Allah ın Her Şeyi İhata Etmesinin Manası

allah-1 Allah ın Her Şeyi İhata Etmesinin Manası

“..Allah her şeyi kuşatıcıdır”(Nisa,126) buyruğunun iki izahı vardır:

1) Bundan murad, ilim ile ihata etmek, kuşatmaktır.

2) Bundan murad, kudret ile kuşatmaktır. Nitekim Allah Teâlâ, “Size, henüz güç yetiremediğiniz daha diğer (ganimetler de…” (Fetih,21)buyurmuştur.

Bu görüşte olanlar şöyle demişlerdir: Bir kimse, “Allah Teâlâ’nın, “Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ındır” buyruğu, O’nun kudretinin kemaline delalet edince, eğer biz, “Allah her şeyi kuşatıcıdır” tabirini de, Allah’ın kudretinin kemali manasına hamledersek, burada lüzumsuz bir tekrar yapılmış olur” diyemez. Çünkü biz diyoruz ki, âyetteki “Göklerde ne var, yerde ne varsa Allah’ındır” buyruğu ancak, Allah Teâlâ’nın kadir ve göklerdeki ve yerdeki şeylerin maliki olduğunu ifade eder; ama göklerde ve yerdeki şeylerin dışında kalan ve bunlardan farklı olan hususlarda da Kadir olduğunu ifade etmez.

Binâenaleyh, Allah Teâlâ, “Allah her şeyi kuşatıcıdır ‘ buyurunca, bu ifade, bu gökler ve yer dışındaki nihayetsiz makdurata (güç yetirilebilecek şeylere) kadir olduğunu ve bütün kainat ve mümkinattaki kaza ve kader zincirinin ancak, O’nun icadı, tekvini ve ibdaı ile inkitaya erdiğini gösterir…

İşte bu sözün açıklaması budur. Fakat birinci görüş daha güzeldir: Çünkü biz, uluhiyyetin ve vaad ile vaîdi yerine getirmenin, ancak kudret ve ilmin birlikte bulunması ve kamil, mükemmel manada mevcut olmasıyla tahakkuk edeceğini, binâenaleyh bu ikisinin beraber zikredilmesi gerektiğini açıklamıştık… Kudret ilimden önce zikredilmiştir, çünkü usul ilminde de sabit olduğu gibi, Allah’ı bilmek, O’nun kadir olduğunu bilmektir. Sonra, Allah Teâlâ’nın kadir olduğunun bilinmesinin peşinden, O’nun alîm olduğu da bilinir. Çünkü bir fiil, meydana gelişiyle bir kudrete delalet eder ve kendisinde bulunan sağlamlık ve muhkemlik ile de, ilme delalet eder. Şüphe yok ki, birincisi ikincisinden önce gelir.

İnceleyin:  Görme ve İşitmede Hangisinin Daha Önemli Olduğu

Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 8/341-342

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir