Yüce Sorumluluk
Hayatta, çoğu kez, kaçış, beklenenin aksi sonucu doğurur. Toplum hayatında, sorumlulukları sırtından atan, sorunları çoğaltmaktan, böylece de her kişinin de, bizzat kendisinin payına düşecek yükü de arttırmaktan başka bir şey yapmış olmaz.
İnsan sorumluluk yüklenmesini bildiği, sorumlulukları omuzlamaktan kaçınmadığı ve bu sorumlulukları karşılayabildiği ölçüde değerlenir.
Bir toplum, sorumluluğa duyarlı insanların topluluğu olduğu sürece yükselir ve yücelir, sorumluluktan r kaçanlar fazlalaştıkça da düşer, geriler.
Sorumluluk, hayatın som bilinçle dolması demektir.
Umudunu tam yitirmiş olanlar, kaçışta teselli ararlar. Toplumda üstüne düşeni yapmamak için, aldatıcı ve boş felsefelere sığınırlar. Oysa, görev, bekleyiş içindedir hep. Bu bekleyişe cevap verme uzadıkça, problemler ağırlaşır. Ve belki de kişiler bir fasit dairenin içine yuvarlanırlar. Problem ağırlaştıkça kaçış artar, kaçış arttıkça problem daha da ağırlaşır.
İslâm Medeniyeti Tarihi, bize en ağır şartlarda bile seçkin ¡kişilerin nasıl görev üstlendiğini gösteren sayışız onur örnekleriyle doludur.
Toplumlunuz, savaşta ve barışta, görevi kutsal bilen inanmış çocuklarının fedakârlıklarıyla eşsiz tarihini gerçekleştirmesini bilmiş şuurlu bir toplumdu.
Milletimizin özde aynı Millet olduğundan kimse kuşku duymasın. Bir takım dönemlerde ona verilmek istenen görüntülerin yanlış olduğu her zaman ve bugün de ortaya çıkmıştır.
Ona, yeniden kuruluşunda medeniyetinin özüne uygun bir sorumluluk düzeni verilebilirse, o, her zamanki yüksek karakterini göstermesini bilecektir.
Sezai Karakoç – Sur Yazıları (4)