Sufiler,Veliler de Hata Yapabilir…
Peygamberlerin bile zelle adı verilen ufak tefek hataları varken, bu sebeple sıkça tevbe ederken sûfîlerin ve velilerin mutlak surette hatasız ve günahsız oldukları nasıl söylenebilir? Öyle olsaydı onların bütün söz ve davranışları bütün Müslümanlar için delil olmaz mıydı? Kuşeyrî, müridlerin ve şeyhlerin masum olduklarına itikat etmeleri doğru değildir, diyor.
Sûfîlerin nefslerini arındırdıkları, kalplerini kötü duygulardan temizledikleri, kötü huy ve sıfatlardan fani oldukları, an ve duru hâle geldikleri daima söylenir. Bu doğrudur, zaten tasavvufun gayesi de insanı kemale eriştirmek ve fazilet sahibi yapmaktır. Fakat bunun istisnaları çoktur. Sûfîler ismet sıfatını hâiz masum (hatasız, günahsız) insanlar] değillerdir. Gerçi sûfîlerin Allah’ın hıfzında (muhafazası altında) bulundukları, bu yüzden “mahfuz” oldukları bütün kaynaklarda belirtilir. Fakat mahfuz olmak hatasız ve günahsız olmak anlamına gelmemektedir. Bunun anlamı şudur: Sûfî ve evliya hasbe’l-beşer nefsine ve şeytani uyup günah işleyebilir, hata yapabilir. Fakat günahta ve hatada ısrar etmez, tersine bunu fark eder, derhal samimi ve ciddi bir şekilde tevî ve istiğfar eder, bir daha aynı hatayı veya benzerlerini tekrar etmemek için gayret eder.
Cüneyd’e sordular: “Arif zina eder mi?” Cüneyd başını önüne eğip bir süre düşündükten sonra başını kaldırdı ve dedi ki: “Allah’ın emri kararlaştırılmış bir kaderdir.”Yani kaderinde varsa edebilir, ama hasbe’l- beşer işlediği bu tür bir günaha derhal tevbe eder, bir daha işlememeye de azmeder.Günah işlemeyi alışkanlık ve âdet hâline getiren bir kimse özel anlamda veliyullah (Allah’ın dostu) olmaz.
Nihayetinde sûfîler de insandır, hissî hareket ettikleri ve duygusal ifadeler kullandıkları olur. Onların arasında da rekabet vardır. Birbirini kıskandıkları ve çekemedikleri de söz konusudur. Kin ve nefret gibi kötü buy ve hislerden, ihtiras ve şehvetten, bencillikten ve kibirden tamamiyle arındıklarını söylemek de mümkün değildir.