İlişkilerde Yağlama Yıkama
Sanayi kesiminde üretimi artırmak için yönetim ve işletmenin önemi vurgulanmıştır. Teknik üretim sorunları nasıl iyi yönetimlerle çözümlenebiliyorsa, insanlararası sorunlar da iyi yönetimlerle çözümlenebilir deniyor. Bunun için insanın eğitilmesi gerekmektedir. Bu eğitim sonucunda insan bütün isteklerini karşılayabilecek, tatmine kavuşacak ve kullanılmaya hazır hale gelecektir.
Anamalcı kafalar için madenler, makineler, zaman, enerji ve insan bir yatırım aracıdır. Kapitalist pazarda önemli bir kalem olan insan, sorunlarını halletmiş olmalıdır. Toplumla barışık olmalı, insanlarla ilişkileri düzenli bulunmalı ve küçüklerin ezilip gitmesiyle büyüyüp duran dev şirketlerin yöneticilerinin başarılarında kullanılmak üzere, daima belirlenen standardını muhafaza etmelidir.
Kuvvetin yönetici sınıflar eline geçmesiyle birlikte, çok sayıda ve bir arada çalıştırılacak insanlar için duyulan ihtiyaç nasıl giderilecektir?
İzlenen yol insanları, öteki insanlara ve tabiata yabancılaştırmak, insanlararası ilişkileri otomatlaştırmaktır.
Hem diğer insanlara yabancılaşacaklar, hem de yığından kopmaya cesaret edemeyecekler.
Çağdaş uygarlığın insanı çekip getirdiği açmaz bu noktada. Yığma, yığın içinde çalışmaya ve eğlenmeye (maçlar, tavernalar, şenlikler, festivaller) müzik dinlemeye ve film seyretmeye rağmen yalnızlığını gideremeyen, huzursuzluk ve suçluluk duygusunu üzerinden atamayan insan, kişiliğini de bulamamaktadır.
Bir yazar, kişiliğini bulamayan, kendisi aşmak ve gerçekleştirmek konusunda özgürlüğe sahip olmayan, otomatlaşmış insanların sevemeyeceklerini, ancak bir sevgi yanılgısı içinde olacaklarım ifade ediyor. Uygar toplumun insanları çocuklarını, anne ve babalarını bile gerçek manada sevmiyorlar. Karı-kocalar da birbirlerini sevmiyorlar. Ancak anamalcı çıkarların sıkı denetiminde ve uyumlu kişiler olmaları için gördükleri eğitimin tesirinde kalarak birbirlerine karşı görevlerini yapıyorlar.
İşte gerek kan kocanın birbirlerine davranışı, gerekse ana- babaların çocuklarını nasıl eğitecekleri konusunda piyasaya sürülmüş kılavuz kitaplar, onlara nasıl mutlu ve uyumlu olunacağını anlatıp duruyor. Cinsel teknikler öğrenilince evliler mutlu olacaktır. Birbirlerine anlayışla davranacaklardır. Çocuklarının eğitimi konusunda karşılaşacakları problemlerin çözümü için hazır reçeteler veren kılavuzlar, iş ararken, iş verirken, diğer insanlara nasıl davranılacağını, onların nasıl tartılıp ölçüleceğini anlatan kılavuz kitaplar, kişileri, şahsiyet kazanmaktan önce, bir takım kalıpları, paketleri bellemeye, gerektiğinde onları ilişki adına ortaya açmaya mecbur tutmakta.
Bütün bunlarda ön planda olan şey hesaplar, çıkarlar, uyum ve mekanik alışveriş, kapitalist çarkın takırdamadan yol almasıdır.
Ne uhrevî bir duygu, ne Allah’a karşı mevcut olan bir sorumluluğun yerine getirilmesi, ne öte dünya korkusu. Bütün bunlar görmezlikten gelinmiştir. Böyle olunca da, inkar edilse bile doğuştan var olan manevi ihtiyaçların dikkate alınmamış olması, kişiyi başka tezahürleriyle bir hastalık gibi sarmakta, korkutmaktadır.
Huzursuzluğuna gerçek teşhis konulamayan, (zira doktorlar da, derman aranan dostlar da ellerindeki maddi paket demetleriyle çare arıyorlar) yalnızlaşan insan, kaçacak delik arıyor ve onu da eğlenmede buluyor. Huzursuzluğunu kusacak maçlar, anarşik dalgalanmalar, festivaller, filmler ve meyhaneler buluya ve oralara sığınıyor.
Cahit Zarifoğlu,Zengin Hayaller Peşinde