Bir Menkıbe
Bir gün Cüneyd-i Bağdadî’ye, kabiliyet ve istidatlı bir mürid gelip hizmetinde bulunmakla beraber az vakitte çok kemal tahsil edip diğer müridlere üstün gelmiş. Diğer bir kabiliyetsiz müridi hased ve kininden Cüneyd-i Bağdadî’ye, “Ben yirmi seneden fazla sizin hizmetinizde bulundum, bu yeni müridin birkaç gün zarfında kazandığı mertebeleri tahsil edemedim” deyince; Cüneyd-i Bağdadî, itiraz eden müridi aydınlatmak için yeni mürid ile eski müridine bir tavuk verip, her birine bu tavukları tenha bir yere götürüp kesin, sizden başka hiç kimse bunubilmesin diye emretmiş. Eski mürid tenha bir yer bulup tavuğu keserek şeyhin huzuruna getirmiş. Yeni mürid bir hayli etrafta dolaşıp kesmeden canlı olarak şeyhin huzuruna getirince, şeyh müride “Niçin bunu kesmediniz?” demiş. Mürid, “Efendim; siz bize, sizden başka kimsenin bilmediği bir yerde kesin, diye emretmiştiniz.
Ben de tenha bir mahal bulamadım. Zira nerede kesecek olsam HakkTeâlâ biliyor ve görüyor. Yoksa emrinize muhalefet etmedim” deyince, Cüneyd-i Bağdadî, eski müride dönüp “Ey nâdân, sen yirmi seneden fazla hizmet ettin, bu kadar irfan kazanamadın. Bu mürid ise birkaç gün hizmetle bulunmakla sizin gibi ahmaklara üstün geldi. Kabiliyetsiz müridlere mürşid ne çare eylesin” diye cevap vermişler. Hz. İsa (a.s.), ölü cesedi ihyadan aciz değilim, ama ölü kalpli nadanı ihyadan acizim. Eğer böyle olmasaydı, enbiya ve evliya kendi zamanlarında olan ölü kalpleri irşâd ve ihya edip bu kadar zorluk çekmezlerdi.
Aziz Nesefi,Hakikatlerin Özü(İnsan yay.)