Serbest Cumhuriyet Fırkası Doğuşu

Liberal_Republican_Party Serbest Cumhuriyet Fırkası Doğuşu

9 Ağustos Milliyet’te yeni fırka mes’elesi var:

Fethi yeni bir fırka te’sis ediyor. Fırkanın lideri olacak. Bu za-tın fırkasının esası prensipleri Halk Fırkasının esaslı prensiple- rinden farklı olmıyacak. Yani yeni fırka da cumhuriyetçilik ve lâiklikte Halk Fırkasının aynı prensiplerini programında kabul ve tatbik, fakat İdarî, İktisadî ve siyasî nazariyatta farklı bir prog­ram tatbika çalışacaktır. Fethi sefirlikten istifa ettikten sonra münhal meb’usluklardan birine namzetliğini koyacaktır. Bu ha­vadisin yanında Mustafa Kemal ile Fethi’nin Yalova’da yemek masasında bir resmi var. Bundan da fırkayı yapan kim anlaşılı­yor.

İki gün sonraki Paris gazeteleri Fethi’nin istifa ettiğini, yerine Saraçoğlu veya Vasıf’ın Paris’e sefir olacağını yazdılar. Vasıf re­zalet ve cehaletlerle dolu olduğu halde Mustafa Kemal ve İsmet Hükümetinin mühim bir haricî memuru olmuştur. Bundan iki ay evvel Fransa’nın şimalinde meşhur zevk şehirlerinden biri olan Boville’e gitmiş. Orada dünya güzellerini davet edip ziya­fet çekmiş, çok paralar saffetmiş. Fransız gazeteleri bunu istihza ile yazdılar. Çünkü sefir vaziyetinde bulunan biri böyle şey yapamaz.

Fırka mes’elesi hakkında aynı gazetenin ilk sahifesinin başın­da çerçeve içinde bir yazı var. Bu işin girizgâhı makamındadır. Resmî değilse de hükümet ağzı gibidir. Şüphesiz bunu Mustâfa Kemal dikte ederek neşrettirmiştir. Burada diyor ki: “Dahilde ve hariçte bazı tenkidler var. Türkiye’de demokrasi ve cumhuriyet var, ama ne hürriyet-i matbuata cevaz veriyor, ne de muhalif bir fırka teşkiline. Türk vatandaşları kanaat ve içtihadlarını müdâfaa için kürsü bulamıyorlar. Mecliste türlü ve gizli ihtiraslardan münezzeh saf ve samimi bir muhalefetin faydası vardır” (Milli- yet 4 Ağustos).

Ağustos tarihli gazetede yeni fırkanın adının “Serbest Cumhuriyet” olduğu yazılı. Bu Halk Cumhuriyet Fırkasının müstebid bir cumhuriyet olduğunu ifade eder bir ad. Âlâ…. Bu adı koyan da şüphesiz Mustafa Kemal’di. İntakı hak. Bununla eski fırkanın müstebid ve zalim olduğunu ifade ediyor demektir. Burada Fethi’nin Mustafa Kemal ile otomobilde bir resmi var. Altında şöyle yazılı: “Cumhuriyet Halk Fırkasının bani ve lideri Büyük Gazi Hazretleri ile Yeni Serbest Cumhuriyet Fırkasını teş­kil edecek olan, otomobilde Yalova’da bir tenezzüfe esnasında” Yine bu nüshadaki malûmata göre “Fethi dün gece sabahın beşi­ne kadar Gazi Hazretlerinin köşkünde kalmıştır. Bu gece de be­raberdir. Fırka Umumî Kâtibi Saffet Bey’in de iştirak ettiği bu toplanmaya ehemmiyet atfolunur.”

Paris gazetelerine göre yeni fırkaya Kütahya meb’usu ve Gazi’nin en emin adamı Nuri Bey kâtibi umumî tayin edilmiştir. Ta­mam iyi bulmuşlardır… Bu da isbat eder ki, yeni fırka oyununu yapan Mustafa Kemal’dir.

*

Ağustos Milliyet’te İsmet Paşa’nın beyanatı var. Bu da ilk sahife başında ve çerçeve içinde. Şunları demiş: “Anlaşılıyor ki, eski arkadaşımla büyük mes’eleler üzerinde ciddî münakaşalar yapacağız. Yeni fırka liderinin mevzularım daha sarih bir suret­te teşrih etmesine lüzum vardır. Fethi Bey’in müstakil bir fırka teşkil etmesi siyasî hayatımızda büyük bir tekâmül safhasıdır. Fethi Bey’in intişar eden mektubuna göre bu fırka daha ilk anda hükümetin siyaset ve icraatını tasvip etmeyen bir istikamette ol­duğunu göstermiştir… îlh…”

Aynı nüshada bu hususta diğer malûmat da var. Serlevha:

“Yeni fırka karşısında Gazi Hazretleri ne düşünüyorlar?” Bura­da bir resim var İsmetle Fethi beraber, yine tatlı tatlı gülerek ko­nuşuyorlar. Birbirini bitleri kadar sevmiyen bu iki adam içlerini saklayıp böyle nasıl gülebiliyorlar bilmem? Gazete resmin altına “Samimi musafaha hali” demiş. Diyecek yok!..

Buradaki malûmat: “Fethi yeni fırkanın teşkilâtı ile meşgul olmak ve lüzum hasıl oldukça Gazi Hazretleri ile temas etmek­tedir. Fethi programım hazırlamış ve Gazi’ye bu hususta izahat vermiştir. Programın bugün, yarın neşri muhtemeldir. Yeni fır­kaya bir kısım meb’usların iştiraki bildirilmektedir. Fethi mevkii iktidara gelmek için çalışacağını söylemiştir.

Aynı gazetede “Gazi’nin cevabı” serlevhalı ve çerçeve içinde şu malûmat var: “Fethi Bey’in Reisicumhura takdim ettiği mek­tubu bugün dercediyoruz. Gazi’nin cevabı henüz gelmedi. Biz bu cevaba pek hususî bir ehemmiyet veriyoruz. Çünkü hem re­isicumhur, hem Halk Fırkası umumî reisidirler. Gazi bu sıfatları­nın herbiri ile kendi prensipleri üzerinde münakaşa imkanı ve­recek her teşekkülü memnuniyetle kabul eder… Şu muhakkak ki Gazi yeni teşekküle karşı yüksek mevkiinin icabettirdiği yakın alâkayı gösterecektir. Fakat şuna da kaniiz ki, Cumhurriyasetin- de olsun veya olmasın, Gazi her şeyden evvel Halk Fırkasının reisidir. Cevaplarının bu ruh ve vasıfta olduğunu kuvvetle tah­min ediyoruz.”

“Yeni Fırka hakkında Gazi ne düşünüyor?” unvanlı makale­ye devam ediyoruz. Burda iyice malûmat var.

Aynı nüshada “Son Dakika” serlevhalı malûmat da var. Bun­da Milliyet muharriri, Fethi’yi Saffet’le beraber görmüş, bir mü­lakat yapmış. Fethi suallere şöyle cevap veriyor:

Fırkanın programı tamamen tesbit edilmiştir. Birkaç gün içinde neşredeceğim. Çok esaslı hatlara malik olan bu program tatmin edici hususiyetleri ihtiva etmektedir. Neşretmeden evvel tafsilât vermek istemem. Fırkanın grup halinde kalmayıp emsa­li gibi her türlü teşkilâta malik olacaktır. Bu teşkilâtı sür’atle ya­pacağım. Prensip ayrılıkları olan noktalarda hükümeti tenkid edeceğim. Kabineye dahil olmak istemem. Bir fırkanın lideri olarak hükümetin başına geçmek, kendi prensiplerimi hâkim kılmak isterim. Programın intişarından sonra kanaatlerime işti­rak edecek meb’uslar olursa maalmemnuniye kabul edeceğim.”

Bu hâdise Lozan muahedesinden sonra beş senelik şiddetli bir zulüm ve istibdad, favoritizm, keyfî idare, ağır vergiler, israf­tan sonra bunlar halkta memnuniyetsizlik, zulümden şikâyet, şiddetli malî bir buhran hasıl ettikten, Avrupa’da memleketimiz rezil olduktan, millet bu hükümet ve idareye düşman olduktan sonra oluyor. Bu vak’anın mühim bir hâdise olduğu şüphesizdir. Bütün bunlardır ki Mustafa Kemal’i böyle bir bu dercettiğimiz malûmata göre muhalif bir fırka teşkil ediliyor. Bunu Fethi yapı­yor. Fakat Mustafa Kemal ile beraber. Yâni hakikatte Mustafa Kemal yapıyor. Fethi basit bir âlettir. Bu fırka Cumhuriyetçilikte evvelki fırka ile bir. Fakat idarede başka fikirde, idaredeki siste­mi hürriyettir. İsmet Hükümetinin idaresinin muzır olduğunu, onu tenkid edeceğini söylüyor. Mevkie geçeceğine ifade ediyor.

İnceleyin:  Devleti yıkan büyük bozgun

Şimdi bu şeklin sebeplerini, ifadesini, içyüzünü, akıbetini söyleyeyim. Paris’ten söyleyebilirim. Burada keramete lüzum yoktur. Vaziyet sarih ve basittir:

Bu fırkayı yapan Fethi değil bizzat Mustafa Kemal’dir. Te­şebbüsü bizzat olmamış olsaydı, Fethi ona böyle bir teklif bile yapmağa cesaret edemezdi ve böyle olmasa, gerek Fethi ve ge­rek başka birinin fırka yapması imkânı olur muydu? Pek yakın bir mazideki ikinci grup ve Terakkiperver Cumhuriyet fırkaları­nın akıbetleri, felâketleri, onları teşkil eden şahısların maddeten ve manen imha edildikleri meydandadır. “Girizgâh” adını ver­diğimiz ve aynen dercettiğimiz beyanatta bu zihniyetin hâlâ bir noktasını kaybetmeden hüküm sürmekte olduğuna celî bir delil­dir. Programı da bizzat Mustafa Kemal yapmıştır. Bu hâdise ifa­de etmektedir ki, Mustafa Kemal ve saltanatı yıpranmıştır, inhi­tata yüz tutmuştur. Mustafa Kemal artık sağdan geri ediyor. Gö­zü görmüş, nihayet anlamış ki zulüm ile de asıp kesmek gibi şid­detler ile de sökmüyor. Devleti, milleti helâke doğru götürdüğü­nü hissetmiştir. Devleti, milleti, cumhuriyet denilen şeyi cihana karşı rezil ettiğinin de farkına varmıştır, iyice anlamıştır. Şimdi bundan kurtulmak, mevkii sağlamlatmak istiyor. Bu pisliği ta-mamiyleîsmet’e sürüp işin içinden çıkacak.

Mes’ele bundan iba­ret. Halbuki Lozan’dan bugüne kadar olan devrede Türkiye’de sade bir Mustafa Kemal vardı. İsmet kimdir? Mustafa Kemal’in kendi tabiri veçhile “sade bir emir neferi.” Her şeyi düşünen, ya­pan sade Mustafa Kemal’dir. İsmet bir âlet idi. Onları sadık bir hizmetçi sıfatıyla ve gayretle icra ve tatbik ediyordu. Bu sağdan geri ile Mustafa Kemal büsbütün işlerin fena olduğunu sarih bir surette itiraf ediyor demektir. Bunların bütün mesuliyeti kendi sırtındadır. Fakat şurası da muhakkak ki onun mevkii gayrî- mes’uldür. Mes’uliyet mevkii İsmet’indir. Kanun huzurunda bunlardan kamilenmes’ul olan İsmet’tir. İsmet, Gazi’nin elinde kazmadır. Kazma mesul olmaz ama, bu canlı kazmadır. İsmet gayet haristir. Efendisinin yerinde gözü vardır. Dört yıldır Türkiye’de ve Avrupa’da adamları ile propaganda yaptırı­yordu. Bunların içinde meb’uslar, sefirler vardı. İsmet bunları her suretle himaye eder. Propaganda şu idi:

“Çok fenalık oluyor. Böyle zulüm ve suîidâre görülmemiştir. Millet batacak. Bunları yapan hep Mustafa Kemal’dir. Bereket versin Îsmet’e, o da olmasa büsbütün müthiş olacak. Ne ise o mümkün mertebe fenalıkları ve daha çok olmaktan menediyor.” Derken halkta Mustafa Kemal’e düşmanlık, îsmet’e muhabbet peydah oldu. Anlaşılıyor ki Mustafa Kemal bunu sezdi. Sezmesi tabii idi. İsmet’i hırpalamağa başladı. Meselâ İsmet’in Lo­zan’dan Mustafa Kemal’e yazdığı pek müthiş bir dalkavukluk olan mektubunu neşretti. Bu îsmet’i rezil etmekti ve seni imha ederim diyen bir tehdid idi. İsmet derhal işi anladı. Daha müthiş dalkavukluğa başladı. Bununla mevkide kaldı. Bir de Mustafa Kemal, İsmet kadar muti bir adam, âlet bulamazdı. Bu sebeple onu atamıyordu. Tehdid altında tutuyordu. Derken Mustafa Ke­mal propagandaya başladı. Adamları harıl hani fenalıkları İs-met’e yükletir tarzda propagandalar yaptılar. Vaziyet değişti. Halktan şimdi İsmet’e de düşmanlık hâsıl oldu. İşte bu fırka mes’elesi ile Mustafa Kemal şimdi bu işi ikmal ediyor. Yoksa Mustafa Kemal’in kötülükleri ortadan kaldırmak, hürriyet ver­mek aklından geçen şey değildir.

Fethi, îsmet’i hiç sevmez. Paris’te fena cam sıkılıyordu. Bana burada söylediği sözlerden anlıyorum ki ille yine başvekillik is­tiyordu. Bu vaziyetleri bilen Mustafa Kemal bu işe Fethi’yi âlet etti. Şimdi onu İsmet’e karşı kullanıyor. Bunu zaten yıllardan beri yapıyordu. Bu sefer büyük mikyasta ve maddî olarak yapıyor. Fethi’nin de işine geliyordu. Derhal âlet oldu.

Mustafa Kemal’in bütün idaresi, her şeyi, bir riyâkârlıktan ibaretti. Millet Meclisinde fırka vardı. Tek mek ne ise… Fakat ser­best müzakere yapamaz, reyi olmaz, hükümet idaresinde met­hali yoktur. Bu bir Karagöz perdesi idi. Pek ayıp idi. Mustafa Ke­mal bunun ayıp bir şey olduğunu, cihanın alay ettiğini görünce vaziyeti kurtarmak için ikinci ve muhalif bir fırka yapıyor. Fakat hakikatte birinci gibi ikinci fırka da yoktu. Yine sade Mustafa Kemal vardı. Bunun hakikati şöyledir. O kendi kendine demiştir ki: “Yalnız bir fırka var diye bana müstebit diyorlar şunları bir oyuna getireyim, aldatayım. Millet Meclisi diye bir Karagöz per­desi kurmuştum. Halk Fırkası diye bir Karagöz koymuştum. Ka­ragöz oynuyor ama ahengi yok, tadı da çıkmıyor. Meğerse bu perdeye bir de Hacivat lâzımmış, bilemedim. Şimdi Hacivat’ı da koyayım, oyun güzelleşir. Arasıra Karagöz, Hacivat birbirine şap diye vururlar da herkes güler. Oyun tamam olur. Alem de iki fırka var, hürriyet var diye yutar.

Bu fırka da Mustafa Kemal’in malıdır. Halk Fırkasındaki meb’usların bir kısmım emredecek yeni fırkaya verecek. Bu iki düşman şahıs Karagöz ve Hacivat halinde dövüşecek. Böyle göz boyayacak. Herkes de artık hürriyet var diyecek! İhtimal bu se­ne ekseriyeti Fethi’ye verecek, İsmet’i yıkacak. İsmet o vakit gaf­let edip efendisinin aleyhine başlarsa, Mustafa Kemal onu der­hal imha edecek, Kâzım Karabekir ve arkadaşlarının mezarlığı­na yollıyacak. Fakat İsmet hinoğlu hindir. Bu yola girmez. Bil’âkis evvelkinden daha ziyade dalkavukluk eder. O vakit ya­parsa sefir olarak tebyidedilecek, yahut Halk Fırkasının başında Mecliste ekalliyette oturup Mustafa Kemal’den izin alabildikçe Fethi’ye hücum edecek, böyle ondan intikam alacaktır.

Mustafa Kemal’in bu işte hüsnüniyeti olsa, her şeyden evvel Halk Fırkasından samimî bir surette çekilirdi. Halbuki çekilse bi­le yine hüsnüniyetine inanmak mümkün olmaz. Zira bu sefer gizlice yine fırkayı avucunda tutar. Önümüzdeki intihapta yapa­cağı rezaleti de gösterecektir. Yine intihabı valiler vasıtasıyla tehdid ile yapacaktır. Yalnız şu farkla ki bu sefer bütün meb’uslar Halk Fırkasına değil, bir kısmı da Serbest Cumhuriyet Fırkasına intihap olunacaktır.

Hâsılı bu halin adı bir maskaralıktır. Eski rezaletlere yeni bir rezalet ilâvesinden ibarettir. Millet ve devlet için bir faide me’- mul değildir. Buna kollu dövüş derler… Eğer Fethi bu vaziyetten istifade ederek beş yıldır olan türlü vahim rezaletlerin içyüzleri­ni Mecliste açıp dökerse, bunu gazeteler yazarsa besbelli bir hiz­met etmiş olur. Millet ve cihan rezaletleri bir derece daha anlamış olur. Hangi taşı kaldırsan altından Mustafa Kemal çıkar.
Hangi yorganı açsan altında o vardır. Herhangi işe dokunsan, ucunda o vardır. Bunlara dokununca Mustafa Kemal çıkar. Fethi ise ona el süremez. Fakat bu Fethi esasen ve vakit vakit te’sir al­tında enporte olan, zivanesinden çıkan bir bünyede insandır. Birgün münakaşa esnasında kızışıp herşeyi söyleyivermesi de mümkündür. Bakalım. Ancak bunu da bir defa yapabilir ve der­hal imha olunur.

İnceleyin:  Kazım Karabekir Paşa İdam Edilmekten Nasıl Kurtuldu?

Zannediyorum ki bu işlerin böyle olduğunu bildiği halde ahali bu fırkaya sarılacaktır, bel bağlıyacaktır. Denize düşen yı­lana sarılır. Bu da Mustafa Kemal’in hoşuna gitmeyecek. Yeni fır­kayı dağıtacak. Arada birtakım zavallılar perişan olmuş olacak.

Bu işte bir şaşılacak şey de Fethi’nin nasıl olup da bu işe gir­miş olmasıdır. Çünkü rezil olacak. Çünkü her hadisenin başı Mustafa Kemal’dir. Fethi bunu bilmez bir kimse değildir. Bana Paris’te kaç defa Mustafa Kemal’in nasıl bir adam olduğunu, bu-

nu evvelce anlayamadığı için pek teessüf ettiğini, bu idarenin eş­kıyalıktan başka bir şey olmadığım yana yakıla ve heyecan için­de söylemiştir. İsmet aleyhinde ise daima ve herkese söylenirdi. Zaar… Hem bilmek lâzımdır ki onunla işe girmek kurtla çuvala girmektir. Farzedebiliriz ki, Fethi bu çürük işe girmek, kendisini rezil etmeği bir ümid ile göze almıştır. Hükümete geçip belki milleti kurtarmağı düşünüyor ve yapabilirse Türkiye’nin en bü­yük adamı olur. Derhal heykeli dikilir. Fakat böyle bir ümid ve ihtimal asla yoktur. Böyle bir teşebbüsü sezdiği, hattâ sade şüp­helendiği anda, Mustafa Kemal Fethi’yi gıcırgıcır kör testere ile keser. Kolaylıkla kesemezse derhal silâh kuvvetine müracaat eder. Asker Fevzi Paşa ile,hattâ ona lüzum kalmadan muhafız taburları ile Meclisi basıp Fethi’yi, hükümet azasım, meb’usları kılıçtan geçirir. Fethi’nin zaten böyle bir fikirde olduğunu zan­netmem. Böyle fikirde olmayınca da bu iş deruhte edilemezdi. Etti.

Fethi bu iş ile kendini rezil edecektir. Bu adam namuslu in­sandı. Bu fırka ile mahvoluyor ve lekeli bir surette ölüyor. İşin ahlâkî cihedleri var: Mustafa Kemal’in şiddetle aleyhinde olan bu adam, bugün onunla teşriki mesaî ediyor. Demek bugüne ta­dar olanları kötü görmüyor. Dercettiğimiz mektubunda görül­düğü üzere Fethi de Mustafa Kemal’in dehasından bahsediyor. Bunlarla demek Fethi de bir İsmet olup gitmiştir. Bu hale sadece mevki hırsı ile düştüğünü zannediyorum. Bir türlü Paris’e sığa- mıyordu.

Ankara’yı istiyordu. Paris’te son iki yıldanberi de İsmet’in aleyhinde devamla beraber Mustafa Kemal’in lehine başlamıştı. Halbuki daha evvel kendisini Ankara’ya davet ettikleri vakit, fe­na korktuğunu, gidemeyeceğini bana söylemişti. Bir yıl evvel İs­tanbul’dan avdetinde bana “Canım artık memlekete dönmüyor musun? Gazi eskisi gibi değil. Çok mutedil olmuş. Hele Türk ta­rihi merakına düşmüş. İyi… Onunla oyalansın. Fena şeyler dü­şünmeğe vakit bulamaz” demişti. Ben bir şey demeyip içimden “Amma mutedil olmuş! Eskişehir istasyonunda Temyiz azalarına yaptığı müthiş tehdid ne?” demiştim. Çünkü bunu daha iki ay evvel yapmıştı. Demek ki İstanbul’a gittikçe Fethi yumuşu- yordu. Mustafa Kemal’in lehine dönüyordu. Fethi safderun bir adamdır. Demek onu kandırıyordu. O da İsmet aleyhine olan ki­ni şevki ile bunu muvafık buluyordu. Nihayet ağına düştü. Bir defa daha âlet ve sonunda büsbütün rezil olacaktır. İsmet bugün düşse bile bir müddet sonra Fethi yine atılıp İsmet mevkiye ge­çecektir. Gazi cenapları iki dama taşma maliktir. Onlarla haneler atlıyarak oynayıp durayacaktır. Vaziyet ve netice böyledir. Baka­lım zuhurat, fevkalâde şeyler olmazsa.

İsmet ve Fethi’yi mukayese edelim:

İsmet cahil, içi dışına asla uymaz, şeytana iblislik eder, müraî, hilekâr biridir. Entrikada eşsizdir. Natuktur. Fethi zekâca İs­met’ten aşağı, fakat şimdiye kadar namuslu biridir. İsmet’e nisbetle çok okumuş olmakla beraber pek bön ve safderundur. Mantığı çok defa kuvvetlidir. Vaziyeti görür, çok defa da saf bir çocuk gibidir. Hele çok tesir altında kalır. Kim evvel giderse ve biraz da cerbezesi varsa Fethi’yi en saçma şeylere de inandırır. Halbuki İsmet babasına bile inanmaz. Mevcudiyeti şüphe ve ev­hamdan ibarettir. Bu sebeple daima uyanıktır. Beriki ise uyuşuk­tur. İsmet yalandan güler yüzle dost kazanmakta maharet sahi­bidir. Fethi ise aksi, herkes için antipatik bir mizaçtadır. Kimse sevmez.

Bu evsafa bakınca hükmetmek lâzımdır ki İsmet, Fethi’yi do­laba koyacaktır. Herhalde mağlûp edecektir. Bilhassa entrika nu­tuktuk ile İsmet, Fethi’yi açık münakaşalarda da alt edecektir. Fakat bunun hükmü yok. Hüküm Mustafa Kemal’dedir. En hak­lı ve en haksız bir işte de Fethi münakaşada mağlûp olsa, fakat

Mustafa Kemal Fethi’yi tutmak istiyorsa Fethi galiptir. Netice o veçhile olur ve icra edilir. Yok en haksız işte de İsmet haksız çık­sa veya en hakkı olduğu zamanda mağlûp da olsa Gazi, İsmet’i tutmak istiyorsa İsmet galiptir.

Ne oldu ise Fethi’ye oldu. Bu namuslu olduğunu zannettiğim adama acırım.

Bu hâdisenin esasî hatları budur. Eğer Fethi yeni fırka ile memlekete İdarî, siyasî ve İktisadî bir derece hürriyet ve ferahlık getirirse Fethi yine tebrike şayandır. Esas can, mal ve namus em­niyetidir. Başka şeyi istediğimiz yok. Bakalım bunları yerleştire­bilecek mi? Bunların düşmanı Mustafa Kemal’dir. Bu sebeple yerleştiremiyecektir. Reisicumhur kızdığı adamı imha edemeye­cek mi, onun meb’usluğuna, ticaretine zarar veremiyecek mi, adliyede hâkimlere emredip istediği gibi hüküm verdiremiyecek mi? Bu basit ve medenî dünya, hattâ binlerce yıl evvelki millet­lerin sosyetelerinde iptidaî haklar olarak mevcut bu şeyleri Fet­hi yirminci asırda ve cumhuriyette Türkiye’de te’sis edebilecek mi?… Bence edemiyeceği iki kere iki dört eder gibi kat’îdir.

 

Cumhuriyet Devrinin Perde Arkası , Dr. Rıza Nur

Muhammed Ali

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir