref önceliği vardır. “O vakit” ifademiz de mü- teşâbihdir. Çünkü o da zamanın varlığını hissettirir. Zâtıyla vâcib olan varlık ile ondan hâdis olan varlıklar arasındaki zât ve şeref önceliğinin bir sonu ve sınırı yoktur. Bu durumda şu sözümüzden daha doğru bir söz olamaz: “Allah sonsuz bir öncelikle ilk mevcuttan önce idi.” Muhtemelen şimdi Hz. Peygamberin şu sözünün anlamı sana âgâh olacaktır:
“Allah, ruhları cesetlerden iki bin yıl önce yarattı.” O niçin bu önceliğe sonlu bir zaman takdir etti; bu büyük bir sırdır. Her mümkünden her mümküne giden yol sonlu; her mümkünden vâcibe giden yol ise sonsuzdur. Bu böyle olmasaydı sonlu olanın sonsuzdan daha çok olması gerekirdir ki, bu da muhildir. Bu hükümler, mârifet gözünün idrak ettiği evveliyattandır. Onları idrak etmenin yolu akıl gözüne kapalıdır. Onları idrak etmede aklına ve küçük vasıflarına tamah etme!
Aynulkudat el-Hemedani Zübdetü’l-Hakaik(Hakikatlerin Özü)-Şekva’l Garib(Garibin Şikayeti),syf:176-178
Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başk
Necmeddin-i Dâye [*****] çev. Halil Baltacı Necmeddin-i Dâye (ö. 654/1256) tasavvufun bir din yorumu…
Gazzâlî [*] çev. Osman Demir Gazzâlî (ö. 505/111) Allah’ı bilmenin imkânı ve yöntemi konusunda…
Gazzâlî [*] çev. Mahmut Kaya Te’vilin şartlarını tespit etmeyi ve iman ile küfür arasındaki…
Kilise babalarının en ziyade iltifat ettiği, teolojik ağırlıklı bir anlatıma sahip Yuhanna Incil’inin l’inci Bab’ının…
İçinde yaşadığımız dönemin hakim zihniyetini karak- terize eden en önemli hususlardan biri de, hiç şüphesiz,…
İçinde yaşadığımız dünya, bedensel varlığımız ve duygularımız zamanın eliyle şekillenir. Sabretmeyi, şükretme- yi, iyiliğin ve…