Unutmak için Büyük Bir Hafıza
Postmodernizm, tarih anlayışını kayıtlı tarihsel olaylara hapseder. Bunu yaparken tarihi olayları, halk masallarını ya da efsanevi tarihi aynı kefeye koyar. Bütün bunlar bencil insan ifadesinin çalışmalarıdır. Algılarımız açısından tarafsızlık, tarihî duyarsızlaşmamıza ezici bir etki yapar. Masal anlatıcılığı, mit yapıcılığı ya da doğru ve gerçek denemeciliği yapıldığında tarihin kaynaklarına bir sessizlik hakim olur. Sessizlik, tahtından edilmiş tarihi, hükmetmeye engel, gergin ve kendisine sahip olan iktidarlar lehine çarpıtılan bir hale sokar. Postmodern gelenekte tarihin kullanımı düşlenenin güçlendirilmesi şeklindedir. Fakat postmodern düşün yapamadığı şey bir alternatifi göz önünde bulundurmaktır.
Hollywood çizgi filmleri üzerinden tarihi düşünmek tuhaf görünebilir. Fakat burası dikkat dağıtmanıın postmoderncesinin en sinsice yapıldığı ve en etkili olduğu yerdir. Burası tarihin, postmodern modaya uygun bir şekilde, postmodern düzenin gerçekleriyle kesiştirilmesi için kullanıldığı ve istismar edildiği bir yerdir. Onun moda tarzı, her şeyi eşyalaştırması, seçmeci göreliliği ve hakiki unutturma yeteneği, hatırlanacak yeni sahte ikonların eş zamanlı olarak taklit edilmesini beraberinde getirir. İmgeler tüm sahip olduklarımızı oluşturduğundan, postmodernizm imgeleri güçlendirir. Onun imgeleri nasıl yaptığı ve bu imgeleri nasıl kendi amacı için anlamlarından saptırdığı, postmodern projenin fark edilmesi gereken kurnazlığıdır. Yeni bir gelenek bilim yapılma süreci incelendiğinde, tarihin pençelerinden kurtulduğumuz yeni bir döneme girmemiş olduğumuz ortaya çıkar. Bunun yerine egemen tarihin çok eski ve benzer fikirlerinin, post- modermizm tarafından, kendisine yeni bir dil oluşturmak ve etkisini arttırmak amacıyla yeniden ortaya sürüldüğü görülür. Ortaya çıkan, eski dilin egemenliğinin devam ettirildiği, yeni bir yüzey, üstünkörü bir ifadelendirmedir. Her ne kadar alaya alınsalar da, bunlar, modernizmin hükmeden fikirlerine örnek teşkil etmektedir.
Walt Disney’in Pocahon tasında, postmodern tarihçiliğe örnek eylemlerde bulunan hayaleti düşünün. Bu sinema denemesinde, peri masalı anlatıcısı, geleceğin tarihini belirlemeye çalışan bir peri masalının anlatıcısı haline gelir.
Film, renkli bir tayfanın eski Londra’da denize açılmak için hazırlık yapması sırasında söylediği eğlenceli bir şarkıyla başlar. Şarkıda “1607’de açık denizlere yelken açtık, zafer için, Tanrı için ve Virginia Şirketi altınları için” denmektedir. Şirket, kıvrak ve sarışın kahramanımız olmadan bir hiçtir: “Hintlilerle John Smith olmadan savaşamazsınız”. Ve böylece onlar şiddetli bir fırtınayla karşılaşmak için yelken açarlar. Kahramanımıza, kaynayan okyanusu bölerek genç bir delikanlıyı kurtarma fırsatı sağlarlar. Maceracı, güçlü erkeklik dürtüleri büyük bir zafer kazanmaya hazırdır.
Bu arada Amerika’nın bakir ormanlarında hiç bir şeyden haberleri olmayan yerliler hayatlarını devam ettirmektedirler. Onlar köylerinde Dünya Ana’nın meyvelerini toplayarak yaşamlarını sürdürmektedirler. Asil Reis Powhatan, başarılı bir mücadelenin ardından savaşçılarıyla mutlu köyüne döner. Ve burada, Pocahontas olarak çağırdığı kızı Mato-aka’yı arar. Kızının beslediği hayvanın adı olan -Pocahontasla, kızına seslenmektedir. Fakat Pocahontas, ormanda uykularını bölen derdine, derman aramaktadır. O, uykusunda bir takım esrarengiz bulutlar -bunlar, John Smith’i getiren geminin yelkenleridir- görmüş olup, bunların, önüne çıkacak ve izlemesi gereken yeni bir yolun habercisi olup olmadığını düşünmektedir. Babası ona, değerini yeni ispatlamış genç bir savaşçı olan Kocoum’la evlendirmeyi teklif etmiştir. Pocahontas, stardart bir orman yerlisi olan bu adamı çok haşin ve ciddi bulur. Danışmak için, konuşan yaşlı bir ağaç olan büyük annesi Willow’a gider.
Ve böylece bu sahne, Yeni Dünya’da yeni bir ideolojik buluşmayı postmodernizmin el kitabına göre düzenlemiştir. Film, bir çok yerinde kullanılmış efektlerle donatılmıştır. Tarihî Pocahontas’ın, onda olmasına ihtiyaç duyulan, çağdaş duyarlılıkları ve zevkleri vardır. Dişi, kavgacı, son derece duyarlı, önemli olayların tam ortasında bulunan bağımsız bir aktördür Pocahontas. Onun efsanesi olan aşk öyküsü ancak zamanın sonunda gerçekleşebilecek türden barışçı bir uzlaşmadır. Pocahontas’ın ihtiras ve sevgisinin hedefi, aranılan bu yeni tarihi ikonla daha da güçlendirilir. John Smith olmadan Pocahontas ne işe yarayacaktır? Her iki tarafın güç dengesi bu çizgi filmde masallaştırılmıştır. Walt Disney, geleceğin tarihini konu alan çizgi filmlerinde bilinçli olarak, geçmişin tarihinin anlaşılmasını zorlaştırmak için, tarihi tüketir. Tarihi, bilinçli olarak, polemiklerle dolu bir maskeli balo olarak tanıtmaya çalışır. Bugün filmler yapılırken, varolan kültür incelenerek, bunun bir reklam ve tanıtım aracı olarak kullanılmasına dikkat edilmektedir.
Merkezine imge üretimini alan Hollyvvood, herkesin beğenisine ve anlayış kapasitesine hitap edecek filmler yapmaktadır. Pocahontas’ın bir televizyon filmi olarak çekimine katkıda bulunanlar -animatörler, müzisyenler, seslendirenler, prodüktör ve yönetmen- bir yandan tarihi doğru yansıtmanın yollarını ararken, öte yandan da tarihin tam kalbindeki bu aşkı, nasıl insanların, üzerinde yoğunlaşacağı ve sindirebileceği akıcı bir üslupla anlatabileceklerinin yollarını aradıklarını söylemektedirler. Walt Disney kurgu ve peri masallarından farklı olarak ilk defa bu tip bir maceraya el atmıştır. Bunu vurgulamak için filmde bir çok hatırlatıcı öğe kullanılmıştır. Kadın kahramana benzeyen neşeli hayvanların sesleri ve şarkıları yoktur. Bunun saf bir düşten çok gerçek bir efsane olmasından dolayı, onlar da gerçek hayvanlardır. Kendinden emin bir şekilde genç tüketicinin boğazına oturan Walt Disney, bilinçli olarak onlara tarihî bir mesaj vermektedir. Bu mesaj onun halkla ilişkiler dairesinin tanımladığı gerçek tarih üzerine bina edilmiştir.
Yeni Dünya’nın keşfi hakkında yapılan bu çizgi film animasyonu son derece önemli bir postmodern ideolojik köşe taşıdır. O, büyük endüstri tarafından yapılmış bir zırva olmaktan çok antropoloji, sosyoloji ya da sizin için önemi olan tüm “loji”lerin kavramsal bir arıtmadan geçirilmesidir. Öteki hakkında ileri sürülen tezlerde, basmakalıp örnekler üzerinden, Öteki’nin etnik ve kültürel ayrımlarının anlaşılması ve farklılıkların tanınması sağlanır. Her iki taraf da, biri diğeri kadar kötü, basmakalıp örnekler üzerinden işlenir.
Bunları daha önce duymuşuzdur: “Vahşiler, vahşiler, insan olmalarına rağmen çıplak vahşiler” diye şarkı söyler göçmenler ve ardından da eklerler “benim senin gibi değiller,onlar şeytan olmalılar”. Kendi vatanlarım kurtarmaya hazırlanan Amerikalı yerliler de aynı şekilde cevap verirler. “Soluk yüzlü, bir şeytandır. Süt gibi beyaz derisinin altıysa bomboştur”. Ve şarkılarını özenle yazılmış bir nakaratla bitirirler : “Vahşiler, vahşiler bizden farklı vahşiler. Onlara asla güvenilemez”. İşte biz ancak bu şekilde postmodern tarih eğiliminin özünün ne olduğunu anlarız.
Hepimiz Öteki kefesine konuruz ve Öteki’nin kavramları neredeyse birbirinin aynıdır. Bazı basmakalıp örneklere egemenlik tarihi tarafından verilen ayırıcı güç, yıkıcı ve soyutlaştırıcı bir çizgidir. Bu güç yalnızca, tektipleştirdiği insanların politik olarak doğru olma gereksinimine dair bir eşitlik bırakır ardında. Etikisi “vahşi” teriminin kullanımındaki son canlanmayı haklı çıkarmaktır. Artık, hükmeden, ayrımcı düzene karşı özgün bir tarihi suçlamaya muhalefet etmesinden dolayı bu terimin evrensel bir geçerliliği bulunmaktadır. Bir yandan ötekini egemen düzen sınıflamasının içine sokarken öte yandan da şimdide ve tarihte Batılı olmayan halkların farklı iktidar tanımlaması ve örneklendirmesinin üzerine görünmezlik perdesi çekmektedir. Egemenlik bir şans işiymiş gibi gösterilerek, insanlar, Batılı olmayanların tarihleri başka olmuş olsaydı da durumun değişmeyeceğine inandırılmaya çalışılmaktadır.
Ziyauddin Serdar,Postmodernizm ve Öteki