Hz.İbrahim ve Ölüm Meleği Azrail
İbn Abbas’ın şöyle dediği İkrime’den rivayet edilmektedir: Hz. İbrahim çok hayırhah birr zattı. İbadet edilen bir evi vardı. Evinden çıktığı zaman kapısını kilitlerdi bir gün kilitleyip dışarı çıkmış. Sonra geri dönmüştü.Bir de ne görsün, evde bir adam var. Hz. İbrahim:
Benim evimde ne arıyorsun?
Beni bu eve sokan, evin sahibidir.
Eee, evin sahibi benim, bu nasıl olur?
Hayır, beni bu eve sokan senin ve benim Rabbimdır.
Tamam, anlaşıldı. Peki sen hangi meleksin?
Ben ölüm meleğiyim.
Mü’minlerin canlarını aldığın vakitteki göründüğün surette bana görünebilir misin? Diye sordu.
Ölüm meleği; “Evet, Ama bana arkanı dön. O da döndü. Bir sûre sonra baktı ki,karşısında bir genç. Hz. İbrahim Onu yüzünün güzelliğinden, elbisesinin alımlılığından ve mis kokusundan tanıdı ve şöyle dedi: “Ey ölüm meleği şayet bir mümin ölüm esnasında seni bu halinle görüyorsa, bu ona yeter.” Sonra Hz. İbrahim devam etti sözlerine; “Ey ölüm meleği, günahkar (facir) bir kimsenin canını aldığın o anı bana gösterebilir misin?
Ölüm meleği, “Buna dayanamazsın” dedi.
Hz. İbrahim “Dayanırım, sen bunu bana göster “dedi.
Ölüm meleği: Yüzünü çevir deyince, Hz. İbahim döndü. Bir süre sonra, Hz. İbrahim, karşısında simsiyah ve pejmürde saçlı bir adam gördü. Özerinden ağır bir koku yayılıyordu. Giysileri kapkara, ağızından ateş ve duman fışkırıyordu. Hz. İbrahim bu manzara karşısında dehşete düşüp kendinden geçti. Ölüm meleği, eski haline dönünce Hz. İbrahim ona şöyle dedi: Ey ölüm meleği, günahkar bir kimse ölüm anında seni bu hal ve yüzünle görüyorsa, doğrusu bu ona yeter.”
Haris el Muhasibi, Er-Riaye(İnsan yay.)