”Doğru Söz Söylemek”
Dikkat ediniz, doğru sözler her zaman değerli sözler değildir. Hatta bir adım daha giderek söyleyebiliriz ki doğru sözler gerçek anlamlarıyla doğru sözler olmayabilir.Sözleri doğru kılan, onların doğruluğuna dayanaklık eden şey bu sözlerin mantık bakımından tutarlı olmaları mıdır? Hiç de değil. Mantıkî tutarlılığın doğruluğa, gerçekliğe karine teşkil etmediği artık günlük hayatımızın sıradan bilgilerinden biri oldu. Peki o halde, sözler, o sözlerin doğru olduğunu birçok insanın onaylamasıyla doğruluk kazanıyor mu? Elbette hayır. Çoğunluğun yanlışları doğru olarak bildiği zamanlar, belki doğrulan doğru bildiği zamanlardan daha çoktur.
Neyin doğru olduğu meselesini bir mantık problemi, bir felsefi problem olarak ele almanın bir taydaşı yok. Çünkü bitmeyen bir tartışmadır bu. Kısa ve sarih bir yol gösterilmiş Müslümanlara doğruyu anlamak için: Müslümanların doğru bildikleri kendi inançlarının kaynaklarından yanı Kur’ân ve Sünnet’ten öğrendikleridir.
Meseleyi çözümledik, bitti mi? Hayır, çözümlemedik, meseleve yaklaştık henüz. Önemli soru daha geride geliyor: Bir sözün Kur’ân ve Sünnet’e uygunluğu bizim gözümüzde nasıl değer kazanıyor? Yani bir sözün Islâm kaynaklarına uygun olarak söylendiğine nasıl karar veriyoruz? Sözün ve davranışın kaynaklara uygun olduğunu teminat altına alan teminat nedir? Örneklerin yardımıyla açalım: Cebinde banka hisse senetleri olduğu halde “Faiiz haramdır!” diye haykıran adamın doğru söylediğine inanalım mı? Yahut bir adam “Allah’ın indinde din Islâm dır. ” dedikten sonra kendini teknolojik medeniyet dininin piyasa mezhebine bağlı sayarak kullukta bulunuyorsa sözlerini nasıl doğru kabul edelim?
Diyeceksiniz ki bu adamların telâffuz ettikleri doğru fakat fiilen içinde bulundukları davranışlar hatalıdır. Kendileri yanlış içindedirler, fakat ağızları Kur’ân ve Sünnet’e uygun sözler etmektedir. Ben bu tür akıl yürütmeyi kabul etmiyorum. Diyorum ki bu adamların madem yaptıkları bozuktur, öyleyse söyledikleri de bozuktur. Yani, eğer bir doğruyu ifade ediyorlarsa, bunu doğrunun hükümrân olması için değil, kendi durumlarının pekişmesi yapıyorlar.
Söyledikleri ve yaptıkları arasında bir uyumsuzluk ortaya çıkarmakla bir ahlaksızlık gosterıyorlar; böyle bir ahlâk düşkünü kişinin sözlerinin ve düşüncelerinin sağlıklı ve sağlam olması mümkün olamaz. Hem banka hissedarı olup, hem de faiz haramdır!” diyen kişinin bu sözünde bizim bilmediğimiz çıkar hesapları yatıyor olmalı. Yani adam faizin haram olduğunu söylemekle Kuranı bir doğruyu ifade etmiş olmaz, ama içinde bulunduğu münasebetler silsilesi içinde sozü yeni bir şekil ve mana alır. Bu tıpkı bîr müşrikin ‘La ilahe illallah” dediği zaman söylediğinin İslami özünden boşaltılmış başka bir söz oluşu gibidir.
Öyleyse, bir söz, bir yargı lâfzen hiçbir değişikliğe uğramadığı halde bir kimsenin ağzında doğru, ötekinin arzında yanlış mı olmaktadır? Kesinlikle evet. Demek ki bir sözün doğru olması, bir yargının değerli olması doğrudan doğruya o sözü söyleyenin değerli ve doğru olmasıyla bağlantılıdır. Bir kimse söylediği sözün bekçiliğini yapamıyor, yahut kasten yapmıyorsa, bu sözün değerlendirilmesi “mücerret” esaslar doğrultusunda yapılamaz. Sözün doğruluğu, yanlışlığı sözün kendisinde değil, o sözün hangi ağızdan çıktığındadır.
Doğru söylemek diye bir meselemiz varsa, söylediğimiz bu sözlerin eri olmak diye bir meselemiz de vardır. Peygamber ve Peygamberin Sünnet’ini hesaba katmadan onu anlamadan Kur’an-ı Kerîmi anlamaya kalkışmak bu yönüyle nafile bir çabadır. Sahtelikle malûldur.
İsmet Özel, Taşları Yemek Yasak