Akıl,İlim ve İbadet

indir-14 Akıl,İlim ve İbadetKanunî Sultan Süleyman döneminin büyük müderris-filozofu Taşköprülü-zade muhalled eseri Miftahu’s-saade ve misbahu’s-siyade adlı çalışmasında bilginin hem dünyevî hem de uhrevî mutluluk’un anahtarı ve hakimiyet’in/efendilik’in ışıkı olduğunu belirttir ve ekler: “İlim aklın ibadetidir”. Seleflerimiz bu cümleyi kendilerine ilke edinerek ‘bilgi’yle meşgul oldular; çalıştılar; temsil ettikleri hakikatin omuzlarına yüklediği yükü taşıdılar; bu hakikatin hem saadet cihetini hem de siyadet cihetini -gerektiğinde- beraberce ele alıp yürüttüler. Nitekim hem Şeyhu’l-ekber İbn-i Arabî hem de büyük âlim İbn Teymiyye irfan ve ilim vadisinin en ince kıvrımlarında at koştururlar iken saadet’i; Biladu’ş-Şam’da, Anadolu’da, dağlarda gençlere Moğol istilacılarına karşı savaş eğitimi vererek de siyadet’i hedefliyorlardı. Çünkü biliyorlardı ki siyadet’i olmayan bir medeniyetin saadeti de olmaz, olamaz.

Aklı, ilmi ve ibadeti ‘bir ve aynı’ kabul eden bir medeniyet, günde yirmi dört saat çalışan mensupları sayesinde var-oldu, bundan sonra da ancak ve ancak bu şekilde var-olacak… Sözlük anlamında “yoksun olmak, bozulmak, durmak, ihmal etmek, kesilmek, hasara uğramak, felç olmak” gibi pek çok olumsuz mana bulunan tatil kavramı, hiç şüphesiz ne ilim ne akıl ne de ibadet için geçerli olur, aklını tatile gönderen bir medeniyet sürekliliğini muhafaza edemez. Kısaca, akıl’da/akletmede tatil olmaz; ibadet tatil kaldırmaz, ilim tatile çıkmaz.

Ya çıkarsa? Bu sorunun yanıtı için, uzun söze ne hacet, mevcut durumuza bakmak yeterlidir: Aklını, ilmini ve ibadetini tatil eden, siyadet’ini ve saadet’ini de tatil etmek zorunda kalır.

İhsan Fazlıoğlu – Kendini Aramak

İnceleyin:  Varlık Duyuşu

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir