İslam ve İnsan
İslâm, belli bir sosyal ilişkiyi veya belli bir zihnî olguyu esas alıp her şeyi bu ilişki veya bu olgu doğrultusuna indirgemiyor. Tersine kişiyi, insanı, evreni, oluşu hem kül halinde, hem ayrıntılarıyla kavrayabileceği bir “zihin aydınlığı”na ulaştırıyor.Bu düzlemde artık,ne delil varır,ne aklın müdahalesi.İnsan çıplak hakikati çıplak gözle görebilcek bir kavrama yeteneğine kavuşmuş olur.
İslam’ın vasat insanlar üzerinde ki etkisidir bu:her vasat insana üstün bir kavrayış yüksekliği kazandırmak..Bu kavrayış yeteneğinin pratik sonuçları gözle görülebilcek kadar açıktır:başkasının fark edemeyeceği görebilmek…Bu görüş,yalnız evren,insan,oluş hakkında değil,aynı zamanda toplumsal ilişkilerin mahiyeti,siyasal olayların seyri içinde geçerlidir.
Müslüman olmayanların,Müslüman olanlara karşı,nasıl bir tavır içinde bulunduğunu bilen Müslüman,onlara karşı kendi tavrını belirlerken yanılmaktan korunabilecek bir donanıma sahiptir.Böyle söylemekle Müslümanı idealize etmiyoruz.Ona ait basit bir gerçekliği dile getirmek istiyoruz.
Burada,şu soru akla gelebilir;Müslüman,böylesine üstün yetenekli donatılmışlar da,bugün kendisinin Müslüman olduğunu söyleyen milyonlarca insanın durumunu neyle,nasıl açıklayacaz?Bunun kabul edilebilir bir izhaı var:bugün Müslüman olduğunu söyleyen milyonlarca insan,aslında İslam’ın hakikatinden uzak bir hayat sürmektedir.İslam’ın insana bağışladığı yetenek;çilesiz,emeksiz elde edilemez.Biz İslam’a onun içinden kavramaya çalışarak yaklaştıkça,görüşümüze ”bedahat hissi” de yerleşecektir.Müslüman’ın bugünkü hali,onun İslam’dan uzak düşmesiyle açıklanabilir.Ama bu açıklamayı anlayabilmek için bile İslam’ı anlamış olmak gerekmektedir.
Kaynak:
Rasim Özdenören-Müslümanca Yaşamak