İnsan ve Tapınma
Ruhun ana silâhı tapınmadır. Allaha tapma. Allaha tapma, insanın ve tabiatın tanrılık iddiasını yıkma, onlan çıplak hakikatleriyle kavramaktır. Yaratılanı aşmak, iğretiyi yıkmak, yalanı devirmektir. Allaha tapma, izafi olandan sıyrılıp mutlak olanla donanmak, fanilik perdesini yarmaktır. Allaha tapma, insanları ve tabiatı putlaştırmama, benlik putunu kırma , demektir. Böylesine bir silâhla donanmış ruh, silâhın ta kendisi olmuş demektir. Artık onu hangi kuvvet, hangi silâh yenebilir?
Namaz, oruç, hac, zekât, müslüman ruhunun silâhlaru… Namazla doğrudan doğruya Allaha yönelmiş olmaktadır insan.Bütün dış alâkalardan kurtulup O’nun önünde ve huzurunda olmak. O’nunla, Ezeli ve Ebedi Olanla, Yaratıcı Olanla olmak. İnançsız kişi bu güçten mahrumdur.
Oruç, benliği kıran tapınma. Hac, müslümanları bir araya toplayıp Allaha yöneltmekte. Zekâtla, müslüman sahip olduğu eşyayı da Allaha yöneltmekte. Daha doğrusu eşyaya olan gizli tapınma bağlarını kırmakta, ilgilerini kesmekte. Bütün bu sevgi ve korku silâhlarıyla müslüman kendini kuşatıp iğreti ve kötü ilgilerden koparmakta ve iyiliğin, doğruluğun, güzelliğin kaynağına yüzünü ve gönlünü çevirmekte. Namazla, oruçla, hacla, zekâtla, Allahı söz, kalb ve davranış anmalarıyla, ruh öte âlemin silâhlarıyla donanmakta, fiziğin esaretinden kurulmakta, insanın gerçek anlamına ermekte.
İnançsız inşanın silâhları maddî silâhlarla birlikte bir takım kötü duygulardır. Kızgınlık, öfke, ihtiras, açgözlülük ve benzerleri. İnanmış insanın silâhlan ise, zaruret halinde el attığı maddî silâhlarla birlikte, asıl, ibadetler, iyilikler ve faziletlerdir. Acaba bu iki silâh bütününün çatışmasında son zafer hangi tarafta olacaktır? Şüphe edilmemelidir ki inanan tarafında.
Sezai Karakoç,Sur Yazıları(3)