Allah Katında Üstünlük Takva İledir
Allah katında, nesep, mal, şöhret gibi üstünlükler hiçbir şey ifade etmez. Allah indinde üstünlükte tek miras, takvadır. Allah’tan korkmaktır. Nitekim Peygamberimiz(sav) “Kim Allah katında en üstün olmak istiyorsa, Allah’tan korksun” buyuruyor. Çünkü Allah’ın katında nesep, şan , şeref ve mevki diye bir sınıflandırma yoktur. Üstünlük takvayladır. Ebu Hüseyin(ra) nin rivayet ettiği bir hadîs-i şerifte Peygamberimiz(sav) şöyle buyuruyor: “Sizden birinizin diğerinden üstünlüğü, takvayladır.”
Şeriat ehline göre takva; ahirette kötü neticeye yol açabilecek zararlı alışkanlık ve fiilden kaçınmaktır. Ve nefsi bu tür kötülüklerden korumaktır. Takvanın üç derecesi vardır. Evvela nefsi şirk ve küfür gibi hastalıklardan uzak tutmaktır. Bu sayede sâlikin kendisini cehennem azabından kurtarmalıdır, ikincisi, sâlikin işlemiş olduğu bütün günahlardan dolayı pişmanlık duyup tevbe etmesidir. Bu havasın takvâsıdır. Şeriat ehlinin katında ariflerin takvadaki derecesi budur. Hz. Mevlânâ bu mevzua muvafık şöyle buyurmuştur.
Takva sahibi de,
Firavunun gittiği yoldan usanan, Musalaşan kişidir.
Muttakî olan kimse; zarurî olan şeyin korkusundan dolayı terketmelidir ki bu sayede muttakîlerin derecesine ulaşsın. Nitekim Hz. Rasulullah bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyorlar “Bir kişi; zarurî olmayan birşeyi, zarurî olan bir şeyden dolayı terketmediği müdetçe, takva derecesine erişemez.” Meşâyih-i kiram muttakî olanları şöyle tarif ediyor. “Takva demek; tariki Mustafa’dan giderek haramları terkedip, ihlasla Allah’tan çekinme ve bu uğurda bütün cefalara göğüs germektir”.
Takvanın üçüncü derecesi ise; mâsivâullahtan temizlenmektir. Kısacası âyet-i kerimede ifade edildiği üzere; “Ey iman edenler! Allah’tan hakkıyla korkun ve ancak müslüman olarak ölün.” (Âl-i imran, 102) Allah’tan hakkıyla korkmaktır.
Gayrılık kavgasından kurtulmadıkça,yârin halveti için sana yol vermezler.
Hakikî takva; Hasan-ı Basrî’nin sahip olduğu mâsivadan vazgeçebilme, havf-ı îlahiyesidir. Ve İmam-ı Kuşeyrî hazretlerinin buyurdukları gibi, kendini muttâkî kılmaktan ittika etmektir. Ve daima Hakk’a muttakî ve mu’temed olmaktır.Ezelî lütuftan medet um.
(Gunye, Abdulkadir Geylani)