Aydınlar memleketi batırmışlardır…
Solla sağ bir bütündür, solu tayin eden sağdır, sağı tayin eden soldur.
Biz hakikatların sadece bir tarafını görmeye mahkum edilmişizdir. Oysa yalnız bir tarafını görmek, hiçbir şeyi görmemektir. (Halifeliğin müdafaa edilmediği yerde sosyalizmin hiçbir değeri yoktur.) Düşünceye yasak bölge tayin edildiği andan itibaren düşünmek yoktur, bir düşüncenin esareti altına girmek vardır.
Batı bütün fetihlerini entelektüel manadaki liberalizmine borçludur. İnsanın insanlaşması kutsala inanması ile başlar. Tehlikeli olan, kutsalla alakası olmayana kutsallık atfeden düşüncedir. Nasıl fertlerin bir şuuraltı varsa, milletlerin de bir şuuraltı vardır. Bir teşbih: şehirde yaşayan bir avuç aydın şuuru temsil eder, köy şuuraltını ve şuur pislikleri, oraya iter. O hareketsiz yığındaki her dalgalanış bir hayır habercisidir. Köy kendisi olduğunu idrak ettiği gün Türkiye kurtuluşunun en fecirli günüdür.
1908’den beri bütün Türk aydınlar memleketi batırmışlardır. Ve bütün aydınlar Türk olduklarından utanmaktadırlar. Millet intelijansiyasıyla millettir. Kendisinden utanan bir intelijansiya ne getirebilir? Müslüman değildir, Türk değildir, Anadolu’yla hiçbir münasebeti yoktur.
Politika temiz bir hedefe varmak için oynanan pis bir oyundur. Her namuslu adam daha namuslu bir dünyanın kurulması için bir lağım banyosundan geçmelidir.
Angaje olmamış insan mümkün olduğu kadar uyanık olmalıdır dogmalar karşısında. Kendi kafasıyla düşünmek, kendi gözleriyle görmek zorundadır. (Bir imam hatiplinin inandığı bir dava için mücadele etmesi, bir sosyalistinkinden daha mukaddestir. Çünkü şimdi tek şey yasaktır:Türk’ün gerçekten üstün olduğunu idrak etmek.)
Cemil Meriç – Sosyoloji Notları ve Konferanslar