Müslümanların Asli Görevi
Yaşamaya yani hayata sahip çıkmak müslümanların aslî görevi olsa gerek. Çünkü onlara Allah’ın ipine sıkıca sarılmaları emredilmiştir, yani hayy olanla hayat bulacak insanlar müslümanlardır. Bu anlayış içinde hayat ve ölüm birbirine yabancı iki bölge olmaktan çıkar. Ne var ki çoğu kimse için hayat saadet, ölüm felâket anlamına gelir ama yine de her iki kavram anlamdan mahrumdur. Oysa biz insanlar için hayat ve ölüm biri diğerini anlamlandıran şartların ifadesi olmalı idi.
Önce kötü yaşadığımıza inandırdılar bizi. Yoksul, işsiz, okulsuz, hastanesiz, yolsuz, elektriksiz yaşıyorsun ey zavallı insan! diye seslendiler. (Bu nida medeniyetin taşrasında oturanlar için. Metropol ahalisine seslenirken (oltanın ucuna takılan yem farklıdır). İnandık biz de berbat bir durumda olduğumuza. Ve sorduk münadiye:
Ne yapalım?
Cevap verdi: Daha iyi yaşamaya çalış!. Biz elimizden gelen hızla zengin, işli güçlü, okullu, hastaneli, yollu, elektrikli bir hayatı elde edebilmek için çalışmaya koyulduk.
Hiç sormadık: Daha iyi bir hayatı ele geçirince ne olacak? diye.
Sorsaydık, şöyle diyecekti: Çok daha iyi bir hayatı kazanmaya çalış. Sonra? Daha fazla çok iyi hayata geç! Zincir böyle sürüp gidecekti, gidiyor.
Dünya hayatı bir oyundan, bir oyalanmadan başka birşey değildir.” (En’am, 32) Ahiret yurdunu gozönüne almaksızın benimsenen hayat anlayışı bir lunaparktan farksızdır: Dönme dolaptan inip atlı karıncaya binersin, çarpışan otomobillerden uçan sandalyelere geçersin. Korkudan hoşlananlar için dehlizler, tuhaflıklara gülmek isteyenler için insanı eğri büğrü gösteren aynalar vardır. Severiz çocuksu tarafımızla lunaparkı.
Epir kralı Pyrrhus: “Önce Sicilya’yı alacağım” demiş. Cineas sormuş: Sonra? Bütün Yunanistan’ı fethedeceğim! Sonra! Anadolu’yu, sonra? Hindistan’ı alacağım. Peki daha sonra? Sonra mı demiş kral, ondan sonra dinleneceğim.
Cineas: Şimdiden dinlensen olmaz mı? demiş.
Dinlenebilmek için yorulur insanoğlu…
Bunun büsbütün anlamsız olduğunu ileri sürecek değilim. Yaşamak saçma ve anlamsız değildir, çünkü yaşamanın her adımı, her milimetresi ahirette karşılığı olan ve hayranlık verici zaman/mekân harikasıdır. Bu harikanın farkına varmak için daha zengin, daha otoriter, daha kas gücü yerinde olmak gerekmez. Diri olmak yeter yaşamak dediğimiz muammadan heyecan verici bir tad almak için.
Yeniden başlamak için kafamızda açıklığa kavuşturmamız gereken husus her durumda kötüyü kendimizden uzak tutabileceğimizdir. Biri bize kötü durumda olduğumuzu söylediğinde önce onun ne durumda olduğunu anlamak iyi olur. İnsan her zaman belli şartlar altındadır ve bu şartların “iyi” olarak vasıflandırıldığı dönemler pek nadirdir.
Kötü şartlardan kötü şartlara atlama çabasını yani bir tür deliliği bir yana bırakıp hayat içindeki durumumuzun âhiretteki karşılığını bulup ona göre davranmaya çalışmalıyız. Dünya hayatının yine dünya hayatına kıyasla iyi ya da kötü olması hiçbir anlam taşımaz. Hayatta eğer bir anlam varsa bu anlam hayatta değildir. Kaçınılmaz olarak içinde bulunduğumuz şartlarda atacağımız adımdır hesaba esas alınacak olan.
İsmet Özel,Zor Zamanda Konuşmak