İslam’da Cihad
Hemen işâret edelim ki, bazılarının sandığı gibi İslâm’da cihad, asla bir din değiştirme ya da zorla İslâmlaştırma ilke ve hareketi değildir Zira “dinde zorlama (yani zorla din kabul ettirme) yoktur.” Unutulmamalıdır ki ikrah yani zorlama, fiilden önce ihtiyar(seçme) gücünü ortadan kaldırmak demektir. Bu mânâda İslâm kimseyi zorlamaz. Müeyyide ise, işlenmiş bir hatanın bedelidir. Bu da aslâ ikrah sayılmaz. Müslüman olduktan sonra işlenen hatâlara verilen cezâlar insanları zorlama değildir. Çünkü müeyyidede yaptırım değil, caydırıcılık esastır.
Diğer yandan her sistem kendi bağlılarının hatâlarını belli ölçüde cezalandırır. İslâm bu konuda da insan özüne ve toplumların menfaatına fevkalâde özen göstermiştir. İslâmın koyduğu müeyyideleri ağır bulanlar, toplumun haklarını, ferdlerin çıkarlarına fedâ etmekte sakınca görmeyenlerdir. Unutulmamalıdır ki şefkat, zülme baş eğmeyi gerektirmez. Rabbimiz tarafından bildirilmiş müeyyideler, konulmuş yasaklar ve getirilmiş kısıtlamalar, inananları sıkıştırmak için değil, kemâle eriştirmek içindir.
Adâlet, haklıyı haksızı ayırdedip herkesin ve her konunun hakkını vermek, her şeyi yerli yerinde kullanmaktır. İslâm, insan haklarını insan özüne en uygun şekilde belirlerken, müeyyideleri de cezadan beklenen sonuçları sağlayacak şekil ve muhtevâda tayin \ ve tesbit etmiştir. Bu konulardaki beşerî ve duygusal sapmaları, “Allah’ın koyduğu sınırlar konusunda sizi (anlamsız) bir acıma duygusu tutmasın” âyetiyle önlemiş ve asla Allah’dan daha merhametli olunamayacağını kesin bir dille bildirmiştir.
İsmail Lütfü Çakan – Siret ve Sünnet