Türkiyedeki Avrupalılaşma özleminin kökünde, rahatlık arayışı var. Mücâdele gücünü azaltmağa dönük eğilim söz konusu. Depremde allak bullak olduk. Nasıl da sar-sıldık! Oysa, ikinci Dünya Savaşının sonunda, Japonyanın dört büyük şehri yüzde yüz oranında yok olmuştu. O insanlar banamısın, demediler, efsâne varlığı benzeri, hayatı yeniden oluşturdular. Japon işçisi, üç yıl boyunca boğaz tokluğuna çalıştı. Diyebilirsiniz ki, belki de insanda asıl fışkırma ve kendini yenileme yeteneği, büyük bir yıkımdan sonra harekete geçebilir. Sonuçta bu bir ‘hazırlık’ meselesidir. Bugünün insanı için, artık zorlukların üstesinden gelmeğe dönük hazırlıktan bahsetmek yanlıştır. İnsanın doğayla bağlantısı ile dinle ilişkisi aynı şeydir.
Din ile doğa, biribirleriyle iç içedirler. Zâten din doğadan koparıldığında dinîyobazlık başgosterir. Dinsiz ele alındığında da doğa mekanikleşir. Doğasız din, kulaktan dolmadır. Neyi niçin yaptığınızı, nereye yöneldiğinizi bilmezsiniz. Doğada sorun yaşadığınızda zorluğa güçle cevap veriyorsunuz. O gücü veren dindir. Doğayı mahvettiğinizde dine gerek kalmıyor. Dini ortadan kaldırdığınızda da, doğayla mücâdele gücünüzü kaybediyorsunuz.
Teoman Durali,Sorun Çağının Anatomisi
0 Yorumlar