Teknolojik Medeniyet
Teknolojik medeniyet sokaklarımızı, iş yerlerimizi olduğu kadar evlerimizi de hırdavat deposu durumuna sokuyor. Bugün orta halli bir Türk ailesinin evinde bir – buzdolabı, çamaşır makinası, bütangazlı fırın, radyo, televizyon vardır. Bunlara bir de diğer elektrikli ev âletleri, süpürgeler, ızgaralar, tost makinaları, hatta sobalar veya kalorifer radyatörleri eklenecek olursa hayatımızın hırdavatla ne kadar sıkı bir ilişki içinde olduğunu anlayabiliriz. Belki okuyucularım “hırdavat” sözünü çok kaba buldular veya işleyen âletlere, o pırıl pırıl aygıtlara “hurda” denilmesine rıza göstermediler. Hemen hatırlatmalıyım ki teknolojik gelişmelerdeki hız, pazara çıkmış en yeni malzemeyi bile hurda kılacak ölçüde yüksektir. Üretimin devamı demek üretilmiş bulunan âlet ve edevatın kısa süre içinde hurdaya çıkması demektir. Yoksa üretimin durdurulması gerekirdi.
İçinde yaşadığımız teknolojik medeniyetin bir hırdavat medeniyeti olduğunun diğer bir göstergesi de, âlet, cihaz ve eşyanın o âlet, o cihaz ve o eşyaya sahip oluşumuzun sebebinden önce gelmesidir. Yine ev âletleri seviyesinde meseleyi ele alırsak: Bir Amerikan şarkısında söylendiği gibi çamaşır makinanız vardır, ama içinde yıkayacak bir elbiseniz yoktur, olmayabilir. Evin içinde tam takır bir buzdolabı çalışabilir. Koskocaman bir fırın içinde pişirilecek bir şey çıkması için nasibini bekleyecektir. Aygıtlar, cihazlar bunların kullanımının kolaylaştırması beklenen malzemeler elde bulunmasa bile hayatı denetlemekte, yönetimi elde bulundurmakta devam edeceklerdir.
Biraz düşünülünce belki keşfedilebilir ki bazı insanların açlığı gazlı fırınlar ve buzdolapları yüzünden, bazı insanların çıplaklığı dikiş makinaları ve çamaşır makinaları yüzündendir. Hırdavat öndedir. İnsanlar bu âlet ve edevatın rahatça yer kaplamaları, şereflerinin korunması ve incinmemeleri için kendilerini memur hissetmektedirler. Zaten bu hırdavat yüzünden insanlığa da gerek kalmamış gibidir. Kimbilir kaç tüccar eli altında bir elektronik hesap makinası var diye aritmetikteki dört işlemi artık kullanmaz olmuş, bazıları bunları unutmuştur bile. Modern medeniyetin bize getirdiği en büyük kötülük unutmak değil mi zaten? Çoklukla oyalanıp «aslımızda bulunan tek şeyi unutmuyor muyuz hep?
İsmet Özel,Zor Zamanda Konuşmak